Yatırımcıların dilinden düşmeyen “güvenli liman altın”, güvenilir yatırım araçlarının en başında gelir. Ülkelerin merkez bankaları bile altın stoklar. Kasanızdaki stok durumunuz ne kadar fazla ise, ekonomik kırılganlıklara, finansal şoklara o kadar dayanıklısınızdır. Türkiye Dünya Altın Konseyi’nin raporuna göre 2024 yılı 1. çeyreğinde altın rezervlerini artıran ülkelerin başında geliyor. 
     Bir de bu altın konusunun bireysel yatırım tarafı var. Sanırım dünyada “yastık altı” ifadesi sadece biz Türklere ait. “Bir kenarda dursun” , “kötü gün dostu” diyerek bir tür sigorta gözüyle bakarız altın yatırımına.  Elbette hayatımıza bu kadar girmişken, cebimizi ilgilendirirken, fiyatlandırmasını, fiyatının nelerden etkilendiğini, gelecekte hangi seviyelerde olacağını merak eder dururuz. 
     Altın ve para piyasalarının vazgeçilmez isimlerinden olan, hemen hemen her mecrada görüşlerine, yazılarına, röportajlarına rastladığımız altın ve para piyasaları uzmanı, stratejist İslam Memiş, beni kırmadı ve sorularımı cevapladı. Sadece altın fiyatları projeksiyonunu değil, ABD seçimleri, Türkiye’nin altın rezervleriyle ilgi konuları da konuştuk. 
       Altın konusuna girmeden buradan belirteyim, yazımının ikinci bölümünde Türkiye’nin BRICS sürecini yine uzman bir ekonomist olan Hikmet Baydar’a sordum. Ayrıca, Amerikan Merkez Bankası FED’in de faiz kararını değerlendirdiğim satırları yazının son bölümünde bulacaksınız.
      Hemen uyaralım bütün bu açıklamalar asla bir yatırım tavsiyesi değildir. Yatırımlarınızı yaparken, mutlaka birkaç profesyonelden görüş almanızı öneririm
      Türk yatırımcının gözdesi gram altın fiyatı, yukarı yönlü rekor üstüne rekor kırarken, son günlerde bir geri çekilme yaşadı. ABD seçimleri Trump’ın zaferiyle sonuçlanınca, gram altının yanında ons altın fiyatında da kırılma görüldü. İslam Memiş’e bütün bu süreci nasıl okuduğunu sordum.


