İsrail Lübnan’daki Hizbullah üyelerinin kullanmış olduğu çağrı cihazlarını patlatması sonucu binlerce ağır düzeyde yaralı ortaya çıktı.
Kamuoyu bir anda İsrail’in uzaktan cihazlara sızıp patlattığı yönünde algı çalışmalarına başladı.
Bu algı çalışması tüm dünyada İsrail’e psikolojik bir üstünlük kazandırdı. Artık İsrail’in teknolojisinden, teknolojiyi kullanma biçiminden bahseder bir pozisyona geçtik.
Bu pozisyon doğal olarak kendi içimizde de kullandığımız telefonları, akıllı cihazları ya da yeni akıllı otomobillerin de birer silah olarak kullanılıp kullanılmayacağını sorgulattı ki görüştüğüm pek çok uzmana göre bunlar ciddi birer tehlike haline gelebilir.
Fakat New York Times’ın ve diğer uluslararası ağa sahip gazetelerin araştırmalarına göre İsrail cihazlara uzaktan bağlanarak değil, Hizbullah’a tedariki birkaç ay önce gerçekleştirilen süreçte ajanların araya sızmasıyla gerçekleştiğini söylüyor.
Kısaca MOSSAD, 3 ay önce tedarik esnasında cihazlara ulaşıyor ve patlayıcı maddeleri içine yerleştiriyor ve bir mesaj neticesinde patlatılabilir bir pozisyona geçiriyor.
Olayın akışı bu şekildeyken İsrail’in ileri düzey bir teknolojiye sahip olup bunu kullanarak bir operasyon gerçekleştiği yönündeki kamuoyu algısı psikolojik olarak da İsrail’i öne geçirdi.
Elbette, cihazlara sızmamış olması İsrail’in ne kadar sistematik çalıştığını aksi yönde göstermez.
Ciddi bir istihbarat ve operasyon ağını çok ciddi bir şekilde yürütüyor.
Fakat buradan gördüğümüz ve çıkartacağımız en asli sonuç da şu ki; yerli teknoloji ve milli üretim asla taviz verilmeyecek bir alan.
Geçtiğimiz birkaç gün önce Selçuk Bayraktar’ın de verdi bir röportajda dikkat çektiği gibi, “adamlar saatlerimize, telefonlarımıza kadar” girebiliyorlar.
Bu yüzden, “bize kim saldıracak, İran mı? Yunan mı? Suriye mi? İsrail mi?” diye yapılan ve atılan stratejik adımları sorgulamak yerine tam teşekküllü bunların arkasında durmaktan başka bir çaremiz yok.
Günün sonunda teknoloji sonu olmayan bir şekilde ilerliyor ve kimin elinde ne var bunları bilmiyoruz.