Efendim merhabalar. Bir süre ayrı kaldık farkındayım. Kusura bakmayasınız. Umarım geçen bu zamanda her şey yolunda gitmiştir. Özlemiş de olabilir miyiz birbirimizi? Ben yazmayı özledim. Sizleri de. Hadi o zaman hem hasret giderelim hem de vakit kaybetmeden yeni rotamızı oluşturalım.

Bu hafta sizleri Eskişehir'in önemli iş hanlarından birine götüreceğim. Hatta bundan sonra arada pasaj ve iş hanlarını gezelim birlikte. Bu ilki olsun o vakit.

Efendim; Hünerli ellerin var olduğu Hüner İş Merkezi’ ne gidiyoruz bu hafta. Bir zamanların oteli, ilçe ve köy otobüslerine garajı olarak hizmet veren sonrasında yıkılıp daha kapsamlı bir iş hanı kimliğine bürünen, şimdilerde ise bakımsız, eskimiş haliyle genelde ‘’Lutiye’’ lerin yer aldığı bir merkez olarak varlığını sürdüren Hüner İş Hanı’na…

Bu arada ‘’Lutiye’’ çalgı aletlerini yapan, onaran demek.

Şimdi yola düşelim ama öncesinde Hüner Palas’ a gidene kadar biraz iş hanlarından bahsedeceğim efendim sizlere. Hatta Avm’lerden de.

İş hanları; genellikle hizmet sektörüne ait işletmelerin olduğu, avukat bürolarının, muhasebecilerin, dernek merkezlerinin, emlakçıların, butik tamircilerin, çay ocakları, kıraathanelerin yer aldığı, genelde bir kaç girişinin bulunduğu, sanat atölyelerinin, el işi göz nuru ürünlerin satışa sunulduğu yerlerin olduğu merkezler diyebiliriz sanırım. Tarihimizde de benzer meslek gruplarının bir merkezde toplandığı çarşılar, arastalar var malumunuz. İş hanları bu manada biraz daha çeşitlilik sunuyor bize, farklı meslek grupları ile. Yine günümüzde benzer nitelikte iş gruplarını bir araya toplayan yeni, görkemli, çok katlı, çoklu asansörlü, girişinde turnikelerin olduğu, özel güvenlik şirketleri tarafından korunan, ortak kullanım alanlarında otoparkların, kapalı havuzların, masaj salonlarının, spor salonlarının olduğu, profesyonel site yöneticileri tarafından yönetilen plazalar da var. Bu plazalar işlev bakımından iş hanlarına benziyor.

Avm ler ise genelde direk alış veriş yapılan, içinde tamirciler yerine belki özel teknik servislerin olduğu, direk tüketime dayalı merkezler olarak hayatımıza girmiş durumda. Aynı profesyonel yönetim ve güvenlik AVM’lerde de mevcut. İş hanlarının içinde bulunan çay ocakları, kıraathaneler yerine AVM’lerde sinemalar, fastfoodcular, kafeteryalar var. İş hanları genelde eski binalardan oluşan yerler, geneli bakımsız. Durup dururken ‘’ bir iş hanına gideyim de arkadaşlarımla gezeyim, vakit geçireyim’’ demezsiniz Avm’lerdeki gibi.

Bir AVM den marka bir kıyafet alırsınız ve tadilat gerekiyorsa o kıyafette, ya siz ya da mağaza personeli bir iş hanındaki terziye giderek yaptırır tadilatı. Yeni nesil, gençler pek iş hanı bilmez, çok işi de düşmez iş hanlarına. Lakin bazı niş işler var. Sanat atölyeleri gibi. İşte oralarda genç nüfusa daha çok rastlarsınız.

Evet dostlar! Kısa bir sohbet sonrası geldik Hüner İş Hanı’na.

Birkaç girişi var çoğu iş hanında olduğu gibi Hüner’ inde.

A, B ve C Bloktan oluşuyor burası. B blok avludaki dükkanardan ibaret. Toplam iş hanında 107 işyeri var. 80 li yıllara kadar ilçe ve köy otobüslerinin garajı varmış burada. Bir otel, araç tamirci dükkanları, zahireciler…

Hüner İş Hanı B Blok ( Avlu)-1

 Sonrasında binalar yıkılarak yeniden yapılmış ve iş hanına dönüşmüş.