“Altın fiyatları 2024 yılında yatırımcısını üzmedi ve yüzünü güldürdü”
     İslam Memiş:  “Altın fiyatları 2024 yılında yatırımcısını üzmedi ve yüzünü güldürdü. Özellikle 2024 yılına ilişkin bir sloganım vardı. “2024 yılında altın ‘altın’ çağını yaşayacak.” 
Hem ONS altın tarafında, hem gram altın tarafındaki getiriye baktığımız zaman, gerçekten yatırımcısını üzmeyen, hem dışarıda hem içeride yatırımcısına kazandıran bir değerli emtia olmuş oldu. Tabii jeopolitik gerilimler, merkez banklarının faiz politikası, küresel ekonomiye dair belirsizlikler burada önemli bir etkiye neden oldu. ONS altın tarafında 2790 dolar seviyesine kadar bir yükseliş gördük. 
“Altın fiyatları orta ve uzun vadede tekrar kazandırmaya devam edecek.”
Gram altın tarafında 3190 lira seviyesine kadar bir yükseliş yaşandı. Tarihi zirvelerdi ve geçen hafta buraları test etti.  Bu haftanın özelinde tekrar bir geri çekilme yaşandı. Beklediğimiz bir geri çekilmeydi. Altın fiyatları orta ve uzun vadede tekrar kazandırmaya devam edecek. Orada şüphe yok. 
Ancak bugüne kadar olan süreç itibariyle özellikle 2600 dolar seviyesine kadar merkez bankalarının faiz kararına odaklanan ve bu arada, merkez bankalarının faiz indirim politikası halen devam ediyor. 2600-3000 dolar aralığında da özellikle jeopolitik gerilimleri fiyatlayan bir yükseliş trendinde. Özellikle ONS altın tarafında orta ve uzun vadede pozitif beklentim devam ediyor. Kamuoyuna açıkladığım rakam 2025 yılına ilişkin 3000-3500 dolar aralığı. Yaklaşık bir ay önce açıkladım bu öngörümü. Bu öngörüm halen devam ediyor. Sebepleri malum yine. Küresel ekonomiye dair belirsizlikler var. Savaşlar devam ediyor. Bence kalıcı bir enflasyon var, geçici bir enflasyon yok. Bunlar altın fiyatlarını orta ve uzun vadede pozitif desteklemeye devam eden faktörler arasında. 
Amerika'daki seçimlerden sonra, Trump'ın seçilmesinden sonra bir kar satışı gördük. 2700 dolar seviyesine kadar geriledi. Yani bir haftada doksan dolarlık bir gerileme gördük. Gram altın tarafında da 3090 lira seviyesine kadar bir gerileme gördük. Yani bir haftalık süreç içerisinde gram altın tarafında yaklaşık 100 lira bir değer kaybı olduğunu görmüş olduk. Özellikle gram altın yatırımcısına, ONS ve gram tarafında geçen haftadan beri, yaklaşık üç haftadan beri beklemelerini tavsiye ediyorum. 3090 lira seviyesiyle gram tarafında bu beklentimiz gerçekleşti. Şimdi ONS altın tarafında aşağı yönlü hareketler tekrar beklemeye devam ediyorum. Özellikle ONS altını takip edecek olan yatırımcılarda 2690-2650 dolar seviyesine kadar geri çekilmeleri yine kısa vadede takip etmesi gerekiyor. Ancak yine yılı büyük bir ihtimalle 2800-2830 dolar seviyesinde tamamlayabiliriz ve 2025 yılının ilk çeyreğinde 3000 dolar seviyesinin üzerinde ataklar gerçekleştirmesi muhtemel bir sonuç olacaktır. 


“2025 yılında gram altında 4000-4500 lira öngörüm var”
Yine yaklaşık bir ay önce kamuoyuna 2025 yılıyla alakalı öngörümü paylaşmıştım, 4000-4500 lira seviyesiyle alakalı bu öngörüm halen devam ediyor. Gram altın tarafında 2025 4000-4500 lira aralığında bir trend bekliyorum. Tekrar yukarı yönlü hareketlerde bunu revize edeceğim. Ama ilk etapta o 4000 lira seviyesi yukarı yönde kırılması gerekiyor ve 4500 lira seviyesine kadar bir yükseliş gerçekleştirmesi gerekiyor. Yine 2025 yılında da altın yatırımcısını üzmeyen, yatırımcısına kazandıran değerli bir emtia olacağını düşünüyorum.”

