‘Taşı toprağı altın!’ derken mübalağa yapmıyoruz… Gerçekten Türkiye’nin her bir köşesi çok kıymetli madenlerle dolu. Ve normal şartlarda kendi ülkenizin altında yatan ve sizi bekleyen enerji kaynaklarına, iş istihdamına, ekonomik kazanç araçlarına ulaşmanıza ‘izin verilmiyordu’ bakın diyorum ki birileri izin vermiyordu. Çünkü dış politikalar demokrasi anlayışını ülkemiz sınırında deneyerek sabır oranımızı ölçüyordu. Artık bu sistem değişti… Yerlileşme ve millileşme hareketleriyle birlikte Türkiye Cumhuriyeti, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de tam istediği gibi dünya ülkelerine karşı kendi ürettikleri ve sahip olduklarıyla övünür hale geldi.
Altın Madencileri Derneği Genel Koordinatörü Dr. Muhterem Köse geçtiğimiz günlerde ana habere telefonla bağlanarak maden ve madencilikle ilgili birçok konudan bahsetti ama yaptığı en büyük vurgu kendi elimizin altında olan imkânlardan faydalanamıyor oluşumuzdu. Türkiye’nin sahip olduğu yeraltı kaynaklarının çıkarılıp işlenmesi, ülke ekonomisine milyarlarca dolarlık katkı sağlayabilir. Örneğin, bor madeninde dünya lideri olmamıza rağmen, bu madeni yalnızca ham madde olarak ihraç ediyoruz.
Lityum ve nadir toprak elementleri gibi madenler, enerji depolama teknolojilerinde ve savunma sanayiinde kritik öneme sahip. Ve biliyorsunuz ki üç tarafımız denizlerle, dört tarafımız hainlerle çevrili… Hatta beş diyelim, içimizdeki hainleri de dâhil ederek…
Ekonomik açıdan sıkıntılı süreçlerden geçiyoruz değil mi? Maden sektörü, doğrudan ve dolaylı olarak yüz binlerce kişiye iş imkânı sunabilir. Hem madenlerin çıkarılması hem de işlenmesi aşamalarında yaratılan istihdam, kırsal bölgelerde kalkınmayı hızlandırabilir.
Şimdi gelelim çevre konusuna… ‘Gerçek’ çevrecilerin kaygısını anlıyorum. Elbette yeraltındaki zenginlikleri değerlendirirken üstündeki yaşamı da unutmamalıyız. Çünkü gerçek kalkınma, ancak insanı ve doğayı koruyarak mümkündür. Bu işlemler gerçekleştirilirken baştan sona hep birlikte takipçisi olmalıyız, yanlış gidiyor gibi göründüğünde standartların gereği neyse o şekilde devam ettirilmesine dair belki de zaman zaman baskı kurmalıyız ama… İşin özüne karşı duranların vatan, millet ve Atatürk sevgisini sorgularım…
Zira “Ekonomik durumumuzun önemli amaçlarından biri de kamu yararını doğrudan doğruya alakadar edecek kurumlar ve ekonomik teşebbüsleri ekonomik güç ve teknolojimizin müsaadesi nispetinde devletleştirilmesidir. Ezcümle, topraklarımızın altında metruk duran maden hazinelerini az zamanda işleterek, milletimizin menfaatine açmış bulunabilmek de ancak bu usul sayesinde kabildir.” Diyerek açıkça yeraltı kaynaklarıyla ilgili politikasını belirtmiştir Atamız…
Cesaret etme karşısında durmaya…
Madenleri çıkartmak Atatürk’e karşı sorumluluğumuz
Aybüke İnce
Yorumlar