Her yıl 3 Aralık, dünyada Engelliler Günü olarak kutlanır. Bu özel gün, sadece engelli bireylerin yaşamlarını daha iyi anlayabilmek için değil, aynı zamanda onlara karşı olan toplumsal farkındalığı arttırabilmek amacıyla da önem taşır.
Hepimiz zaman zaman engellerle karşılaşırız; belki bir kapı eşiği çok yüksektir, belki bir merdiven çıkmak zor gelir. Peki ya, engellilik durumu günlük hayatımızın bir parçası haline gelseydi? Ya sürekli olarak bir engelle mücadele etmek zorunda olsaydık? Bu soruları sormak, empatiyi geliştirmek için atılacak ilk adımdır. Gerçekten de, engelli bireylerin yaşadığı hayata sadece bir gözle bakmak bile, onların ne gibi zorluklarla karşılaştığını daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir. Toplum olarak, engelli bireylerin fiziksel, zihinsel ve duygusal ihtiyaçlarına duyarsız kalmamamız gerektiğini unutmamalıyız. Onların önündeki engelleri kaldırmak, sadece hayatlarını kolaylaştırmakla kalmaz, aynı zamanda toplumun daha adil ve eşit olmasına da katkı sağlar.
Toplum olarak geçirmemiz gereken en büyük değişim, engellilikle ilgili algıları dönüştürmek ve her bireyi eşit, değerli bir insan olarak kabul etmektir. Her bir insan, engelli olmasa da bir gün engellilikle karşılaşabilir; bu yüzden farkındalık oluşturmak, onlara karşı daha saygılı ve anlayışlı olmak hepimizin sorumluluğudur.
Onların hissettiklerini anlamak, sadece kelimelerle değil, kalbimizle hissetmekle mümkündür. Sevgi, bazen sadece bir bakış, bir dokunuş, bir desteği sunmakla gösterilir. Herkesin eşit olduğu, engellerin sadece fiziksel değil, zihinsel olduğu bir dünyada, hepimizin biraz daha fazla anlayışla, biraz daha fazla sevgiyle yaklaşmaya, yakınlaşmaya ihtiyacı var.
Unutmayın ki, sevgi varsa engel yoktur.
SEVGİ VARSA ENGEL YOKTUR
Aybüke İnce
Yorumlar