Yeni tanıştığım kişilere çoğu zaman şu soruyu sorarım: "Beklentiniz nedir? Rakamlardaki düşüş mü, yoksa aynadaki incelme mi?"
Birçok kişi, tartıdaki sayılara takılıp kalır. Ancak bu, kişisel bir zayıflık değildir; beden ve rakam algısı, günümüz toplumunda her yerde karşımıza çıkar. Beden/sağlık konusunu ele aldığımızda, çoğu zaman "sağlıklı beslenmek" yerine "zayıflık" kelimesinin gündeme geldiğini fark ettiniz mi? Oysa sağlıksız beslenmeye devam eden bir kişi, kilo almıyorsa bile; kan değerlerinde bozulmalar, hormonal dengesizlikler, cilt parlaklığında ve enerji seviyelerinde düşüş, saç ve tırnak zayıflamaları ve yağ oranında artış gibi sorunlarla karşılaşabilir. Hatta son zamanlarda bu duruma "skinny fat" (zayıf ama sağlıksız) denildiğini sıkça duyabilirsiniz. 
Tüm bunlara rağmen seanslarımda sıkça karşılaştığım bir durumdur: Kişiler başkalarını kendileriyle kıyaslarken, genellikle "O, her şeyi yiyor, hiçbir şeye dikkat etmiyor ama yine de zayıf" şeklinde yorum yaparlar. Peki, hiç şunu diyeni duydunuz mu: "O, hiçbir şeye dikkat etmiyor, kötü besleniyor ama yine de çok sağlıklı ve enerjik"? Duyamazsınız, çünkü bu pek mümkün değildir. Sağlıklı beslenmek, sanki sadece kilo problemi yaşayanların göreviymiş gibi yansıtılıyor. Ya da sadece hastalandıktan sonra başvurulacak bir yöntem gibi görülüyor. Oysa her gün çocuklarımıza ya da sevdiklerimize daha iyi bir gelecek için birçok şeye zaman ve para harcarken; sağlıklı beslenmeyi öğrenmenin hepimizin sorumluluğu olduğunu atlıyoruz. Bu her birey için temel bir ihtiyaçtır. İpi tam burada kaçırıyoruz.
Öncelikle, şunu unutmamak gerekir: Kilo verme hızımız; kullanılan ilaçlar, yaş, cinsiyet, genetik yapımız, …  gibi bir dizi faktörden etkilenir Bu yüzden, odaklanmamız gereken asıl şey, başkaları ya da rakamlar değil; kendi sağlığımızdır. Kişisel, sürdürülebilir ve doğru bir kilo kaybı önemlidir. Özellikle kas kütlesi yetersiz, yağ oranı yüksek bir kişi, vücudundaki dengeyi değiştirmeye çalışıyorsa; tartıda ani ve büyük değişimler görmesi beklenmemelidir. Ne demek istediğimi basit bir matematiksel benzetme ile açıklayalım: 3 kilo yağ dolu bir tabaktaki yağları attığımızı düşünelim, ancak buna karşılık 1,5 kilo kas ve sıvıyı (mineral, su vb.) tabağa eklediğimizi varsayalım. Tabağı son hali ile tarttığımızda (3 - 1,5 = 1,5) toplamda 3 kilo yağ kaybına rağmen; tartıda sadece 1,5 kilo kayıp gözlemlenir.
 İşte tam olarak burada ayna ve kan değerleriniz doğru yolda ilerlediğinizi, tartıdaki rakamdan daha iyi gösterir. Bunun nedeni, yağların kas dokusuna göre hacim olarak daha fazla yer kaplamasıdır. Yağ kaybettiğinizde bu farkı vücudunuzda çok daha net hissedersiniz.1 kilogram vücut yağını kaybetmek, ortalama olarak 7.500 kalori açığı oluşturmak; yani yakmak anlamına gelir. Eğer bu sayı sizi yeterince heyecanlandırmadıysa, şöyle bir örnek vereyim: 71 yemek kaşığı margarin yaklaşık 7500 kcal eder. 😊
İşin matematiksel tarafını çözdüysek, 10 günde 10 kilo kaybettiren hiçbir ürünün gerçek olmadığını da artık biliyoruzdur. Bu tür diyetler, tartıdaki sayıları geçici olarak düşürebilir, ancak bu mutluluk gerçekte yanıltıcıdır. Çünkü kaybedilen kilo, genellikle vücudun su kaybından kaynaklanır ve ihtiyaç olan sıvı geri alındığında, kaybedilen kilo da yeniden geri gelir.
Kas kaybı ise kesinlikle istenmeyen ve sağlıksız bir durumdur. Vücudumuzun temel enerji kaynakları karbonhidratlar ve yağlardır, kaslar ise bizim hareket kabiliyetimizi ve metabolizma hızımızı destekler. Özellikle 30-35 yaşlardan sonra, eğer sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemezsek, kas kaybı kaçınılmaz bir süreçtir. Bu durumu yavaşlatmak ve engellemek için dengeli beslenmek ve düzenli egzersiz yapmak büyük önem taşır.
Şimdi tekrar soruyorum size, 
TARTIDAKİ RAKAM MI?  AYNADAKİ SEN Mİ?