Sözünü bu köşede sık sık okuyacaksınız. Tam bağımsız bir ülke için paranızın efendisi olmalısınız. Dünya ticaret ve finans sisteminin bir parçası olan bir ülkede, dengeli bir para birimi, her kesim için en iyisi olacaktır.

FED’den jumbo faiz indirimi

Şimdi paranın efendisi olan FED'in aldığı faiz indirimi kararının detaylarına bir göz atalım.

FED (Federal Reserve System) yani Amerikan Merkez Bankası nihayet eylül ayında beklentilere paralel faiz indirimine gitti. Banka, faizi 50 baz puan düşürerek yüzde 4,75-5,00 aralığına çekti.

Beklentiler, 25 baz puan yönündeyken 50 baz puan indirim kararının gelmesi çok da sürpriz olmadı. Faiz kararına piyasalar ilk başta olumlu tepki verdi. 2020 yılında, en son Kovid-19'da faiz indirimine giden banka, faiz indirim döngüsüne tekrar başlamak için bu 4 yılın içinde birçok süreçten geçti.  Şimdi sürece değil, karara odaklanalım.

Karar sonrası kameraların karşısına geçen FED Başkanı Jerome Powell bu kez iletişim becerisini gösteremedi. Neden, 25 değil de 50 baz puan indirime gittiklerini net ifade edemedi.

FED'in gözleri, hani şu Yüzüklerin Efendisi filmindeki Sauron'un Gözü gibi enflasyondan çok istihdam piyasasına yönelmiş durumda.

Gözler istihdam piyasasındayken,  Powell, "Enflasyonla mücadelede büyük ölçüde yol aldık ama temkinli olmakta fayda var" mealinde sözler sarf etti.

Bakın sayın okuyucular, ABD, yüzde 7 gibi (ABD için) yüksek bir enflasyonu, iki yıllık süreçte yüzde 2.8 gibi bir rakama geri çekmeyi başardı. FED Başkanı Powell hedefin yüzde 2 olduğunu ve karar verici FED üyelerinin de buna inandığını ifade etti. Hatta yüzde 2 hedefi yakalandıktan sonra, burada kalmak için de ciddi mücadele etmek gerektiğini de açıkça söyledi.

 FED, hedefe doğru, doğru adımlarla ilerliyor. Bu "enflasyonla nasıl mücadele edilir?"in iyi bir örneği olarak hepimizin önünde duruyor. "İstihdama bakacağız ama enflasyonu da hala çok önemsiyoruz" mesajı veren Powell'ın, faiz kararından sonra yaptığı açıklamada en önemli söylemi, "ABD halkı için, ABD ekonomisini ayakta tutabilmek önemli. Bunun için gözümüze bir filtre uygulamıyoruz" şeklindeki açıklamasıdır. Yani "hangi adımı atarsak atalım halkımız için atıyoruz" diyor.  Merkez bankaları başkanları içinde iletişimi en başarılı olanlardan birisidir Powell. Ancak bu kez iletişimde çuvallamış bir FED başkanı görüyoruz. 50 baz puanlık jumbo faiz indirim kararının sebebini  tam olarak ortaya koyamadı.

Yaptığınız açıklamadan sonra kafalarda çok fazla soru işareti bırakırsanız, iletişim beceriniz az demektir. Çok fazla soru işareti ise piyasalara 'volatilite' yani, oynaklık getirir. Kimsenin istemediği, sevmediği, belirsizliği getiren bir sonuç oluşturur.

Tekrar "Her karar ABD halkı için" söylemine dönersek. Powell'a jumbo faiz indirimden sonra “İş gücü piyasasında nasıl bir manzara ortaya çıkacak?” sorusu  soruldu. Bu da şunu gösteriyor, Amerikan halkının gündeminden enflasyon çıkmak üzere ve yerine "İşsizlik daha da artar mı, kazancım düşer mi? " sorusu girmek üzere. Powell, bu konuda da ABD halkının yüreğine su serpmeye çalıştı ve yüzde 4 gibi bir işsizlik rakamının uygun olduğunu söyledi. Son verilere göre işsizlik rakamı yüzde 4.2 civarında. Yani FED, iş gücü piyasası verilerini gözlemleyecek. Bu da Powell'ın "bundan sonra verilere bakacağız, adımları da buna göre atacağız" sözleriyle bağlantılı. Bu söylemi de 50 baz puanlık jumbo bir indirimden sonra yaptı. Powell piyasalara, parayla ilgilenen herkese, "50 puanı indirdik ama panik yok, verilere bakıyoruz, gevşeme döngüsünde, hızlanma veya yavaşlama için gözlemleyeceğiz" dedi. Yüksek faiz elbette reel sektör üzerinde ciddi baskı oluşturuyor. ABD halkı konut alma planını kredi faizlerinin yüksekliği nedeniyle ertelemiş durumda. Bu da bir karamsarlığa neden olmuş, hatta bu karamsarlık birçok sektöre yayılmıştı.

