Esatlı Suriye’den Suriyesiz Eset’e, baba-oğul diktatörlük saltanat zulmü yetmiş yıla yakın dünyanın gözü önünde mazlumu, masumu, mağduru ezip geçti. 2024 Aralık ayında son buldu denilen Suriye iç savaşı Siyonist zulmünün mazluma, masuma, mağdura karşı malumun ilanından başka nedir?  Suriye kan gölü hâli yaşadı, yaşatıldı. Yer altı, yer üstü mezarlıkla doldu, taştı. Siyonist ateş on üç yılı aşkın zamandır Suriye’de masum, mazlum gönülleri yaktı, kavurdu. Ata evlattan, evlat atadan, karı kocadan, koca karıdan firak düştü. Yuvalar yandı, yıkıldı. İnsanlık her gün düşenler ile düşürenlere tanık olmakta. Haksızlıklara sesiz kalmayanların dokuz köyde istenmedikleri ortada. Düşeni, düşürenin neden düşürdüğüne sükût geçmek insaf sahibini üzer mi, üzmez mi karar herkesin kendine ait.

Zulmün hiç kimsenin yanına kar kalmayacağına tarih bir kez daha tanık oldu. Meçhulün malumu ormanda kurtlar zemheride, yal köpekleri yallarına, çakallar paylarına mani olacağını anladıklarında tehlikeli olurlar. Onların şiddetinden, şerrinden korunmasını bilene ne mutlu! Mazlumu savunmak, mağdura yardımda bulunmak pahalıya gelse de düşeni kaldırmak ya da düşürmeye çalışanlara mani olmak isteyenler de yok değil. Mülk suresi ayet 1 ve 2’de Allah, mealen: “Hükümranlığı elinde bulunduran Allah, hanginizin daha güzel işler yapacağını denemek için ölüm ve hayatı yaratandır.” buyruğunu isteyen dikkate alır, isteyen almaz. Kim nasıl yaşarsa yaşasın akıbette her kişi müstahakkını ceza veya mükâfat olarak mutlak alır.

Doğup büyüdüğüm köyümden on iki yaşımda ayrıldım. Annem, babam ve iki kardeşimle beş kişilik çiftçi bir aile idik… 1966 Yılı Eylül’ünde at arabamızla babam Afyonkarahisar’a meşe odunu satmak için giderken beni de götürdü. O zaman yaşam farkını anladım. Köyümden ayrılıp şehirde yaşamayı kafama koydum. 1967’nin Kasım’ında geleceğim adına Seyitgazi Kur’an Kursuna gittim. Orada kalmanın sosyoekonomik gelişimde iç açıcı olmadığını gördüm ve ayrıldım. 1969’un Eylül’ünde Eskişehir İmam-Hatip okuluna yazıldım. Ortaokulun son yılı tatil günleri inşaatta amelelik yaptım. Kazandığım para ile okumak zorunda idim. 
Lisede iki yıla yakın otelde çalıştım. Otel, benim için hayat üniversitesi oldu. Otelde hareketli saatler gece saat 03’00’de başlayıp 05’30’a kadar sürerdi. Orada toplumsal hayatın iç yüzünü gördüm. İnsanlar toplumun adeta birer özeti gibi idi. O zamana kadar gördüğüm yaşamdan farklı yaşam tarzları müşahede ettim. Bazılarının yaşam biçiminden ürktüğüm oldu. İlk fırsatta bir başka dünyada yaşam sürdürmeliyim, derdim. 1975 Yılı Şubat’ında otelden ayrılıp tatillerde çalışmak üzere kırtasiye, bakkaliye, zücaciye ve hırdavat malzemeleri pazarlayan bir toptancıda çalışmaya başladım. O âlem daha başka bir dünya idi…  
Para ve insanın olduğu hayatta elini vicdanına koymayana, midesi bulanmayana her fırsat hak bayram… Semizler ile cılızların yaşam farklarına vakıf olmak bir başka hayat okulu… Her gün hayatın acı ya da cazip gerçekleriyle yüz yüze gelmekten daha ibretli bir başka hayat üniversitesi olmasa gerek. Allah’ım nasip etti, devletim münasip gördü Tarım Bakanlığına Bağlı Eskişehir Süt ve Mamulleri Fabrikasında 05 OCAK 1978 günü devlet memuru oldum. Devletim bana güvendi, ben devletime sadakatle bağlanıp çalıştım. Allah’a şükür, devlete teşekkür ederim.
Bulunduğum toplumlarda karşılaştığım iktisadi, sosyal, kültürel ve dini anlayış zenginliğinin milli değerlerimiz garantörlüğünde hayatın en doğru, en kıymetli mihenk taşları olduğuna şahit oldum. Yüksek tahsil hayatımı işletme ve iktisat alanında işime uygun yürüttüm. Okul hayatımdan ziyade değişik iş kollarında çalışmak bana deneyim kazandırdı. Farklı bilgi birikimiyle hayatı çok yönlü mukayese imkânım oldu. Özel ve kamu sektöründe işimi devlet, millet adına milli değer bilinciyle yasal ölçüde sahiplendim. Otelde çalışmak ufkumu açtı. Toptancıda çalışmak becerimi artırdı. Memuriyet hayatı bilgimi ve insani anlayışımı geliştirdi. Çeşitli sahalarda bulunmakla; dini ilimlerden bazılarının insan üzerine farz-ı ayın olduğunu bilmek kadar sair bilimlerden bazılarını da öğrenmenin farz-ı ayın olduğunu belledim. 
Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!