Çoğu okur özel günlere denk gelen köşe yazıları yazan meslektaşlarımın nasıl kıvrandığını!.. Tam da bir seçim öncesine denk gelen pazartesi günü yayınlanacak yazıyı bir gün önceden yazmanın zorluğunu.
Öyle ya, bütün İstanbul basını dünkü seçimin sonucunu duyuracak, oralarda yazan pek çok yazar da sonuçlara ilişkin ilk yorumlarını yazmış olacak. Nasıl oluyor, sorusunu merak edenler için anlatalım.
Kısaca şöyle. Seçim yapıldı, sayım devam ediyor. Şimdiki teknoloji ile bir genel seçimin kabaca sonucu saat 24.00 gibi belli oluyor. Oysa senin gazeten saat 18-19 gibi ilk sandık sonuçlarının gelmeye başladığı saatlerde baskıya girmiş oluyor. Oysa İstanbul gazetelerinin baskı teknikleri nedeniyle baskıya girme saatleri saat 01.00’e, hatta birkaç saat daha ileriye alınabiliyor.
Anadolu basını için durum böyle. Bir gün önceden Genel Yayın Yönetmenimiz Bülent Özyazıcı’ya dedim ki;
“Sayın müdürüm. Ben bu Pazartesi yazmasam olur mu?. Anlarsın sen, 15 gün önceki gibi bir “seçim nostaljisi yazısı yazmak” istemiyorum!”
Elbet haklı nedenlerle “Yazsan iyi olur. Biliyorsun, seçim dışı haber akışı yok denecek kadar az. Hiç değil senin köşe boş kalmasın. Zaten herkes öyle yapacak, yapıyor.”
Bu hale, bir zamanlar Eskişehir basınına dair bir ayrıntı daha;
-O zamanlarda, yani 10-12 yıl kadar önce, her gazetenin kendi matbaası vardı, isteyenler/önemseyenler sabah dağıtımına yetiştirirlerdi baskılarını…
Şimdilerde 8 gazetenin 5’i Ankara’da bastırılmakta!...
İlk hikayemiz 1977 seçimlerine dair!..
“Hikaye” desem de hatırlatacağım seçime ilişkin ilk olay bu yılın yerel seçimlerine ilişkin. Rahmetli Selami Vardar’la uzun aradan sonra belediye başkanlığının kazanılması ilgiyi arttırmış durumda. Meclis üyeliği sıralaması ve Başkan adaylığı için ön seçim yapılacak.
Uzatmayalım, bir önceki dönemin AP’den aday olup 2. Kez seçilen merhum Sebahattin Günday da CHP’nin aday adayları arasında. Diğer 3 adaydan ikisi Erol Sönmez ve İsmail Çetkin. Sonuçta, sendikacı Erol Sönmez, dönemin ünlü siyasetçisi Günday’a karşın kazanıyor.
Bendeniz de o sırada Hürriyet Haber Ajansı’nda çalışmaktayım. Genel Müdürümüz sayın Oktay Ekşi’nin “neden olmasın, demokratik hakkınız” oluruyla Belediye Meclis üyeliği için adaylar arasındayım. O seçimde 4. Sıradan listeye girecek ve böylelikle ilk “siyaset deneyimimde” kazananlardan biri olacaktım!
Bir Kasım günü yapılan seçimde Erol Sönmez’in rakibi ise, DP’nin eski milletvekillerinden AP adayı olarak Merhum Hicri Sezen olacaktır. Kıyasıya başkanlık yarışında oy sayımı bütün gece, sabaha kadar sürecek, gayrı resmi olarak “Erol Sönmez’in kazandığı” ilan edilecektir!.. Ancak buna rağmen;
-Açılmamış ya da sonucu belli olmayan 3 sandık vardır ortada!..
Denilmektedir ki o 3 sandıktaki oyların hepsi Hicri Bey’e yazılsa, sonuç değişmeyecektir! Erol Bey partililer tarafından evinden alınıp CHP il başkanlığına getirilir.
Öğleye doğru il seçim kurulu “kesin sonucu” açıklayacaktır:
-Eskişehir’in yeni Belediye Başkanı Hicri Sezen’dir.
Sonuç değiştirmez denilen o üç sandığın sırrı uzun yıllar tartışılmış, çeşitli söylentiler/iddialar ortaya atılmıştır. Ancak malum, itirazlar boşunadır zira;
-Seçim kurullarının kararı kesindir!..
Sözüm Söz!..
Farkındayım!.. Ana başlıkta “açılmamış iki adet 3 sandık hikayesi” demiştik! Ara başlıkta da “ilki 1977 seçimi” diyerek pekiştirmeye çalışmıştım!..
İkincisi ise, 1994 yerel seçimlerinde yaşandı. DSP adayı Sadi Nebrekli’ye yine “açılmamış 3 sandık” hikayesiyle “kaybettirilen” bir garip seçimdir!..
Yazımın ilk satırlarında “köşeyi nasıl doldururum” endişesine değinmiştim. Ne var ki;
-Daha özetle anlattığım 3 sandık hikayesinin birincisinde yerimiz kalmamış!
Kısmetse onu da bir punduna getirip anlatırız. Endişelenmeyip;
-Sözüm Söz!..