    ONS ve gram altında beklentileri sıraladı İslam Memiş. Bir çırpıda okuyacağınız, özellikle gram altın yatırımı konusunda ilginizi çekecek bir analiz geldi kendisinden. 2025 yılının yatırım araçları arasında, 2024 yılında olduğu gibi, gram altın yine öne çıkacak gibi görünüyor. Girişteki uyarıyı tekrarlıyorum. Bu yazıda geçen konular bir yatırım tavsiyesi değildir. Uzmanın görüşleridir. Lütfen yatırımlarınız öncesi mutlaka profesyonellerden yardım alın!
     İslam Bey ile ulusal televizyonda yaptığımız tüm yayınlarda istisnasız olarak, altın dışında bir başka bir emtianın da üstünde durur. ONS gümüş, evet gümüş. Sokaktaki kişilere sorarsanız, gümüş için bir takı aracı der. Ama gerçekte önemli bir yatırım aracıdır. İslam Bey’e gümüş ons fiyatlarındaki beklentiyi sordum
“2025 yılının şampiyonunu gümüş olarak ilan ettim ve beklentim bu yönde.”
    İslam Memiş: “Her ne kadar biz geleneksel bir yatırım aracı olarak altını konuşuyor olsak da, aslında 2024 yılının şampiyonu altın değil, gümüş. Mesela %52-53 civarında gram altın kazandırırken, %68 civarında gümüş kazandırdı. Yine 2024 yılının şampiyonu olarak gümüşü ilan etmiştim. Mahcup olmadık, gümüş birinci oldu 2024 yılında. Yine 2025 yılının şampiyonunu gümüş olarak ilan ettim ve beklentim bu yönde. Özellikle gümüşün ONS fiyatında 45 dolar gram fiyatında 50 lira seviyesinde 2025 yılında bekliyor olacağım. Bundan sonraki süreçlerde özellikle altın yatırımcıları eğer altın alamıyorlarsa, fiyatları yüksek buluyorsa bence gümüş tarafına eğilmesi gerekiyor. Gümüşün kısa vadede ONS tarafta bir düşüş beklentimiz vardı. 2 hafta önce 35 dolar seviyesinin üzerindeydi. 31.5 dolar seviyesine kadar geriledi. Buralar alım yeridir. Tekrar pozitif bir beklentimiz devam ediyor. Gram tarafında da 35 lira seviyesine kadar bir geri çekilme gördük. 38 lira seviyesinin üzeri görülmüştü. Burada da kısa vadede düşüş beklentimiz gerçekleşmiş oldu.
Gümüşün alınabilecek bir seviyede olduğunu düşünüyorum. Özellikle altın-gümüş rasyosu burada çok önemli bir faktör. 2 hafta önce 78 seviyesine kadar gerilemişti. Bu hafta 85 seviyesin üzerinde arttı altın-gümüş rasyosu. Tekrar elinde altın bulunduranlar belli bir kısmını rasyo üzerinden gümüşe çevirebilirler. Yine benim nazarımda 2025 yılında gümüş şampiyonu olarak yılı tamamlar.”

Türkiye’de belki de gümüş yatırımı üzerinde İslam Bey kadar duran olmamıştır. Gördüğünüz gibi haksız da değil. 2024 yılında herkes altına odaklanırken, aslında gümüş de altından daha iyi bir yatırım enstrümanı olarak karşımızda duruyor. Rakamlar yalan söylemez.
“Aralık-mart arasında, ekonomilerde “Kusursuz Fırtına” süreci başladı”
         İslam Bey yazının girişinde jeopolitik risklerden bahsetmişti. Bunun yanında tabi bir de ekopolitik riskler de var. ABD seçimleri geride kaldı. Kafalardaki soru işaretlerinden birisi de Başkan Trump’ın Çin’e karşı nasıl bir politika izleyeceği? Trump ilk iktidarında Çin’e karşı bir meydan okumayla, ticaret savaşı başlatmıştı. Analizler bunu kaldığı yerden devam ettireceği şeklinde. Bunun yanında Çin ekonomisinin bir türlü istenilen performansa çıkamaması, Avrupa ekonomisindeki durgunluk, Rusya – Ukrayna savaşının devam etmesi, dünya ekonomileri için enflasyonun hala yüksek seyretmesi, değerli metallerde nasıl bir süreç çıkarır karşımıza? 2024 yılının sonuna gelmekteyiz, 2025 yılında hangi kıymetli madenler öne çıkacak? Bunun cevabını da alıyoruz İslam Memiş’ten.
    İslam Memiş: “Küresel piyasalardaki belirsizlikler devam ediyor, özellikle savaş ve enflasyon burada başlığı ana sebepler. Mesela ben Aralık ayında yatırımcılara kusursuz fırtına adı altında bir süreç başlattım. Aralık ayında başlamasını bekledim ve Mart ayına kadar devam edecek bu kusursuz fırtına, küresel büyüme endişesi, borç krizi, enflasyon, birçok olumsuz faktörün yaşanacağı bir süreç olarak karşımıza çıkıyor.


