Eskişehir'de düzenlenen festivallerin hepsi gençlerin de yaşlıların da dikkatini çekiyor. Organizasyonun hitap ettiği kitlenin bir sınırı olmaması ve bir düzen içinde işlenmesi vatandaşı mutlu ediyor. Gidebildiğim festivalde, özellikle incelediğim insanlar gördüklerinden, yaşadıklarından genel anlamda memnundu. Fakat eleştirilmesi gereken de çok konu var...
Festival alanları şehirde normal şartlarda bu amaçla kullanılmayan yerler olması dolayısıyla dışarıdan güzel ve uyumlu görünse de fena halde sıkışıklık yaşanıyor. İnsan kalabalığından dolayı stantların çoğunu gözden kaçırma ihtimaliniz var. Bunun dışında bir kere bunalıyorsunuz.  Herkes iç içe...  Nereye gittiğinizi bile göremiyorsunuz. Aynı problemin birkaç organizasyonda daha yaşandığını düşününce 'Belki de Eskişehir'in nüfus yoğunluğunun ne kadar arttığını fark edemiyoruz' diyorum...
'Eskişehir'i festivaller şehri yapacağız' mottosuyla yola çıkıldığını biliyoruz. Tabii ki bu girişimi destekliyorum. Ama böyle büyük cümleler kurmak için önce şehrin dışına çıkmayı başarabilmek gerekiyor. Neyi kastediyorum?
Bu tip etkinlikleri sadece 'sen, ben, biz' duyuyoruz. Amacımız 'onların' da duyması olmalı. Sanıyorum biraz emin adımlarla yürünmeye çalışılıyor bu sebeple de kimse elini taşın altına koymuyor. Büyükerşen döneminde başkanın ismi bile ulusala reklamdı. Yaptığı işler ismi dolayısıyla bilinirdi. Şimdi böyle bir güç yok. O zaman festivalleri tanıtmak konusunda belediyelere çok iş düşüyor.
'Festivalde de tasarruf mu var?'
Bu işi üstlenenler sorumluluktan kaçmayıp elini taşın altına koyarak fedakarlık yapacak.
Şehirde ilk kez gastronomi festivali düzenlendi. Kimse farkında değil belki ama çok büyük bir olay. Ve her şeyden önemlisi eksiklerimizi görmüş olduk. Yöresel yemekler konusunda...
Bazı şeflerin röportajını okudum, izledim. Onlar da aynı şeyi savunuyorlar.
Kanımca Eskişehir'de sadece dinamik olmayı başarabilmişiz. Dinamizmi yönetmek konusunda hala çok başarısızız.