Bundan birkaç gün önce, dünya obezite günüydü ve Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) açıkladığı 2022 verilerine göre Türkiye Avrupa'da, obezitede maalesef ki ilk sırada yer alıyor. Kaynakların bu kadar güzel, 4 mevsimin bir arada olduğu bir ülkede obezite neden en başta gelir; gelin birlikte inceleyelim:
Türkiye’de obezitenin artmasının birçok nedeni var. Ben bugün bireysel ve toplumsal nedenler adı altında 2 farklı başlıkta incelemek istiyorum; konunun bu şekilde daha anlaşılır olacağını ve farkındalık yaratacağını düşünüyorum.
Bireysel sebeplerle başlayalım:
1. ‘Hızlı tüketim çağı’ her şeyin hızla tüketildiği bu dönemde, yemekleri yemek yerine tüketiyoruz. Doğru besinleri hazırlamaya zaman ayırmadığımız için, hazır fastfood gıdalar, işlenmiş gıdalar, paketli gıdalar tüketiliyor. Bununla birlikte bazen öğün bile atlanıyor.
2. ‘Farkındalık olmaması’ sağlıklı beslenmenin, hayatımızda neleri değiştirebileceği konusunda yeterli bilgimiz yok. Denmediğimiz gibi; doğru kaynakları da araştırmak yerine hazır ve hızlı çözümler arıyoruz. Bu uğurda sapılan her yanlış viraj ise sağlığımızı bir basamakta daha geri atıyor. Bu konuda sosyal medyadan hızlı tarifler araştırmak yerine, doğru kişilere başvurursa ve düzgün bir şekilde ilerlenirse, çok güzel sonuçlar alınacak oysa ki. Birlikte 35 kilo kaybettiğimiz bir danışanım, süreç sonunda bana şöyle bir cümle kullanmıştı ve çok etkilendiğimi hatırlıyorum. ‘’ Ben midemi bugüne kadar çöplük olarak kullanmışım meğer. Öğütsün diye ne gönderirsem almış, mideme değer vermeyi öğrendim.’’
3. Aileler: Çocuk seanslarında en büyük savaşım, çocuklarla değil, tahmin edersiniz ki aileleriyle. Nasıl ki kendimiz sosyal medyada gezerken, çocuğumuza kitap oku dediğimizde dinlemiyorsa, kendimiz güzel beslenme ve hayat tarzı alışkanlığı edinmediğimizde, çocuğumuza verdiğimiz sağlıklı öğünleri tüketmesi ve buna özenmesi çok da olağan değildir. Bunun dışında geçmişte maalesef ekonomik sıkıntılardan gelen ailelerde, hamur işi ağırlıklı beslenme tarzına rastlamak çok mümkün. Ancak orada da şöyle bir handikap var; kişi bu beslenmeyi o kadar benimsemiş ki artık ekonomik durumu elverse dahi, eski alışkanlıklarından vazgeçemiyor ve yeni şeyler denemeye çok kapalı. Aynı bireyler genelde diyeti sağlıklı beslenmek yerine; ‘’aç kalmak veya hasta olmak’’ olarak kodladıkları için, çocuklarını gereğinden fazla besleneme ile iyi bir şey yaptıklarını zannediyorlar. Oysa biz uzmanlar biliyoruz ki, bebeklik ve erken çocukluktaki beslenme; kişinin yağ hücre sayısını belirler. Zayıflama konusunda yaptığımız şey, yağ hücrelerinin hacmini küçültmektir. Biz hücre yok edemeyiz yani sayısını azaltamayız, onlar artık oluştu. Yani yağ hücrelerimizin sayısının belirlendiği bebeklik döneminde, doğru, yeterli ve abartıya kaçmadan dengeli bir şekilde beslenmek; ilerleyen yaşlar için önemli bir faktör oluşturmaktadır.
4. Yetersiz aktivite: Değişen iş yoğunluğu, stresle birlikte; ekonomik kaygılar da bir araya geldiğinde, fiziksel aktiviteye yeteri kadar zaman ayıramıyoruz veya bazılarımızın zamanı olsa bile aktivite yapmıyor. Danışanlarımı ilk dinlediğimde yürüme mesafesinde iş yerine giderken; yürüdüklerini, asansör kullanmadıklarını ve bunu fiziksel aktiviteden saydıklarını gözlemledim. Arkadaşlar bunlar yaşamımızın devamlılığı için bir zahmet, mecburen yapmamız gereken şeyler. Fiziksel aktivite dediğiniz şey, günlük rutininden çıkıp ekstra olarak aktif bir şekilde hareket etmektir.