“Altın ve gümüş gibi değerli metaller yine güvenli liman olacak”
Ben kontrollü bir şekilde savaşların devam etmesini bekliyorum. Tabii böyle bir puslu havada da değerli metaller, altın ve gümüş gibi değerli metaller yine güvenli liman olma özeline devam edecektir. Savaşların tamamen bitme gibi bir olasılık ben şahsen düşünmüyorum. Böyle bir ortamda da altın ve gümüş fiyatları yukarı yön hareketlerine sürekli devam eder.”


“Türkiye genelinde her bölgede ciddi altın rezervleri var”
     Altın, gümüş gibi kıymetli madenleri konuşurken, elbette Türkiye’nin kıymetli maden rezervlerini konuşmadan olmazdı. İslam Bey’e Eskişehir bölgesinde önemli altın rezervlerinin olduğunu hatırlatıyor, çıkarılan ve çıkarılmayı bekleyen rezervleri soruyorum. Türkiye’nin kendi altın rezervlerini değerlendirmesi ile ilgili neler söylersiniz?
    İslam Memiş: “Türkiye'de yer altında çok önemli boyutta madenler var, altın madenleri var. Bu altın madenleri özellikle, bürokrasi tarafındaki işleyişin yavaşlamasından dolayı yeryüzüne çıkarılamıyor. Bundan şirketler de rahatsız ve dolayısıyla yeni bir yasal düzenlemeyle birlikte, bürokrasi tarafındaki bu yavaşlayan veya olumsuz sürecin aktif olması lazım. Türkiye genelinde her bölgede ciddi altın rezervleri var. Şu andaki modern teknolojiyi gözünde bulundurduğumuz zaman biz dünya standartlarına kıyasla altın çıkartılan madenlerimiz var. Bu madenler çok modern teknolojiyle çalışıyor. Siyanürle alakalı bilgi kirliliği çok var, böyle bir şey söz konusu değil. Zaten devletin yakından takip ettiği, STK‘ların yakından takip ettiği bir denetime tabi oluyor bu rafineler, özellikle de maden ocakları. Ben yer altındaki altın madenlerinin çıkarılmasını çok önemsiyorum. 


“Bu yıl 400 ton altına ihtiyacımız var, bunun sadece 38,6 tonunu tedarik edebiliyoruz”
Bu yıl 38. 6 ton civarında bir altın rezervimiz çıkarıldı, ekonomiye kazandırıldı. Hedef 100 ton civarındaydı ama maalesef bu bürokratik engellerden dolayı, 100 tonluk miktara ulaşamadık. Dolayısıyla biz yurt dışından ithal etmeye devam ediyoruz ve ithalat yasağı var. Bizim yaklaşık 400 ton civarında ihtiyacımız var. Bu 400 tonun sadece 38. 6 tonunu tedarik edebiliyoruz, geri kalanı yine dışarıdan almak zorunda kalıyoruz. Dolayısıyla biz bundan sonraki süreçlerde, altın madenlerinin daha seri bir şekilde ekonomiye kazandırılmasını ben şahsen önemsiyorum.”
“Trump’ı küresel piyasalar için bir kurtarıcı olarak görmüyorum”

