Ayşe Ünlüce, kalabalık bir ailede büyümüş. Ailenin ilk torunu olmasının nimetlerini fazlasıyla yaşayan Ayşe hanım, çocukluk yıllarında köyde bolca zaman geçirmiş. Öğrenci kamplarını çok sevdiğini anlattı. Bununla ilgili bir anısını da paylaştı: “Toplumdaki ‘kız çocuğu kamp yapmaz’  önyargısına rağmen ailem bu düşüncenin dışına çıkarak bana destek oldu ve o yıllarda kampa gidebildim.”dedi.

Arkadaşlarıyla birlikte yürüyerek okula giderken sohbet etmenin ayrı keyif olduğunu belirtti. “Çocukluk yıllarının geçtiği sokaklardan geçmesinin ona huzur verdiğini anlattı. Şimdi ise her sabah, mezun olduğu lisenin önünden geçerek işe gidiyor.Ne büyük bir şans.

Altı farklı öğretmenle tamamladığı ilkokul eğitiminin ardından ortaokul yılları onun için bir dönüm noktası olmuş. Şiir okumaya, sunuculuk yapmaya ve yarışmalara katılmaya başlayarak sosyal hayata daha fazla dahil olmuş. O günden beri de içindeki sosyal kelebek hiç durmamış.

Ayşe hanımla hukukçu olmamızın dışında bir kesişim noktamızın da sunuculuk olduğunu fark ettik. Sunuculukla yolu erken yıllarda kesişen Ayşe hanım, bu mesleği yapmanın yollarını aramış. Ancak gelen tavsiyeler önce üniversiteyi bitirmesi gerektiği yönünde olunca o da bu tavsiyeye kulak vererek üniversite eğitimine odaklanmış. İzmir'de geçirdiği üniversite yıllarının kendisi için tam anlamıyla bir sosyal deneyim olduğunu anlatırken; tiyatrodan sinemaya, konserlerden halk danslarına kadar gitmediği etkinlik kalmadığını belirtti. Sosyal hayatın bu kadar zengin olduğu bir kentte yaşamaktan büyük keyif aldığını ve Eskişehir'in de zamanla bu noktaya gelmesini çok anlamlı bulduğunu söyledi.

Meslek hayatına ağır ceza mahkemesi hakimi olarak başlayan Ayşe Ünlüce, hayatta belirli hedefler koymaktan ziyade kendini akışa bırakmayı tercih edenlerden. Çalışma hayatı onun sosyal hayata olan ilgisini de hiç azaltmadı; pek çok komisyon ve dernekte aktif rol aldı. Kendi tabiriyle "içindeki sosyal kelebek" asla durmak bilmiyordu.

Siyaset onun hayatının doğal bir parçası. Hayatın kendisinin siyaset olduğuna inanıyor ve Mustafa Kemal Atatürk'ün ilke ve inkılapları doğrultusunda yaşamaktan hiç vazgeçmiyordu. Ailesi de siyasete yatkındı ve onun bu alana ilgisini hep destekledi. Ayşe hanıma göre iki tür siyaset var: sadece siyaset yapanlar ve hizmet edenler. O, siyasetin en önemli yanının insan kazanma sanatı olduğuna inanıyor ve hizmet etmenin en güzel yollarından birinin siyaset olduğunu düşünüyor. Eskişehir’in ilk belediye başkanı olmasının kendisi için büyük bir onur olduğunu ve hayatında yaşadıklarının onu adeta bu göreve adım adım hazırladığını anlattı.

Tarihe Eskişehir’in ilk kadın Belediye Başkanı olarak not düşen Ayşe Ünlüce, küçük yaşlarda annesi ve yakınları tarafından "suratsız bir çocuk" olarak tanımlansa da şimdinin güler yüzlü ve halka iç içe olmayı seven belediye başkanı olarak herkesin gönlüne taht kuruyor.