Birkaç gün önce medikal malzeme satan bir markete gitmiştim. Çalışanların biri, diğerine “Muzu” diye seslendi. Muhatap “Evet!” deyince “Muzu” ne demek, dedim. Muzu: “Abi, benim asıl adım Muzaffer. Ama lakabıma “Muzu” derler.” dedi. Peki, “Muzu” dediklerinde kızmıyor musun?” soruma: “Bilakis mutlu uluyorum” dedi. Muzu sıfatı ile Muzaffer ismini duyunca duygulandım. Merhum babamın adı Muzaffer, lakabına da “Muzu” derlerdi, dediğimde: “Ama abi, bana: “Deli Muzu” diyorlar deyince, aynen rahmetli babama da: “Deli Muzu” derlerdi, dedim.
Çocukken babama “Deli Muzu” dediklerinde çok kızardım, incinirdim. İlkokul dördüncü sınıfa gittiğim günlerde rahmetli dedeme sordum: “Oğlum, yiğit lakabıyla anılır. Babanın ismi Muzaffer olduğu için kısadan “Muzu” diyorlar. Baban güçlü, kuvvetli, gözü pek, var gücüyle çalıştığı için de “ Deli Muzu” diyorlar. Etrafa bak: “Ben kendimi bileli baban gibi adamlar Koca Yusuf, Koca Yunus, Koca Hasan ya da Deli Ali, Deli Yunus, Deli Ahmet gibi sıfatlarla anılırlar. Toplumsal değer yargıları yadırgamadan onlardan ders çıkarmalı.” dedi.
Sonrası babamın böyle bir lakapla anılmasından gurur duydum. Evladın, babasının lakabından gururla bahsetmesi muhteşem bir hâl! Babasıyla onur duyan evlatlara selam olsun! Babasından, anasından utanıp bir başkasını babası ya da anası olarak vasıflandıran bedbahtlara yazıklar olsun! Merhum babam, Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk doğan çocuklarından... İstiklal Harbi gibi var ya da yok olmanın savaşından sonra köye aralıklı gelen nüfus memurları kayıt yaparmış. Yakın tarihe kadar öylede idi.
Mektep babama nasip olmamış. Okula gitmeyiş ya da gidemeyişi büyük talihsizlik... Babam okuryazar değildi ama akil, arif ve abitti. Ticaretle de uğraştı. İş görmeyi, mağdura yardım etmeyi, destek olmayı önemserdi. Birisi kendisinden borç para istediğinde yardımcı olmaya çalışırdı. Kendisinde olmasa bile ihtiyaç sahibine birkaç saat sonra uğramasını söylerdi. O ara, istenen parayı bir başkasından bulur, ihtiyaç sahibinin sıkıntısını çözerdi.
Siyaseti pek sevmezdi. Bilak oğlunun muhtarlığında köy ihtiyar heyetinde birinci sıra azalık yaptı. Sık sık tembihlerdi. “Ona, buna gök boncuk dağıtma. İkili oynama. Riyakârlık, hilekârlık, sahtekârlık yapma. Eğriye eğri, doğruya doğru de. Laf getirip götürme. Duyduğun, duyduğun yerde kalsın. Gördünse gördüm, görmedinse görmedim de. Başkasının hakkında göz koyma. Çalış, kazan senin de olur. İftira atma. Büyüklere saygılı ve itaatli ol. Küçüklere sevgili ve şefkatli davran. Harama kursağını, yalana dilini, şakaya elini alıştırma. Attığın adımı bilerek at. Bakışlarına, nefsine, diline sahip ol” derdi.
Memurluğa atandığım hafta iki maaş tutarında ikramiye ile maaş verdiler. Parayı köyümüz halkından birisi ile babama gönderdim. Takip eden ay maaşımı alınca köye gittim. Akşam yemeği için sofraya oturacağımız zaman maaşımdan verdiğimde babam öfkeyle: “Nerden buluyorsun bu paraları, kimin parası bunlar? Ben kirli para istemem. Senin de kirli para ile işin olmasın. Yarın şehre gideceğiz. O paralar kiminse ona iade edeceğiz. Tamam, mı?” dedi. Baba, sürpriz yapmak istedim. Ben, devlet memuru oldum. Devletim ikramiye ve maaş verdi. Ben de sana verdim. “Ha, o zaman başka. Öyle ise işin hayırlı olsun.
Devlet, millet malına sahip çık. Özel işinle resmi işini birbirine karıştırma. İş ahlakını elden bırakma. İşinde dinli, dinsiz, alevi, Sünni, esmer, beyaz ayırt etme. Kanun nizam ne diyorsa öyle davran. Devlet işinde hatır gönül olmaz. Hak, hukuk olur. İşte sana imtihan. Bu seni, Allah’ın bir sınavıdır. Başarılar dilerim. Yolun uzun. Şartlar çetin. Kiminle ne için karşılaşacağın meçhul! Bilinen dürüst ve doğru olmandır. Doğru söz, dürüst iş en büyük gücün olsun.” dedi. Babamla gurur duymam söyledikleri gibi davranmasıdır.
Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!
Yunus Emre GÜLLÜ/ 11 KASIM 2023 / Milli irade