    ABD başkanlık seçimleri konusu Trump’ın zaferiyle kapandı. Peki, bizi ekonomi anlamında neler bekliyor? Seçim kampanyasında, ekonomiyi daha güçlü destekleyeceğini açıkladı. Kripto paralar hakkında olumlu fikir bildirdi. Ve de en önemlisi “Savaşları bitireceğim” sözü verdi. Trump politikaları ne derece tutarlı olacak?
    İslam Memiş: “Amerikan seçimlerini Trump’ın kazanacağına dair bir beklenti vardı. Bu beklenti gerçekleşti. Amerika başkanı tekrar Trump oldu, 4 yıl aradan sonra. Yani savaşları bitireceğini iddia ediyor. Bakalım bu çok önemli bir iddia. Diğer yandan kripto para piyasasını destekleyen açıklamalar yapmıştı. Seçimin netleşmesinden sonra Bitcoin tarafında % 6’nın üzerinde bir değer kazancı oldu ve 75.000 $ seviyesinin üzerini test etti. Güçlü dolar isteyen bir Trump var karşımızda. Doların uluslararası piyasalardaki değerine bakacağız ve düşük faiz politikasını destekleyen bir trend var karşımızda. O yüzden Trump’ın politikaları dünya için çok önemli olacaktır. Dünyada dolaşan rezerv paranın % 60’ı dolar ve dolar tarafındaki hareketlenme çok önemli olacaktır.


“Trump’ın işi biraz daha zor”
Bundan sonraki süreçlerde Trump’ın politikalarının geçerli olup olmayacağını, önümüzdeki aylarda daha net bir şekilde göreceğiz. Benim kişisel değerlendirmem; Trump’ın gelmesiyle birlikte, Trump’ı küresel piyasalar için bir kurtarıcı olarak görmüyorum. Yani burada Trump'a karşı tekrar mücadele devam edecektir. Küreselciler mücadelesi devam edecektir. Çünkü, Trump’ın işi bir hayli zor. Yani bir Amerika enkazı devralıyor. Amerika'nın ciddi borçları var. Bu borçları 35 trilyon dolar civarında. Bunları tekrar ödeyecek, ekonomiyi kazandıracak, doları güçlendirecek hem de dünya dolardan uzaklaşıyorken. Dolar rezerv para olma özelliğini kaybediyor. Trump, bunları tekrar yoluna koyması gerekiyor, işi biraz daha zor.


“Küresel ekonomik krizi, biraz daha konuşacağımız bir dönem bizi bekliyor”

Trump’ın kazanmasıyla birlikte Bitcoin kazandı, Tesla kazandı, Tesla hissesi kazandı ve de dolar endeksi kazandı. 105 seviyesine kadar yükseldi dolar endeksi. Bunlar kısa vadeli şoklardır. Bitcoin'in yükselmesi, Tesla'nın yükselmesi, işte dolar endeksinin yükselmesi kısa vadeli bir coşku. Ben tekrar normalleşme bekliyorum. Özellikle Amerika merkez bankası FED'in faiz politikası burada yine önemli. Bundan sonraki süreçlerde artık biz daha çok küresel ekonomileri konuşacağız. “Kusursuz fırtına” adını koydum, aralık ayında başlayacak ve mart ayına kadar devam edecek, küresel ekonomik krizi, biraz daha konuşacağımız bir dönem bizi bekliyor.”
    Aralık ayında başlayıp mart ayına kadar sürecek, İslam Bey’in “kusursuz fırtına” adını verdiği küresel bir ekonomik kriz, Türkiye ekonomisini de bir hayli zora sokabilir. Son dönemde OVP’nin uygulama süreci istenildiği gibi ilerlerken ve de reyting kuruluşlarından not artırımları gelirken, küresel kriz hiç de iyi olmaz. Dünya nefesini tutup “İnşallah Trump kazanmaz” derken, yeni bir Trump 2.0 dönemi baş ağrıtacak gibi görünüyor. Altın ve para piyasaları uzmanı, stratejist İslam Memiş Bey’e bize vaktini ayırdığı için çok teşekkür ediyoruz. Yazdığımız gibi, konular asla bir yatırım tavsiyesi değildir. Mutlaka ama mutlaka yatırımlarınız için bir profesyonelden yardım alınız!


