22 ay sonra TCMB’den faiz indirim kararı geldi. Banka aralık ayında politika faizini 250 baz puan indirimle %47,5 seviyesine çekti. Bu bir indirim döngüsünün başlaması mıdır? Bunu bekleyip göreceğiz. Para Politikası Kurulu karar metnine baktığımızda enflasyon beklentilerinde iyimser beklentinin olduğun görüyoruz. Metinde göze çarpan bundan sonra atılacak adımların “temkinli ve ihtiyatlı, ve toplantı bazlı” atılacağı ifadeleri yer alıyor. “Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda para politikası araçları etkili şekilde kullanılacaktır” satırları da, enflasyonun gerileyeceğinden emin, ama tedbiri de elden bırakmayan bir politikanın devam edeceğini belirtiyor. Ekonomistlerin medyan beklentisi politika faizinde 150 BP indirimken 250 BP açıklanması da piyasaya olumlu bir mesaj olarak algılandı. Çünkü ekonomistlerin dışında piyasanın beklentisi 250 BP şeklindeydi. Şimdi 2025 ilk aylarında yapılacak toplantıya gözler çevrilmiş durumda. Bu ocak mı olur şubat mı olur? Yakın zamanda netleşir. “Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda para politikası araçları etkili şekilde kullanılacaktır” yine PPK karar metni içinde olan satırlardan birisi. TCMB’nin odaklandığı enflasyonun da düşüş sürecinde olduğunu düşünürsek, 2025 toplantılarında yeni indirimlerin geleceği yönünde. Karar metninde “Merkez Bankası gecelik vadede borçlanma ve borç verme oranlarının bir hafta vadeli repo ihale faiz oranına kıyasla -/+ 150 baz puanlık bir marj ile belirlenmesine karar vermiştir.” yine gözümüze çarpan satılardan. Banka burada bir değişikliğe giderek, koridor aralığını 600 baz puandan 300 baz puana daralttı. Böylece, gecelik borç alma faizi yüzde 46, borç verme faizi yüzde 49 olarak yeniden belirlendi. Karar öncesi faiz koridoru +/-300 baz puan olmak üzere yüzde 47-yüzde 53 düzeyindeydi.
Sonuç olarak, indirim kararından sonra şahin ama tedbirli bir TCMB gördük. Banka enflasyonun düşeceğine ve piyasa dinamiklerinin de bunu destekleyeceğine inanmış durumda. Bundan sonra beklenti, politika faizinde 2025’in ilk yarısında indirimlerin hızlanacağı yönünde oluşuyor.
2025’TE DÜNYADA EKONOMİK BEKLENTİLER
Ekonomide ‘siyah kuğu’ dediğimiz bir tanımlama vardır. ‘Olması ihtimal dışı görülen ancak ortaya çıktığında etkisi çok büyük olan beklenmedik olaylar' şeklinde tanımlanır. Bir de ‘muhtemel ve öngörülebilir potansiyel riskler, anlamlı, öngörülen sonuçlar’ diye tanımlanan ‘beyaz kuğu’ vardır. 2025 ekonomik beklentimizde beyaz kuğular, siyah kuğulardan fazla görünse de, gidişatı belirleyecek yine siyah kuğular gibi görünüyor.
Seçilmiş ABD Başkanı Trump’ın 20 Ocak’ta göreve başlaması, sonrasında Çin ve Avrupa Birliği’ne karşı alacağı ticari tedbirler görünen gerçekler. Trump’ın birinci döneminde yaşadığımız Çin ile ticaret savaşı, ikinci döneminde de yaşanacak gibi. Bu kez yoğunluğu daha az olur mu? Bilinmez. Ama burada Trump’ın bir ‘siyah kuğu’ gibi ortaya çıkmayacağını kimse garanti edemez. Çünkü marjinal bir kişilik. Ülkesine ihracat yapan global şirketlere, “üretiminizi ya burada yaparsınız, fabrikalarınızı ABD’ye taşırsınız, ya da size kapıyı gösteririm” diyen kişidir Trump. Avrupa Birliği, özellikle de Alman ekonomisinin lokomotifi olan sektörlerdeki markaların ABD’ye girişi öyle kolay olmayacak. Yeni ticari kuralların gelmesi, gümrük politikalarında yeni dayatmaların olma olasılığı çok güçlü. Gümrük vergileri, ABD enflasyonunda planların bozulmasına neden olacaktır.
Pandemi sonrası toparlanmaya başlasa da en büyük ticari partneri Rusya’nın Ukrayna ile savaşa tutuşması ve bu savaşın giderek uzaması Avrupa ekonomisinde daralmaya neden oldu. Türkiye’nin en büyük ihracat partnerinin Almanya ve Avrupa olduğunu hesap edersek 2025’de bizi nelerin beklediğini tahmin edebiliriz sanırım.
Ekonomist ve analizcilerin ‘2025’te Kusursuz Fırtına’yı bekliyoruz’ dedikleri sebeplerden bir tanesi Trump olacak. Bunun dışında dünyanın fabrikası Çin’in ekonomik performansının bir türlü istenilen seviyeye çıkamaması da bir başka faktör. Çin Komünist Partisi geçtiğimiz yakın dönemde bir kaç tedbir adımı atmıştı ancak şimdilik etkisi hissedilmedi. ABD ile bir ticaret savaşına girişmeden elini güçlendirme peşinde. Yaşadığı ‘emlak balonu’ problemi, çöken devasa şirketler, dünya üzerindeki enflasyonun bir türlü beklenildiği gibi gerilememesi, Çin’in dış ticaretinin beklentilerin altında kalması anlamına geliyor. Güney Çin Denizi’nde Tayvan ile olan gerginlik, buna ABD’nin de dahil olması, 2025’te yaşanması güçlü jeopolitik güçlükler.
Rusya’nın politik, askeri ve ekonomik bir güç olduğu herkesin ortak düşüncesi. Ukrayna savaşı devam ederken maruz kaldığı ambargolar, savaşa ciddi bir maddi ve insan kaynağı ayırması, ekopolitik riskleri de yanında getiriyor. Sadece Avrupa değil Türkiye için de önemli bir ticari partner Rusya. Enerji, inşaat, kimya, tarım gibi önemli sektörlerde iki ülkenin de ortak çıkarları söz konusu. Trump’ın savaşa müdahale edip, sonlandıracağı beklentileri yüksek. Geçtiğimiz günlerde Avrupa’nın Ukrayna’ya 30 milyar euroluk bir fon ayırması, bu olasılığı neredeyse ortadan kaldırıyor. Evet Avrupa için Rusya önemli bir pazar ancak, AB içinde olan başta Polonya ve bazı Baltık ülkelerinin en büyük korkusu, Ukrayna’dan sonra işgal sırasının kendilerine gelmesi. Bu da ister istemez AB’nin Ukrayna’yı destekleyici bir politika izlemesine neden oluyor.
Tüm bu karmaşada Çin dışında Uzak Doğu ülkelerinin, Vietnam, Singapur ve Hong Kong ve Tayland’ın yeni ekonomik güç olarak aradan sıyrılması hiç de şaşırtmıyor. Lakin dünya ticareti öyle küreselleşti ki, bir yerde baş ağrıtıcı bir gelişme yaşanıyorsa, etkilenmeyen ticari pazar yok gibi.