Karikatürcüler

Eskişehir karikatür sanatımızda önemli merkezlerimizden biridir. Daha 1917 yılında Eskişehir’de “Nevzat” , 1922 yılında da “Kaval” diye mizah gazetelerinin  yayınlandığını biliyoruz. Bu gazetelerde  abartılı, gülmece hikayelerin aralarında da  ilk karikatürler denilecek güldürülü resimlerde yer almış. Benim gördüğüm, Cumhuriyetin 10. yılı kutlamaları balosu için hazırlanmış bröşürde Eskişehir milletvekilleri ve yerel yöneticilerinin portre karikatürleri vardı.  1932 yılında Eskişehir’de Halkevi’nin açılmasıyla  Halkevi’nde sergilerde açılmaya başlayında  Cemal Nadir gibi ünlü karikatür sanatçılarının sergileri de Eskişehir açı karikatürlelmış. Hatta Eskişehir’in en tanınmış karikatürcüsü  Pertev Ertün (1922-2009) “O ustaların sergilerinde karikatürle tanıştım. İlk karikatürlerimi onlara göstermişdim” demişti. Halkevi döneminin diğer karikatürcüleri Mehmet Rüştü Yetilmezer (1923-1988), Beytullah Heper (1927-2017), Yılmaz Büyükerşen’dir. Bu karikatürcüler 1951 yılındaİstanbul’dan gelen ülkemizin önde gelen karikatürcüleriyle beraber Eskişehir’de sergi açmışlar daha sonra 1953 yılında “Saksağan” ve “Dalga” 1955 yılında da “Çimdik” mizah gazetelerini çıkarmışlar. Aynı yıllarda Pertev Ertün’ün karikatürleri  İstanbul’da “Şaka” ve “Karikatür” dergilerinde, Beytullah Heper  “Yeni İstanbul” ve “Milliyet” gazetelerinde, Yılmaz Büyükerşen de “İlhan-Turhan Selçuk kardeşlerin yayınladığı “Dormuş” , “41 Buçuk” dergilerinde yayınlanır. 1970’li yıllara gelindiğinde Atila Özer(1949-2011), Abdullah Üçyıldız, Atilla Öngel,Şehabeddin Tosuner, Hikmet Cerrah, Hakan Arı, Fuat Kırcalı, Yaşar Arda katılır. Eskişehir Sanatçılar Birliği kurulmuştur (1978) Karikatürcüler sergiler açarlar, sergilerde buluşurlar.

Pertev Beytullah

Eskişehir Sanatçılar Birliği Nasreddin Hoca Karikatür Yarışması düzenledi. Yayınladığı “Anadolu’da Sanat” dergisinde karikatürleri yayınlandı.1987 yılında Atila Özer Nasreddin Hoca’nın doğduğu Hortu köyünde sergi açarak ülkemizde köyde açılan ilk karikatür sergisini açarken 1979 yılında Eskişehir Sanatçılar Birliği de Hortu’da  25 karikatürcünün yer aldığı sergisini açtı.  1980’li yıllarda  Eskişehir’in karikatür çevresi genişler  Atilla Yakşi, Cengiz Çalış, Sevil Özgür(1968-2017), Sertaç Ürer, İsmail Turan, Behzat Taş, Ahmet Sofuoğlu,Furkan Tangüner, Dinçer Pirgil katılırlar. Atila Özer, Hikmet Cerrah, Beytullah Heper, Abdullah Üçyıldız  ülkemizdeki ve yurt dışındaki karikatür yarışmalarından Eskişehir’e ödüller getirmeye başlarlar. Artık, Eskişehir’in  Uluslar arası ödülleri olan, karikatürleri dünya karikatür müzelerine, koleksiyonlarına alınan karikatürcüleri olmuştu. 1990’larda Saim Ericek, Erol Büyükmeriç,Kadir Aydoğdu, Süleyman Genç, Zeki Tümlü, Yüksel Bayram eklendi. Halkevi’nde bir araya gelen genç karikatürcüler Atilla Yakşi, Sevil Özgür, Yaşar Arda, Sertaç Ürer,Furkan Tangüner, İsmail Turan 1991 yılında “Fırça”, 1992 yılında da Gına” adlı mizah dergileri yayınladılar. 1993 yılında Eskişehir Devlet Güzel Sanatlar Galerisinde 30 Eskişehirli karikatür sanatçısı bir sergide buluşarak büyük bir sergi gerçekleştirdiler. 1995 Özgür Topyıldız  45 karikatürcüyü tanıttığı “Eskişehir’de Karikatür” kitabını yayınladı.(Devam edecek)

Saygıya, kibarlığa ne oldu? 

        Düğünlerde gençler arasında bir güzel süslü defter ile kuş tüğü kalem dolaşıyor. Gençler çok güzel olmuşsun, mutluklar dilerim gibi güzel şeyler yazıyor. Aynısı sergilerde de yapılıyor. Bir köşeye bir defter açılıyor, sanatçıya güzel anılar olacak güzel cümleler yazılıyor. İnsanı mutlu eden şeyler.

      Geçen hafta sergisine gittiğim dostum. Sergisine açtığı defterinden bazı sayfalar gösterdi. “Şampiyon Fenerbahçe” diye yazmış birisi. Bir başkasının yazdığını okuyamadı, küfür yazmış. Bunlar bir iki tane değil. Ben ilk kez böylesini görmedim. İstanbul’da bir derneğin sergi defteri çalındı. Çok geçmeden bizim de sergi defterimiz çalındı. Dahası var; on yıl kadar önce bir sergi açılışı sırasında sergideki tablonun biri çalındı. Emniyet beş günde bulup tabloyu çalandan alıp teslim etti. Adam mahkemede, oradan biri hediye etti deyip çıktı işin içinden…

      Ülkemizin her şehrinden birkaç tane sanat-edebiyat dergisi yayınlanıyor. Edebiyat o şehirlerde canlı. Eskişehirimizin böyle bir dergi gereksinimi var. Biz de dergi yayınlıyoruz. Eskiden dergilere şiirlerimizi, öykülerimizi gönderirdik, yazı hatası, içeriği beğenilmez yayınlamazlardı. Küsmezdik, niçin yayınlamadınız diye de sormazdık. Şimdi devir değişmiş. Geçen gün dergiye biri şiir göndermiş. Baktık, ailesine mektup yazar gibi intikam alacağını anlatan şiir yazmış.Yayınlamadık. Kendisine de şiddet içeren, intihar gibi şiirleri yayın politikamız gereği yayınlamadığımızı bildirdik. Şiirin yaşama sevinçi, umut verici olmalı gibi dedik.Yaşlı başlı olduğunu fotoğrafından gördüğümüz adam bize şiir dersi verip yaşamın içinde intikam alma gibi durumlar da var diyerek, köpürdü. Öfkesi dinmeyen birisi, yazmış da yazmış. Adama yayınlamıyoruz kardeşim demek bile zor.

    “İnsanımıza ne oldu?” diye herkes soruyor ya, bunun boyutu büyük. Şiddet aldı başını gidiyor. Bir bakıyorsunuz arka arkaya giden iki araç duruyor. Araçları kullananlar inip kavgaya tutuşuyor. Adam arkasında yürüyen eşine dönüp veriyor küfürü..

     Ne oluyor? Ne bu şiddet, bu saygısızlık, intikam duygusu, terbiyesizlik, kibarlık neden bitti ? Esasında bütün bunların  bir adı var; dangalaklık . Çünkü, sanki o defter hakaret yazın, küfür yazın ya da aklınıza geleni yazın diye konulmuş anlıyorlar…