Trump, Powell’a yeni dönemde de sopa sallayacak mı?
    Sayın Trump’ın başkanlığının ilk döneminde, Amerikan Merkez Bankası Başkanı Powell ile yıldızının bir türlü barışmadığını herkes biliyor. Peki geçmişte neler olmuştu? Trump, bildiğiniz üzere iş insanı kimliği ile reel sektörden gelen bir başkan. Reel sektör de her zaman sıcak parayı, maliyeti düşük kaynağı çok sever. Trump’ın geninde de bu olacak ki, başkanlığı döneminde FED’in faiz politikasını sıkça eleştirmiş ve bankanın faizi beklenilen düzeye indirmediğini açıkça belirtmişti. Ekonominin yavaşlamasının yegane nedeninin FED’in faizi politikası olduğunu her fırsatta dile getirdi. Üstüne üstlük "Ekonomi için ortaya koyduğumuz onca çabanın ardından faizlerin yükseldiğini görmeyi sevmiyorum." diyerek FED Başkanı Powell’ı gizli kapaklı da olsa istifaya davet etmişti. ABD müesses nizamı, devlet başkanın, FED başkanının politikalarına karışmasına ve hatta ağır eleştiriler yapmasına hiç alışık değil. Ama tabi karşınızda Trump gibi zor bir karakter olunca, kural ve etik dışılığa hazır olmalısınız. Powell da bunu çok iyi biliyor olduğundan, 8 Ekim Perşembe günü faiz kararından sonra yaptığı konuşmada, ABD Başkanı Donald Trump'a adeta meydan okudu ve "Seçim konusunda herhangi bir şey söylemeyeceğim. Başkan veya danışmanları isterler ise istifa etmeyeceğim. Yasalar Başkan'a Fed Başkanı'nı görevden alma izni vermiyor" dedi. Trump’ın başkanlığının ilk günlerinde böyle bir çıkışIN gelmesi, geçmişe bakıldığında hiç şaşırtmadı. Sanırım bu konuda daha çok yazıp çizeceğiz.


“Trump, enflasyonu yukarı yönlü hareketlendirebilir”
      Konu Amerikan Merkez Bankası ve Başkan’ı Powell’dan açılmışken, FED’in geçtiğimiz perşembe akşamı aldığı faiz kararını değerlendirelim. FED beklentilere paralel olarak, faiz oranını yüzde 5'ten yüzde 4.75'e indirdi. Geçen ay yapılan faiz toplantısından sonra da yazmıştım. FED enflasyona ve iş gücü piyasasına odaklanmış durumda. En son aldığı faiz kararından sonra banka tarafından yapılan açılamada bu da göze çarpıyor. ABD’de enflasyon seviyesinde bir düşüş trendi var, ama henüz FED’in istediği düzeyde değil. Gelen enflasyon verilerinde, PCE dediğimiz, kişisel tüketim ürünleri fiyat değişimlerinin yer aldığı ölçü hala yüksek seyrediyor. İş gücü piyasası soğumaya devam ediyor ama enflasyona bakınca burada da gidilmesi gereken daha yol var. FED’in son faiz kararı, seçimlerin gölgesinde kaldığı için politik bir süreçte elbette merak edilecek. Bazı analistlere göre, asıl ilgi çekici olacak olan bundan sonraki FOMC yani Federal Açık Piyasa Komitesi toplantısı. Zira Powell, Trump’a açıkça meydan okusa da, bundan sonraki faiz indirim hızı, Trump’ın politikaları nedeniyle, iki toplantıda bir olacak şekilde belirlenebilir. Bu da faizin nötre yaklaşmasını isteyen Trump’ın kaldığı yerden eleştiriye devam etmesi anlamına geliyor. Bazı analistlere göre ise Trump, tarifeleri yeniden uygulayacak ve gümrük vergilerini artırmaya yönelik adımlar atacak, bunun da enflasyonu, yukarı yönlü yeniden hızlıca hareketlendirebileceği öngörüsü mevcut. 