FED, politize mi oldu?

Bana göre, FED bu karamsarlığı görüp beklentiler dışında 25 yerine 50 baz puanlık bir indirime gitti.  Powell'ın "ne yaptıysak ve ne yapacaksak ABD halkı için" söyleminin karşılığı 50 baz puan indirim olarak geldi. Bu da "Politize olmuş bir merkez bankası" tartışmasını getirir mi? ABD'nin önünde çok önemli bir seçim süreci var. "Politize bir FED" mi olacak? Göreceğiz. Powell’ın başkanlık seçiminde Kamala Harris’i desteklediği haberleri hızlıca yayıldı ve “Fed’in faiz indirimi Kamala Harris’i ABD’nin 47. Başkanı yaptı” gibi iddialı yorumlara neden oldu.

Şu da bir gerçek dünya bol para dönemini geride bıraktı. Ultra düşük faizleri belki de uzun bir süre göremeyeceğiz. Bu da direk hanehalkını ilgilendiren bir konu. “Politize FED” daha çok tartışılacak bir konu gibi duruyor önümüzde.

Eskişehir’de konut satışları arttı. Peki yeterli mi?

ABD 'de konut sektörünün karamsarlığından yukarıda bahsettik. Konut üretimi ABD kadar Türkiye için de önemli bir sektör. Ekonomide, büyümede lokomotif olan inşaat ve konut sektörü bağlantılı olarak bir çok başka sektörü de etkiliyor. Çimento, demir çelik, iş gücü, yapı kimyasalları, lojistik... Say say bitmez.

Yabancıların gayrimenkul sahiplenmesinde kolaylık tanıyan düzenleme, avantajlı ödeme seçenekleri ile satışta ve üretimde hızlı bir ivme kazanan sektör, enflasyonun baskısı altında kaldı. Artan maliyetlerin gayrimenkul fiyatlarını yukarı çekmesi, finans kurumlarının konut kredi faizlerini yükseltmesi, krediye erişimde kısıtlamalar, sektörü yaprak kımıldamayacak duruma getirdi.

Eskişehir deki konut piyasası da bu olumsuzluktan etkilenmişken TÜİK'ten önemli bir veri geldi. Buna göre, 2024 Ağustos ayında konut satışı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 2,2 oranında arttı. Adet olarak baktığımızda, konutların 611 adedi ilk defa, ilk el satış, bin 513 adedi ise ikinci el satış olarak gerçekleşti. Bu rakamlar elbette yeterli değil. Hükümetin, konut ve gayrimenkul için yeni bir satış modeli, finans kurumlarının da düşük faizli konut kredisi seçeneklerini sunması şart. Bu da ancak enflasyon belasını defetmekle mümkün olacak.

Sektörde az da olsa kımıldanma görülürken, Eskişehir Ticaret Odası Başkanı Metin Güler de sosyal medyada Türklerin yurt dışı gayrimenkul alımlarıyla ilgili önemli bir tespitte bulundu. Güler, 2024 yılı Ocak-Temmuz ayında Türk vatandaşlarının yurt dışı gayrimenkul yatırımlarının 1.5 milyar dolara yaklaştığını açıkladı. Elbette yurt dışında gayrimenkul edinmenin, yatırım yapmanın cazip tarafları vardır. Fakat 1.5 milyar dolar gibi ciddi bir rakamın önemli bir kısmının da Türkiye'de kalması için, gerekli adımlar mutlaka atılmalıydı. Dileriz lokomotif sektörün eski günlere dönmesi adına, yüksek enflasyona rağmen konut satışlarının artırılması için yeni modeller geliştirilir.

TCMB faiz kararında beklentileri boşa çıkarmadı

Türkiye Cumhuriyet Merkez bankası eylül ayında faiz kararını beklendiği gibi yüzde 50’de sabit bıraktı. PPK karar metninde göze çarpan, "Üçüncü çeyreğe ilişkin göstergeler  yurt içi talebin yavaşlamaya devam ederek enflasyonist etkisinin azaldığını teyit etmektedir." açıklamasıydı. Evet yurt içi talep 3. çeyrekte gerilmeye devam ediyor. Bunun da uygulanan ekonomik programla orantılı olması önemli. Şimdi herkesin aklındaki soru şu “TCMB ne zaman faiz indirimine gidecek?” Tahminlerin çoğu kasım ve aralık ayını işaret ediyor. Sektörlerin beklentisi ise hemen olması yönünde. Daralan iç talep tüm sektörlerde kendisini hissettiriyor.