“Eğer bu dünyada gerçek barışı öğreteceksek ve eğer savaşa karşı gerçek bir savaş vereceksek işe önce çocuklarla başlamamız gerekmektedir.”

Mahatma Gandhi’nin bu sözü, yalnızca bir çağrı değil; aynı zamanda bir yol haritasıdır. Bugün dünya barışından, sürdürülebilir gelecekten, adil bir toplumdan söz ediyorsak, bu kavramların hepsinin kökleri çocuklukta atılır. Çünkü dünya, çocukların ne hissettiği, ne öğrendiği ve neye inandığı kadar şekillenir.

Gelecek kuşaklara bırakacağımız mirası sadece büyük binalar, maddi zenginlikler ya da teknolojik yenilikler olarak düşünmemeliyiz. Elbette bunlar da önemlidir. Ancak asıl kıymetli olan, çocuklara bırakacağımız düşünce yapısı, değerler sistemi ve vicdani mirastır.

Bir çocuğa empatiyi öğretmek, ona doğayı sevmeyi göstermek, adaleti anlatmak ve sevginin gücünü yaşatmak; aslında tüm insanlığa atılmış en büyük yatırımdır. Çünkü sevgiyi öğrenen bir çocuk, nefreti sorgular. Doğayı tanıyan bir çocuk, yıkıma karşı durur. Barışı hisseden bir çocuk, savaşı reddeder.

Bugünün çocukları, yarının liderleri, öğretmenleri, sanatçıları ve anne-babaları olacak. Onlara yalnızca iyi bir gelecek sunmak değil, aynı zamanda onları bu geleceği kurabilecek bilinçle donatmak da bizim görevimiz. Refah, yalnızca ekonomiyle değil; mutluluk, anlayış ve güven duygusuyla da inşa edilir. Ve bu duyguların tohumları en sağlam şekilde çocuk kalplerine ekilir.Unutmayalım hepimiz dünün çocuklarıyız,bugünün çocukları da yarınlarımız olacak.

Bu yüzden çocuklarımıza bırakacağımız en büyük miras, sevgi dolu bir dünya inşa etme çabamız olmalı ve bu çabanın temeli bugün atılmalı. İnanıyorum ki dünya, çocuklar mutlu olunca güzelleşecek bunun başka bir yolu yok.