BRICS, Türkiye için ne anlam ifade ediyor?
     Geçtiğimiz ayın sonunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Tataristan’ın başkenti Kazan şehrinde düzenlenen 16. BRICS Liderler Zirvesi’ne katıldı. BRICS, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın oluşturdu bir ekonomik işbirliği teşkilatı. Üye ülkelere baktığımızda hem ekonomik değeri hem de nüfus yoğunluğu bakımından büyüklükleri tartışılmaz. Büyük bir ekonomik pazar. Bu toplantıda BRICS’in kendi para birimini oluşturacağı iddia edilmişti. Ama bu tüm üye ülkeler tarafından doğrulanmadı. Türkiye gibi AB’den umduğunu bulamayan, ekonomi anlamında yeni pazarlar arayan bir ülke için son derece önemli bir oluşum. Geçtiğimiz dönemlerde Şangay Beşlisi olarak adlandırılan iş birliği örgütü toplantısına da ‘diyalog ortağı’ olarak katılmıştık. 
     Türkiye’nin bu adımlarını ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı BRICS toplantısını ekonomist Hikmet Baydar’a sordum. Hikmet Bey önemli analizleri olan bir ekonomist. Kendisine, BRICS, Türkiye için neden önemli hale geldi? sorusunu sordum.
“AB’nin tutumu alternatif arayışına sebep oldu”
     
Hikmet Baydar: “Türkiye'nin Avrupa Birliği müracaatını yıllardır sonuçlandırmayan AB, bu konuda alternatif arayışına sebep oldu. AB açılımını yapamayan Türkiye, diğer uluslararası oluşumlara yönelmek durumunda kalmıştır. Gerek dış ticaretin gelişmesi gerekse kutuplaşmaların dışında kalmamak için Şanghay ve BRICS ülkeler Topluluğu gibi alanlara yönelmek durumunda kalıyor”


“AB, BRICS’i kendisine alternatif olarak görüldüğünü düşünüyor ve son derece rahatsız”
      Türkiye gerçekten de bu konuda önemli adımlar atıyor. Bu ülke teşkilatlarında bulunmak; siyasi, ticari ve kültür alışverişi adına, önemli bağların kurulması demek. Milyarlarca nüfusa sahip pazarlara, mevzuatlara takılmadan ulaşım demek.  Evet, Türkiye için alternatif oluşturabilecek adımlar gibi görünüyor, ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan, BRICS toplantılarına katıldıktan sonra yaptığı açıklamada "Mevcut angajmanlarımızın alternatifi asla değildir" dedi. Hikmet Bey bunu nasıl yorumladı?
Hikmet Baydar: “Açıklamanın arkasında sanki AB’den gelen tepkileri azaltma eğilimi var gibi görünüyor. Çünkü AB, BRICS’i kendisine alternatif olarak görüldüğünü düşünüyor ve son derece rahatsız. İşte bu yüzden BRICS Zirvesi’nde sayın Erdoğan "bu platformlarda bir NATO müttefiki ve Avrupa Birliği’ne tam üyelik müzakereleri yürüten ülke kimliğiyle yer almaktadır " demiştir.”