Hadi girelim bir kapıdan içeri…

               Şimdi sizi güzel bir insanla tanıştırmak istiyorum tam da burada. Bu şirin avluda.  İş Hanını gezerken bize mihmandarlık yapacak olan kıymetli sanatçı dostum, İş Hanı esnaflarından Emirhan Sertyalçın ile.

Emirhan Hoca; hani derler ya ‘’ tam bir İstanbul beyefendisi’’ tam da öyle bir adam.

Konuşması, tavrı, duruşu, mimikleri herseyi ile bir şeyler anlatan, hep güzel şeyler anlatan bir adam. İş Hanı’nda bulunan bir dükkanı var hocanın. Bendir imalatçısı, aynı zamanda vurmalı çalgıların tamirini de yapıyor. Meddahtır kendisi. Hacivat Karagöz oynatır perdede. Eskişehir Mevlevihanesi’nde ritimcidir aynı zamanda.

Kudüm; onun ana enstrümanıdır diyebiliriz.

Kudüm; malumunuz arapça kademden gelir. ‘’Uzak bir yerden gelmek, ayak basmak’’ demektir. Ne yalan söyleyeyim; Emirhan Hocamda çok uzaklardan, çok eskilerden gelen bir adam kokusu var ki tarifi imkansız güzellikte. Bazen onla sohbet ederken, tarihi bir karakterin huzurundan ayrılıyor, eve dönüşte gaz lambasına fitil aldım mı acaba? diye düşünüyorum desem abartmış olmam. İçine alıveriyor ses tonu ve müktesebatı ile. Güzel adam vesselam.

Altı yıl önce gelmiş ustası ile iş hanına. Onun yanında çalışırken, sonrasında kendi işletmeye başlamış iş yerini. Ahşap kasası olan bendirlere deri ile germe yaparak imalat yapıyor hoca. Zaman zaman da vurmalı çalgıların tamirini yapıyor. Bendir imalatından artan ahşaplar ve derilerle de tablolar yapıyor. Her türlü malzeme değerlendiriliyor burada. İsraf yok bu dükkanda.

Emirhan Hocamın peşine düşelim hadi hep beraber…

 Avluya açılan bir kapıdan içeri giriyoruz. Bir demir doğrama atölyesi burası. Usta uzun yıllardır iş hanında. Biraz tarihçesinden bahsediyor iş hanının. Sıcak kanlı esnaflar var etrafta.

               İkinci durağımız yine avlu esnaflarından sanatkar bir aile.

Emekli bir astsubay Ercan Bilir ustanın dükkanı. Ercan Usta bu güzel atölyede eşi Sibel Bilir, oğlu Doğukan ile birlikte icra ediyor mesleğini. Aile boyu sanatçı, aile boyu zanaatçılar. İçeride harika bir enerji var hem tebessüm var yüzlerinde hem de iş disiplini. Ercan Usta; daha çocukken çamurdan, tuğladan testiler, ahşaptan gemiler yapmaya başlamış. Yurt dışında iken gemi formlarını bulup daha yakından inceleyerek sayısız gemi maketleri yapmış. Bir vesile ile udi arkadaşı ile sohbet ederken müziğe ilgi duyar hale gelmiş. Arkadaşının udu ile ders almış bir süre. Sonra imkansızlıklar onu; kendi udunu kendi yapmaya itmiş. Ahşaba olan ilgisi daha da artmış bu süreçte. Eskişehir’e yerleştikten sonra 2006 yılında Hüner İş Merkezinde bu iş yerini açmış. Ahşap Oyma Ve Yontu Sanatçısı olan Ercan Hoca; Unesco tarafından Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı olarak tanımlanmış..Ve şimdi el işi müzik aletleri yapıyor. Müzik aletleri tamir ediyor. Yurt içi ve yurt dışı festivallere katılıyor. Nepal’ den tutun da İzlanda’ ya kadar festivallere katılmış. Eşi hanımefendi ise aynı atölyede deri kemer, cüzdan, çanta imalatı yapıyor. Oğulları Doğukan ise Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Çalgı Yapımı ve Onarımı bölümünden mezun olmuş. Şimdilerde bir karavan almışlar. Amaçları yurt içi yurt dışı gezerken bir yandan da mesleklerini küçük workshoplarla insanlara öğretmek. Bu harika insanların yanında tekrar görüşmek dilekleri ile ayrılarak Mehmet Ustanın iş yerine giriyoruz. Hadi buyrun içeri efendim.

