Memur Sen’in kurucusu, edebiyat öğretmeni ünlü yazar ve şair merhum Mehmet Akif İnan’ı rahmetle anıyorum. İnan’ın 1976 yılında Eskişehir’deki bir konuşmasının içeriğinden özetle: “Söze başlarken Yunus’un şu: “Sözü bilen kişinin, Yüzünü ağ ede bir söz. Sözünü pişirip diyenin İşini sağ ede bir söz / Söz ola kese savaşı, söz ola iyileştire marazı, Söz ola ağulu aşı, Yağ ile bal ede bir söz / Sözlerini olgunlaştır, Yaramazını ayrıştır. Tart sözünü akıl ile Söyleme mevsimsiz bir söz.” mısralarıyla söze başlayalım.

Müslümanın özü ne kadar dürüstlük gerektiriyorsa sözü de o nispetle doğruluk ister. İslam şiarında yaftalamak, karalamak, itham etmek gibi kirli dille başkalarını rencide etmek yetkisi hiç kimsede yoktur. Müslümanın yaftalamak, itham etmek hadi de, hakkı da değildir. Müslüman kendine paye çıkarmak için başkasını itham ederek toplumsal yargıya taşımak yetkinliğine sahip değildir. Müslüman bir diğer insanı alaya almaya, dedi kodu ortamına atmaya da mezun değildir… Müslüman ne pahasına olursa olsun kirli dilli, kötü niyetli olamaz. Kirli dilli, art niyetliler dedikodu için “İthamname” yazmaktan geri durmazlar.

Müslüman kursağına giren her nesne gibi ağzından çıkan her kelamdan da mesuldür. Kirli dilin, art niyetin vebali ağırdır. İslam toplumu ne çektiyse art niyetli, kirli dilli salyalarıyla toplumun güven, uyum ve huzur suyunu bulandıran şarlatanlardan, hokkabazlardan, sahtekârlardan çekti. Amentü aksiyonunu sürdürmek için inşasını düşlediğimiz ilim irfan müesseselerini Allah bu şerli tiplerin şeririnden korusun! Dalalet ve gaflet ehline dikkat! Dün de, bugün de, yarın da bu güruhlar hüsnü niyetli ortamları Mevlana’nın, Yunus Emre’nin zamanlarında olduğu gibi bazen sinsi, bazen de alenen ifsat ve tefrikten geri durmazlar.

Kirli dilli, art niyetli insanların Müslümanı itibarsızlaştırmak adına fitneyi körüklemek için söylemeyecekleri yalan, atmayacakları iftira, yapmayacakları dedikodu yoktur. O tipler alayı, yalanı, iftirayı, gıybeti kendilerine hak bilip başkalarına çamur atmaktan çekinmezler…” muhtevasında demişti. Lise öğrenciliğim yıllarında Eskişehir’in Arifiye Mahallesi Postane sokağının Atatürk Caddesindeki Orman İşletmesi Bölge Müdürlüğüne bakan kısımdaki iki katlı bir evin ikinci katında dört öğrenci arkadaş kalıyorduk. O ev, öğrenciden öğrenciye yıllardır devrolan kiralık bir evdi. O ev, imkânsızlığa rağmen ilim, irfan, bilim, kültür, eğitim, öğretim, görgü, adap yuvası bir mekândı.

Okur-yazar takımından Atasoy Müftüoğlu, Mehmet Akif İnan, Rasim Özdenören, Erdem Beyazıt, Kamil Eşfak Berki, Nazif Gürdoğan, İsmail Kıllıoğlu, Cahit Zarifoğlu, İsmet Özel gibi isimler gelir, giderlerdi. Amaç bilim, ilim, irfan, görgü, adap, kültür bağlamında kaliteli neslin yetişmesini sağlamaktı. Amentü nesli için ilim-irfan, bilim-kültür, eğitim-öğretim, görgü-edep gibi değerlerin yaşanması, yaşatılması olmazların olmazlarıdır. İnan’ın konuşmasından yine özetle: “Ne yazık ki, müdafaa zannıyla patavatsız ukalalardan gördüğü zulmü İslam hiçbir kesimden görmedi. Toplumsal çöküşten korunmak için insani değerleri, milli kültürü, ilahi ilkeleri canlı tutmak amentü neslinin görevidir.” mabeyinde demişti. Aşağıda sözünü edeceğim öğrenci evinde hafta sonları liseli ve üniversiteli öğrenciler düzeyinde minör konferans şeklinde kitap, dergi tanıtımları yapılırdı.

İlkeli, ideal Müslümanın istikbale bakış ve zengin donanımı üzerinde durulurdu. Velhasıl tüm konuşmalar seviyeli, saygın olurdu. Dalalet güruhu sorumsuz ve maksatlı söylemleri ile Müslümanlar arasına tefrika sokmak ve İslam toplumunda zafiyet oluşturmak uğruna kem sözler üretmekten geri durmazlar. Kem söz gıybet, yalan, iftira, yafta, itham benzeri sözlerdir. Her hafta cumartesiyi pazara bağlayan gece bir kitap sunumu yapılır, sunum üzerine teati olurdu. M. A. İnan konuşmasının bir faslında Yunus Emre’den: “İlim ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir / Sen kendini bilmezsin. Bu nice okumaktır.”  bu dizelerine ilaveten âlemlerin nihai Peygamberinden şu hadis ile:  “Ya hayır söyle, ya sus!” konuşmasını sürdürdü. Devam haftaya…

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!