Türkiye’nin BRICS hamlesi Batı’yı neden rahatsız etti?
BRICS toplantıları başladığında savunma sanayimizin göz bebeği olan TUSAŞ’a kahpece bir terör saldırısı oldu ve maalesef 5 vatandaşımızı şehit verdik. İki terörist hain emellerine erişemeden, güvenlik güçlerimizin yerinde müdahalesi ile orada etkisiz hale getirildi. Elde edilen bilgiler ve teröristlerin beraberlerinde getirdiği silah ve mühimmatlara bakıldığında, çok daha kanlı bir eylem peşinde oldukları çok açıktı. Bazı güvenlik uzmanları, saldırının zamanlamasını manidar bularak, Türkiye’nin BRICS konusunda attığı adımlara karşılık, küresel sistemden bir uyarı aldığı düşüncesinde olduklarını açıkladılar. Önce Şangay Beşlisi, sonra BRICS adımları, küresel oyuncuları gerçekten rahatsız etmiş olabilir mi?
Hikmet Baydar:  “BRICS, gelişmekte olan ülkelerin uluslararası konularda daha çok söz sahibi olmasını ve Batı’nın küresel finans sistemi üzerindeki hakimiyetine alternatif oluşturmayı hedefleyen bir yapı. Ve her geçen gün yeni ülkeler ile de büyüyor. Bu durumda AB veya ABD’ye daha az bağımlı olacak. Ayrıca BRICS ve SHANGAY ülkeleri içinde Rusya ve Çin başı çekiyor. Onlarla birlik içerisinde olmamız, hem NATO hem de AB ve ABD kanadında güvensizliğe yol açacaktır. Ayrıca Türkiye'nin de yüzünü Doğu’ya dönerek Batı’ya sırtını dönme riski de artacaktır. Bu olasılıklar Batı’yı fazlasıyla rahatsız etmektedir. Bir S400 bile çok rahatsız etmişken, bu rahatsızlık son derece normaldir. Türkiye burada AB’yi daha hızlı davranması konusunda zorlar pozisyondadır. “AB’ye almazsanız, biz de başka yerlere gideriz” mesajı vermektedir.
Dünya yapay zeka çağını yakalarken, ülkeler yeni pazarlar ararken, bizim AB kapısında bu kadar beklememiz gerçekten de kabul edilir değil. Üstelik toplumunda çoğu bundan ümidini kesmişken, yeni arayışlar herkese iyi gelecektir elbette. 


Eskişehir, 147 milyon dolarla aylık ihracat rekoru kıran iller arasında ilk sırada yer aldı
    Yeni ekonomik ve siyasi iş birliktelikleri, yeni pazarlar. İhracatçı yeni pazarlar konusunda çoktan yol almış durumda. Bugün Türkiye’de üretilip, dünya ülkelerine satış yaptığımız binlerce ürünümüz mevcut. Bu öyle sabahtan akşama olan bir gelişme değil. Henüz online bağlantıların olmadığı zamanlarda, fabrikasında, atölyesinde ürettiği malı, çantasına koyup ülke ülke dolaşan sanayicileri tanıyorum. Onlar bu dikenli yolları temizlediler. Çağ gelişti, değişti onlar da değiştiler. İhracat yapılan ülkelere her gün yenisi eklendi. Bakınız Eskişehir’in ihracattaki başarısına. Ekim ayı ihracatında rekor kıran bir sonuç geldi. Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Nadir Küpeli, kısa adı TİM olan, Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından açıklanan ekim ayı ihracat verilerine göre, Eskişehir'in aylık ihracat rekoru kıran iller arasında ilk sırada yer aldığını bildirdi. Geçen yılın aynı ayındaki ihracat rakamı da öyle küçümsenecek bir rakam değil. Tam 129 milyon dolar. 2024 yılı ekim ayına geldiğimizde artış oranı %14,5 artışla, 147 milyon dolara çıkmış. En önemlisi de tüm iller arasında ihracat rakamlarına göre en başarılı şehir konumunda. Eskişehir, hiç durmayan bir şehir. Sürekli hareket halinde, bu enerji de tabi ki bu başarıyı getiriyor. Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Nadir Küpeli, bu başarıyla ilgili güzel bir mesaj yayımladı. Burada ilgimi çeken “katma değerli üretim konusundaki kararlılık” sözleri oldu. İhracat rakamlarını ay ay inceleyen birisi olarak gözlemlediğim, toplam ihracat rakamlarında katma değerli ürünlerdeki oran yüzde 2.5 seviyelerini bir türlü aşamıyor. İleri teknoloji gerektiren bu ürünleri üretmek öyle de kolay değil. İyi bir planlama gerektiriyor. Bunun içinde en önemlisi insan kaynağı. Burada hem otoriteye, hem üniversiteler hem de sanayicilerden oluşan STK’lara önemli görevler düşüyor. Bu da ileride umarım başka bir yazı konumuz olur.
 

Ons Altın-1Brics-1Gram Altın-1Brics 2-1Brics