İnsanın dünya yaşamında başarılı olması için dört özelliğe ihtiyacı vardır. Şu dört özellikten biri yetersiz olursa başarıdan söz etmek ne mümkün? Başarı için insanda bulunması gereken dört özellik şunlardır. Liyakat, feraset, basiret ve dirayettir. Konumuzun hemen başında, değer ifade eden şu dört sözcüğün lügat ve ıstılah anlamlarını açıklamak istiyorum. Bu dört unsurdan biri olmayınca, bilgi ya da deneyim neye yarar?
Liyakat, bir kişiye bir görev verilirken o kişiye verilen değer ve duyulan güvendir. O kişinin de o işe layık olduğuna ve başaracağına dair sergilediği özgüvenli davranışlardır. O kişinin kendisine verilen görevi yerine getirmek için bilgi, beceri, deneyim, dirayet, feraset ile basiretini yerli yerinde ve yeterince göstermesidir.
Feraset; kişinin kendisine verilen görevi anlayacak ve ifa edecek anlayış ile zekâya sahip olmasıdır. Feraset, kişinin kendisine verilen ilahi görevlerin hangisinin farz, hangisinin vacip, hangisinin sünnet ve hangisinin müstahap olduğunu anlayacak akli yeteneğe sahip olmasıdır.
Basiret; en öz ifadesiyle hakikati görebilmektir. Gerçeği, sahtesinden ayırabilmektir. Hakkı, batıldan tasnif edebilmektir. Basiret, insanın ibadetleri nasıl ve kimin için yaptığının farkında olmasıdır.
Dirayet; yetenek, beceri ve sezgi sahibi olmaktır. İnsanın, zafiyete karşı dirayeti şarttır. İnsanda dirayet, akıllı kararlılık hâlidir.
İnsan, diğer uzuvlarından mesul olduğu gibi akli yeteneklerinden olan liyakat, feraset, basiret ve dirayetinden de sorumludur. Amentüye imanın değeri liyakat, feraset, basiret ve dirayetle yükselir. İbadetlerin kalitesi liyakat, basiret, feraset ve dirayetle artar. Amentü esaslarına liyakatli olamayan ibadetleri yapmaya da liyakati değildir. Namaz bilgi ve ilgiyle layık-ı veçhe ifa edilir. Her ibadetin kendine özgü bilinmesi ve riayet edilmesi gereken kural ve kaideleri vardır.
Öncelikle bir insanın aklını yerinde, yetkin, yetişkin ve yeterince kullanabilmesidir. Akıl ve iman, Allah’ın insana verdiği sırlar manzumesi iki büyük nimet… Akıl ve iman, akılsız insanda bir muamma! Akıllı insana göre Allah’ın akıllıya en büyük iki lütfu… Bundan ötesi de, aklın ulaşamayacağı gizem dolu hazineler! İnsan, akıl, itikat ve ibadetlerin her biri sırlarla dolu âlemler.
Bu âlemlerin her birini ya da tamamını didik didik eşeleyen gözle görülmez ve elle tutulmaz akıl denilen varlık... İnsanı insan yapan varlık. İnsanı diğer varlıklardan ayıran en büyük özellik. İnsanın değerine değer katan bulunmaz ve parayla alınıp satılamayan kıymet… İnsana, kendini yoktan var eden ilahını tanıtan ve cüssesi bilinmeyen insanda büyük bir güçtür.
İnsanı ve aklı yoktan var eden Allah, yeryüzünde halifem olacak diye yarattığı insanın bütün uzuvlarını insan aklına bırakıp aklı da kendisine muhatap almıştır. İnsan, bu muhataplığı sayesinde Allah katında değer görür. Allah, akıl sahibi insanlar ile bütün âlemlerdeki akıl vermediği diğer varlıklara karşı övünür. Allah, insanı verdiği akıldan dolayı sorumlu tutuyor.
Aklı olmayanı Allah, mesul etmez. İnsan, aklı nispetinde mesuldür. Allah, insanı başta kendi varlığından ve birliğinden sorumlu tutuyor. Allah, yarattığı insanın kendisini yine Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de tanıttığı gibi tanıması için amentü esaslarından sorumlu tutuyor. İslam dini hükümlerinde; amentü esaslarına imanın şartları deniliyor. İmanın şartlarına inanmak işlevine de itikat deniliyor.
İşin özü Allah, insanı İslam ile imtihan ediyor. Aklı ile deniyor. İslam, ilahi bir dindir. Din, kurallar ve kaideler bütünüdür. Allah, dini ile insan yaşamını ölümünden doğumuna kuşatmıştır. Allah, hassaten insanın toplumsal yaşamdaki davranışlarına ölçü ve sınır koymuştur.
İnsanlar liyakat, feraset, basiret ve dirayetleri ile ya cennete ya da cehenneme layık olurlar. Hiçbir insanın ilelebet arafta kalmak için tercih hakkı yoktur. Devam edecek!
Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!