İnsanlığın sorunlarından biri de miras paylaşımı. Vicdan sahipleri bu soruna duyarsız kaldıkça sorunlar büyümeye devam eder. Miras taksiminden kaçınmak hak ve hakikati ortadan kaldırmak, adaleti saptırmaktır. Suç vermeyende mi, alanda mı muamma! Günümüzde varislerden bir taraf: “Şu adam mal derdine düşmüş demesinler.” gibi dedikodulardan çekiniyor. Ya da diğer paydaşların husumetinden korkuyor. Böylesi nedenlerle miras kavgaları vicdanların habis uru oluyor. Ne hazin ki miras kavgalarından yuvalar yıkılıyor, cinayetler işleniyor. 

Miras sorunu olanlar müzevire malzeme vermesinler! Laf taşımak müzevirin harmanıdır. Miras paylaşımı hakkınca yapılmadıkça paydaş ve milli servet zarar görüyor. Miras paylaşımı farzdır. Paylaşıma mani olan farza engel olmakla haram işler. Hak sahibinin feragati başka… Varis hakkını almak ve aramakla sorumludur. Köyün birinde müzevirler miras paylaşımı yapamayan enişte Veli’yi, kayınbirader Satılmış’a öldürtmüşler. Ortalığı kızıştırıp sen onu öldürmez isen o seni öldürecek gibi fitne laflarla bu cinayeti işletilmişler. Biri mezara diğeri mahpusa gidince ölenin dört, öldürenin üç çocuğu perişan yaşadılar. Teferruata ne hacet!

Hak sahibi borçlanmak zorunda kalabilir. Ya da borcunu ödemekte müşkül duruma düşebilir. Miras hakkı en temel ve en temiz insan hakkıdır. Varis, miras almakla vergi mükellefi olabilir. Varisin miras almakla hac, zekât gibi üzerine farz ibadetler doğabilir.  Hak sahibi mülkiyet ve zilliyete geçen mirasla hac, zekât gibi farz ibadetleriyle faziletli kulluk mertebesine yükselebilir. Devlete ödenen vergi onurlu, erdemli vatandaşlık görevidir. Hak sahibine hakkınca hakkını ödemek insanlık vazifesi… 

Hak sahibini hakkından mahrum bırakmak hiç kimsenin hakkı değildir. Hak taksimini kırgınlık, küskünlük gibi nedenlere ötelemek ya da çıkmaza sürüklemek vebaldir. Varis, mirastan payını vaktinde alamadıkça mağdurdur. Hak sahibini hakkından mahrum bırakmaktan daha vahim kötülük ne olabilir? Miras hakkınca bölüşülmediğinde çeşitli kaosların çıkması kaçınılmaz olur. Zorbaya karşı hakkını arayan mağdura hangi hukuk sistemi mani olursa o hukuk değildir. Eskiler: “Hak dedin mi akarsular durur.” derlerdi. 

Bakara suresi 188 ile Nisa suresi 7, 29, 30, 31, 33,176’inci ayet meallerinden özetle: “Ey iman edenler!   Birbirinizin mallarını haksızlıkla yemeyin. Rüşvet vs. şeylerle vebale girerek başkalarına da yedirmeyin… Kendinizi helak etmeyin. Bırakılan mirasın azından da, çoğundan da paydaşların hisselerini taksim farzdır… Karşılıklı rıza başka… Kim haddi aşarsa zulüm yapmış olur… Hak sahipleri haklarını hakkınca alsınlar diye Allah Kur’an da hükmünü açıklamış.” buyuruyor. İsteyen uyar, isteyen uymaz. 

Tüm medeniyetler miras hukuk sistemlerini yeterli ya da yetersiz kurmuşlar. Ama kurmuşlar… Roma hukuku, Eski Yunan hukuku, İngiliz hukuku, Fransız hukuku, İngiliz hukuku, İslam hukuku, Türk medeni hukuk sistemi gibi… Hukuk sistemleri kendi bünyelerinde miras hukuk sistemlerini kurmayı ihmal etmemişler. Miras hukukunu hiçe sayan hukuk sistemi düşünülemez. Miras, ortaklık, alacak veya verecek yüzünden pek çok kişi husumet yaşıyor. Baskın taraf kendisini hak sahibi gördüğünde çeşitli mağduriyetler, felaketler yaşanıyor. 

Herkesin elini vicdanına koyup hislerince değil, aklınca düşünmesi adalete uygun atılan adımlardır. İslam anlayışında miras hakkı inanç, ibadet, muamelat ve ukubat kapsamından ayrı düşünülemez. Miras kavgaları toplumda saygıyı, sevgiyi, hürmeti, hoş görüyü tehdit eden en büyük tehlikedir. Sıla-i rahimden asıl gaye hak sahibine hakkını tam ve zamanında bi hakkın vermektir. Sıla-i rahim nasılsın, iyi misin gibi sözcüklerle geçiştirmek değildir. Geçiyordum, uğrayıp hâl, hatır edeyim demek sıla-ı rahim değildir. Durum böyle olunca olması gerekenler bir türlü olmuyor. Olmayınca da hak, hakikat yerini bulmuyor. 
Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!