“Hayat; yüzmektir, su gibidir, dalgalarla mücadele etmediğin sürece seni sırtında taşır, mücadele edersen de seni dibe batırır.” Hayat Okulu’ndan alınan bu ders Eskişehir Milletvekili Ayşen Gürcan’a ait. Bu hafta kendisinin bazen dalgalarla mücadelesini bazen kendini denize bırakır gibi akışa bırakmasının hikayesine tanıklık edeceğiz.
Eski bir Türk beyi evinde şimdi ise sit alanında koruma altına alınmış bir konakta dünyaya gözlerini açmış. Dizleri yaralanmayan, eli toprağa değmeyen, üstü başı çamur olmayan çocuk mu olur? Olmaz elbet. Ayşen Gürcan’ın “Ellerim toprak, çamur oynamaktan çatlardı” cümlesinden anlaşılacağı üzere o çocukluğunun hakkını verenlerden. Hatta öyle ki annesi “Oğullarımda görmediğim yaramazlığı kızımda gördüm “dermiş.
Okumaya meraklı bir çocuk olan Ayşen Gürcan için kitap kurdu desek yanlış olmaz. Çocuk kütüphanesine kayıt olup hemen hemen tüm kitapları okuduğundan bahsederken lise yıllarının sonuna geldiğinde ise bütün klasikleri bitirdiğini söyledi.
“HER ZAMANIN KENDİ RUHU VAR, ÖNEMLİ OLAN İNSAN KENDİ RUHUNU KAYBETMESİN.”
“Her zamanın kendi ruhu var, önemli olan insan kendi ruhunu kaybetmesin.” dedi ve yaşadığı dönemin zor ama keyifli olduğunun altını çizdi. Teknolojinin hiç olmadığı, birine ulaşmak için mektup yazmak gerektiği, kendi kıyafetlerini kendilerinin diktiği üretken bir dönemde yaşadığını belirtti. Ayrıca el iş yapmayı, üretmeyi çok sevdiğini de ekledi.
Eskişehir’i, Burdur’dan sonra yaşadığı ilk şehir olarak tanımlamasından ötürü sonra ikinci kez gözlerini Eskişehir’de açmış diyebilirim. Memleketinden başka bir memlekete, yıllar içinde de sınırları aşarak dünyanın 50’yi aşkın ülkesini gezen Gürcan’ın farklılıkları merak eden, hep gözlemlemeyi seven, farklı kültürlerin hep bir hikmeti olduğuna inanan bir anlayışı var. Bunun üzerine “çok ülke gördüm ama Türk kadını kadar güçlüsünü görmedim, bu toprağın kadını çok güçlü” diye de ekliyor.
“BEN BENİM YANIMDAYSAM SORUN YOK.” 
1986 yılında üniversiteyi bitirdikten sonra iş ararken yaşadığı zorluğun üstesinden nasıl geldiğini şöyle anlattı :
“Tek bir jetonum var, o jetonla 5 simit alabilirim ya da birini arayıp yardım isteyebilirim ben aramayı tercih ettim ve telefon o jetonu yuttu. Aradan geçen 29 seneden sonra aynı semte bakan oldum aradaki fark ise; değişmeyen şey ben oldum yaşama inancım, hiç vazgeçmemem ve kendimi güven içinde hissetme çabam. Kendime Ayşen korkma ben yanındayım, demeyi ihmal etmezdim. Koşullardan etkilenmemeyi öğretti hayat. Kendimle mücadele etmeyi bırakıp varlığımın bir hikmeti olduğuna inandım.”
Bu açıklamada öyle hayat dersleri var ki lütfen dikkatli okuyun. Unvanları ile gelen isimlerin o sıfatları bırakıp şeffaflığıyla yaşadığı zorlukları paylaşması kolay değildir ancak Ayşen Gürcan bunu tüm samimiyetiyle yaptı. Devamında paylaştıklarından da çok iyi anlayacaksınız bu samimiyeti :
“Sokakta yatabilirim çünkü sokakta kaldım. O sokakta kaldığım yerde yıllar sonra aynı yerdeki kralın sarayında da kaldım. Kimsesizin, parasızın, işsizin halinden anlarım. Eşiyle sorun yaşamanın, aldatılmanın acısını bilirim. Hiçbir insan sorundan ölmez, insanın en acı zamanındaki dayanıklılığı ile Allah’ın dokunuşuyla ne kadar güçlü olunabileceğini de bilirim. Hatta tam tersi bu acıyla sınandıktan sonra onu aştıktan sonra bir daha o acı sizi üzemez.” Kendini tanıma noktasında gayreti yüksek biri olarak tanımlarken kendini öyle bir cümle kurdu ki orada takılı kaldım “Ben benim yanımdaysam sorun yok.” Yıllarca unutamayacağım bir cümle, cümlenin ötesinde çok kıymetli bir bakış açısı.
3 çocuk annesi ve torun sahibi Gürcan temrinlere çok önem veriyor. 6 Şubat depremi sonrası oradaki insanlarla empati yaptığını, kendisinin ve çocuklarının en sevdiği şeyleri başkalarına verdiklerini söyledi.  İnsan varken kıymetini bilmiyor, kaybedince anlıyor. Sizdeki olan şeylerin kıymetini anlamak için bu büyük bir temrindir. Bunun üzerine dürüst olalım hangimiz bu cesareti gösterebiliriz? 
Akademisyen kimliğinden sonra siyasette olmayı seven Ayşen Gürcan “millet sizi sevmezse başarılı olamazsınız bu işte, ben çok sevdim bu işi, vekil anne oldum nereye gidersem gideyim ilgiyle karşılaşıyorum” Eğer 40 yaşında bu işi yapsaydım başarılı olamazdım derken hayattaki tecrübesinin siyasette çok işine yaradığının da altını çizdi. Cumhurbaşkanımızdan çok şey öğrendiğini ifade eden Gürcan, aynı zamanda yüce gönüllülükle her insandan da bir şey öğrenebileceğini söyledi. 


Ayşen Gürcan’ın hikayesini kendi kelimelerinle özetler misin? diye sorarsanız işte cevabım:
 Bazılarımız karanlıklardan çıkıp aydınlığın yolunu azimle buluyor. Güneş batıyor elbet ama doğuyor da yeter ki ruhumuza güneşi doğurabilmeyi bilelim…