Önceki akşam ekranlardan yansıyan “son dakika” altyazısına dikkat etmemişim.  Program sunucusu  yazıyı tekrarlayınca uyandım;

“-Halit Kıvanç’ı kaybettik.”

Doğrusu, ilk anda algılayamadım. “Kimdi ya!” sorusuna cevap arar gibi birkaç saniye algı güçlüğü yaşar gibi oldum. Toparladım sonradan. Anılarım, bir 60 yıl öncesine gidiverdi aniden.  Tepebaşı’nda benzinliğin parkında çimlerin üzerine uzanmış,  kulağımın dibinde transistörlü radyo ve O’nun sesi;

“- Sevgili dinleyiciler, müthiş bir uğultu var stadın içinden yükselen.  Ne var ki hakem itirazlara rağmen kararını verdi, santraya doğru yürüyor. “

Kaç yılının Dünya kupası maçı, 1966 olmalı olabilir gibi geliyor bana. İngiltere- Almanya arasında. Tartışması halen sürmekte, zaman zaman da hatırlatılmakta;

“Üst direğe çarpıp kale çizgisine inen top, çizgiyi geçti mi, geçmedi mi?”

Onu anlatıyor Halit Kıvanç. Son yıllarda olduğu gibi “VAR sistemi” de yok ki, meşin yuvarlağın dörtte üçünün çizgiyi geçip geçmediğine karar verilsin!..

Maçı yaşar, yaşatırdı.

Gerçi o sesi duyduğum ilk maç anlatımı değildi.  Yine o yıllarda kulağımız TRT Radyosundan “üç büyükler” arasındaki maçlardan da aşina idik o güzel Türkçesiyle aktardığı maç anlatımlarına. Televizyon yok o sıralar ama, çok sonralarında olduğu gibi, adeta ekran başında canlı izler gibiydik sanki…

“-Lefter’in uzaktan eşape pas ile aktardığı topu,  Can Bartu, bir çalım sonrası ağlarla buluşturdu.”

Ya da şu anlatım kulaklarda kalan;

“-Metin Oktay, Metin Oktay!.. Onsekiz  çizgisi civarında önünde bulduğu topu öylesine vurdu ki, Kaleci Özcan Arkoç göremedi topu. Hakem de şaşkın, nereye gitti o top. Nasıl ağları delip, gazhane tarafındaki tribünlere kadar ulaştı?”

Dediğim gibi aynen, maçı anlatmaz yaşardı, dinleyenlere yaşatırdı sanki.

Ölüm haberini duyduğum kanal, rastlantı olacak TRT Spor kanalıydı. O andaki program sunucusu hareket geçip, kurumun eski, yeni maç spikerlerine bağlantı yapacaktı. Güzel anılarla anlattılar ustalarını, hocalarını.

Cumhuriyet’le yaşıt ulu çınar.

Geniş kitleler tarafından “maç spikeri” olarak tanındı sevildi Halit Kıvanç ama onun da ötesinde gazeteciydi ve de önemli etkinliklerin sunucusuydu.  Onunla yüz yüze tanışıklığım da o sunuculuk görevlerinden birinde oldu.  Yıl 1969 olmalı;

“Orduevi’nin Roofunda kurulan podyumda, zamanın ünlü mankenlerinin boy gösterdiği bir defiledeki sunuculuğu vesilesiyle..”

Ne anlıyorsam, gazeteci olarak Eskişehir’de gördüğüm , izlediğim, haberdar olduğum ilk ve son defileydi bu!..

Halit Kıvanç için mesaj yayınlayanlardan bir ünlü sanatçı şöyle diyecekti;

“-Çocukluğumun sesi gitti!..”

Oradan anımsadım “Çocukların sesi” oluşunu.  Bir zamanlar 23 Nisan’lar Uluslararası düzeyde, dünya ülkelerinden gelen “Dünya Çocuklarının” katılımıyla kutlanırdı. İşte o kutlamaları da sunan Halit Kıvanç olacaktı yıllar yılı.

***

Yukarıda söz ettiğim maç spikerlerinden Ercan Taner şu benzetme ile andı ustasını;

“-Toplumumuz, Türkçe ile olan bağlantısını kaybetti.”

Ben de ekleme yapayım 97 yaşında sevenlerine veda edip giden Halit Kıvanç usta için;

“-Cumhuriyetle yaşıt bir ulu çınar devrildi!..”