Akıl ve bilime hangi Müslüman karşı çıkabilir? Din adına akıl ve bilime karşı çıktığının farkında olmayana Bakara 178,199 ve Maide 87’de Allah: “Ey iman edenler! …Aklın ve dinin gereklerine uyun… Allah’ın size helal kıldığı iyi ve temiz nimetleri haram etmeyin. Allah haddi aşanları sevmez.” buyurmuş iken Müslüman bu ayetlere karşı nasıl tavır koyar? Müslüman için olmazsa olmazların başında gelen Allah’ın vahdaniyetini, azametini, adaletini, merhametini bilmenin yanında kişinin kendi haddini, acizliğini, sorumluluğunu bilmesidir.
İnsanın kendini bilmesi, doğup büyüdüğü yerleri hatırlaması, geçmişini unutmaması güzel bir duygu değil mi? Türk geleneğinde bir köy evini kelimelerle portre edeceğim. Evler, avlunun her hangi bir kısmında iki oda ve bir aradan ibaretti. Odanın giriş kapısı karşısında şömine benzeri ocak olurdu. Ocak, şömineden daha çok çeşit amaçlı idi. Ocak etrafına ocak başı denilirdi. Ocak başı zemininden yüksekte bir sedir, sedirin ayakucu tarafına ahşaptan monta edilmiş sergen, yüklük ve gusülhane olurdu. Hz. Peygamber: “İhtiyaca yetecek evi, iyi bir bineği, iyi bir eşi olan insan bahtiyar kişidir.” buyurmuş. Ne mutlu, bu minvalde yaşam sürene!
Baca kaşı, ocak başı, baş sedir gibi sözcükler eski köylerimizde maksadı hâsıl için kullanılan geniş kabul görmüş anlamlı, anlaşılabilir yöresel ifadelerdi. TDK lügatinde yer almasa da Türk kültürünün nesillerine yöresel halk dilinden birer mirastır bu sözcükler... Eski köy evleri hakkında kısmen de olsa tasvir ve tarif lazım. Orta Anadolu’daki 1950’li, 1960’lı yıllarının orta hâlli köy evlerinin çatıları genelde toprak sıvalı, duvarlar taş ya da kerpiçtendi. Eski köy evleri arasında dikkate değer bir de çıkmaz sokaklar olurdu. Çıkmaz sokakların işlevi yabancıların kolay tanınması ve hırsızlık olaylarının zorlaştırılması idi.
Ocak başı yakınında kapı ve pencerenin görülebildiği köşeye başköşe, başköşeye serilmiş post alanına da baş sedir derlerdi. Baş sedir, evin en itibarlı bölgesi sayılırdı. Herkes oraya oturamazdı. Başköşeye evde bulunan en yaşlı ya da itibarlı kişi otururdu. Ocak ısıtmak, ışıtmak ve pişirmek amaçlı idi. Ocağın üst kısmınaki raf şeklindeki kendine özgü yapıya “Baca kaşı” derlerdi. Baca kaşına tezden bulunabilecek küçük hacimli elzem malzemeler konurdu. Evin tabanı ya toprak dolgu ya da ahşap taban olurdu. Taban yaygısı olarak kamıştan hasırlar, keçi kılı veya koyunyününden dokunmuş kilimler kullanılırdı. Bazı keçi derilerinden minder amaçlı post, bazılarından da seccade yapılırdı.
Avlu ailenin mahremiyet alanı sayılırdı. Avluyu bahçe şeklinde vasıflandırmak veya bahçeyi avlu olarak ifade etmek meramı yeterince karşılamaz. Avluda bahçe, ahır, samanlık, konut vs. müştemilat bulunurdu diyelim biraz da eve zaruri ihtiyacı olan insandan söz edelim. Malum varlıkların en değerlisi insan, insanın en değerli varlığı da akıldır. Aldırmayın din adına bazı akıl ve bilime düşmanlık taslayanlara. Akıl ve bilime karşı çıkanlar insanlığı inanç bağlamında sömürmeye çalışan şarlatanlardır. Bu şarlatanlar sömürgeci zihniyet denilen doyumsuz, hakkaniyetsiz, merhametsiz çıkar güruhlarıdır. Bu tipler sık sık kisve değiştirerek toplumsal aklı bulandırmaya çalışırlar. Bu tiplerin tuzağına düşmeyen akıllı insana ne mutlu!
Aklın ve bilimin önemine binaen Yusuf suresi 111, Enbiya suresi 10, Kasas suresi 60, Mü’min suresi 67’deki ayetlerin mealinden özetle “Andolsun ki, Kur’an’da anlatılan kıssalarda akıl sahipleri için ibretler vardır… O, öyle bir kitaptır ki şeref ve şanınız ondadır. Aklınızı hâlâ kullanmayacak mısınız? …Size dünyalık verilen her şey dünya hayatı geçimliği ve süsüdür. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? …O, sizi önce topraktan sonra erkeğin menisi ile ana rahminden çocuk olarak çıkaran, olgunluk çağına eriştiren, ihtiyarlamanız için yaşatandır… Allah bütün bunları aklınızı kullanmanız için yapar.” uyarısı ile Allah, kâinattaki her oluşumdan ders çıkarılması için insanın dikkatini çekmiş.
Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!