Mehmet Usta da iş hanının eskilerinden. 23 yıldır handa iş yeri var. Baba mesleği bağlama imalatçısı. Rahmetli babası Hüseyin Usta yıllarca bu işi yapmış. Çorumlu Mehmet amcanın yek pare yaptığı bağlamalar, yaprak bağlamalar tam bir ustalık işi. Siz de merak ettiniz mi bağlama hangi ağaçlardan yapılıyor? Dut, kestane, gürgen, ardıç,maun ağaçlarından yapıldığını öğrendiğimize göre Mehmet Usta’ ya, hayırlı işler dileyip devam edelim isterseniz. Ellerin dert görmesin koca usta.

Emirhan Hocam bizi nereye götürecek şimdi bakalım? Düşelim peşine.

               Unesco tarafından Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı olarak kabul edilen başka bir lutiyelik mesleği icracısı daha var handa. O da İlker Negiş. İlker Usta…

‘’İnsan bir meslekte branşlaşmalı’’ diyor. ‘’Ben sadece bağlama yapıyorum ve bu işten çok keyif alıyorum’’ diyor. Musa Eroğlu, Çetin Akduman ile dostlukları var hocanın. Oğlu Utku Güzel Sanatlar Lisesinde öğrenci. Yeni bir sanatçı daha yetişiyor ailede.

Eskişehir’ in yerlisi İlker Hoca. Orta ikinci sınıfta babası onu bir bağlama ustasına çırak vermiş. Hayatının bir kısmı İstanbul, bir kısmı İzmir’ de geçmiş. Yetiştirdiği çıraklar şimdi ustalık yapıyor hocanın. ‘’Şimdilerde pek çok meslekte olduğu gibi çırak bulmak zor’’ diyor. 2017 yılından beri o da Hüner İş Hanı esnaflarından. Bağlama kursu da varmış bakın atölyede. İlgilenen olursa buyursun gelsin efendim.

Bir başka usta Kemal Ustaya geçiyoruz efendim. Önde Emirhan Hoca ardında biz.

 Avluda ne kadar güzel insanlar var değil mi? Hüner İş Hanı’ nın önünden, hatta avlunun içinden çok defa geçtim aslında ama o bakımsız görüntüsü sebebi ile hiç dönüp bakmamışım dikkatlice iş yerlerine. Evet. Geldik Kemal Ustamın Tahta Gurusu adlı iş yerine.

Bakın burada masif ürünler haricinde başka ürün yaptıramazsınız. Hepsi ağaç işçiliği. Özel tasarım ürünler. O da iş hanının eskilerinden. Bendir kasnaklarını kendi yaptığı kalıplar ile üretiyor. Şaman Davulu, bendir kasnağı denince akla o geliyor Eskişehir’ de. Ahşaptan elbise dolapları, sandalyeler, dekoratif ürünler yapıyor Kemal Usta. ‘’ el yapımı ürünler; parmak izi gibidir, ustalar yapan ustayı az çok bilir’’ diyor.

Duvardaki tabloyu fark ettiniz mi? Hat yazısını Emirhan Hoca yazmış. Marangozların piri Hz. Nuh  a.s atfen Ya Hz. Nuh yazıyor tabloda. Çerçevesini Kemal Usta kendisi yapmış. Sultan Abdülhamid Han atölyesinde yapmış bunun orjinalini. Maşallah ya ne güzel eserler.

Hüner İş Merkezi; Lutiyeleriyle, çay ocakları, kıraathaneleri ile, tamircileri, mezatçıları ile muhasebecisi, avukat büroları ile ama en çok yaşlanmış duvarları ile bir dönemi yansıtıyor.

Bazı olumsuz gözlemlerim olsa da bunlardan bahsetmeyeceğim. Güzellikleri kalsın aklımızda. Güzel insanları.

Tavsiyemdir. Bir sayfa yazı miktarınca gezdik  biz sizle, eser miktarda.

Siz vakit ayırıp bir daha uğrayın derim.

Bu haftalık da bu kadar efendim.

Yeni bir yazı, yeni bir medeniyet aynasından bakana dek; hoşça bakın zatınıza...