5. Beklemek: Neden sağlıklı bir yaşam tarzı için illa kilo almayı veya obez olmayı bekleriz? Daha sonra da sanki o kiloyu 2 yıl da almamışız da 2 ayda almışız gibi hızlıca vermeyi isteriz. Tam da bu noktada sektördeki açıklıktan faydalanan yalancılara ortam hazırlamış oluruz. Sağlıklı beslenme konusunda yapılan hatalar, genellikle yetersiz bilgi, yanlış alışkanlıklar veya popüler diyet trendlerine aşırı güvenmek gibi sebeplerle oluşur. Bu hatalar, kilo alımına, enerji düşüklüğüne ve uzun vadede sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu sektör çok büyük bir ticaret haline geldi maalesef. Kişinin genel hayat tarzını düzeltmek yerine sadece kilo aldığında başvurması ve acele etmesi bu tarz tuzaklara düşmesine sebep olabiliyor.
6. Beden olumlaması yanlışı: Öncelikle hepimiz 36 beden veya sıfır beden olmak zorunda değiliz, bu kesinlikle sağlıklı bir düşünce tarzı değil. Nasıl ki bu konuda bir reklam, zorunluluk, herkes böyle olmalıymış gibi bir hissettirecek ve bir durumla karşılaştığımızda rahatsız oluyoruz; obezitenin normalleştirilmesi de yanlıştır. Zaman zaman ‘’beden olumlaması’’ adı altında obezite veya aşırı kilolu olma halini normal gibi gösteren çalışmalara şahit oldum. Arkadaşlar obezite bir hastalıktır ve hastalıklar tedavi edilmelidir. Tıpkı anoreksiyanın bir hastalık olduğu gibi.
Toplumsal sebepler:
1.Değişen tarım kültürü: Hepimizin bildiği gibi artık hiçbir doğal besinin, eski tadı maalesef yok. Tüketim çağındaki üretimin yetersiz kalması sonucunda, başvurulan kandırmaca yöntemler, bizim maalesef doğal içerikli olmayan ürünleri tüketmemizi sebep oluyor. Bunların birçoğu elimizde olmayan sebeplerken; en azından elimizde olanlarda bir değişiklik yapabiliriz. Örneğin besin etiketi okumayı alışkanlık haline getirebiliriz. Bu bahsettiğim elbette bir takıntı boyutta değil ancak; örneğin üzerinde her fit veya şeker ilavesiz yazan besini satın almak yerine, içindekiler kısmını inceleyebiliriz.
2.Diyetisyen yetersizliği: Her yer diyetisyen, nasıl yetersiz dediğinizi duyar gibiyim. Ancak farkındaysak, her yer özel klinik olan diyetisyen. Asıl olması gereken okullarda bir diyetisyen ataması göremiyoruz. Okulda öğlen yemeklerini denetleyen, kantinlerde satışları denetleyen ve sağlıklı bir yönlendirme yapan diyetisyen olması gerektiği düşünüyorum. Çok büyük ve özel şirketler, kendi mutfağı denetimi ve menü planlaması için diyetisyenlerle çalışıyorlar; ancak asıl beslenme eğitiminin başlandığı çocukluk çağındaki okullarda bu konuda ne bir zorunlu ders ne de bir diyetisyen göremiyoruz. Ayrıca ekonomik gücü el vermeyen kişiler için her belediyenin bir diyetisyeni olması da harika olurdu.
3. Sosyal medya: Beslenme konusunda tabii ki reklamların ve sosyal medyanın gücü çok büyük. Sağlıksız olan birçok gıdanın, reklamlarda muhteşem ve lezzetli olarak sunulması çocukların algısını değiştirebiliyor.
4.Ekonomi: Günümüzde fastfood ürünleri maalesef sağlıklı besinlerden çok daha uygun ve ulaşılabilir bu durumda. Ancak zaman zaman bu konuda bir çoğumuz da yanlış bir hesap da yapıyoruz. Kişinin ekonomik sıkıntısı yoksa harcadığı fastfood ürünlerinin hesabını yaptığında, sağlıklı beslenmeyle kıyasla çok daha fazla tüketim yaptığını görmüş olacağız.
5.Branşlaşma:
Beslenme çok geniş bir alanı kapsar; hastalıklarda beslenme, okul çağı çocuklarında beslenme, gebelikte beslenme, kilo vermede beslenme, kilo almada beslenme, elit sporcularda beslenme… Bu konuda meslek olarak İngiltere gibi branşlaşmamız gerektiğini düşünüyorum; böylece alanında daha uzman kişiler, daha fazla iş imkanı ile birlikte büyük kitlelere, doğru bilgiler verebilirler.