Toplumsal eleştirinin güçlü bir ifadesi olan “Ayak Bacak Fabrikası”, tiyatro oyunları arasındaki en etkileyici eserlerinden biri. Sermet Çağan’ın kaleme aldığı bu absürt oyun, ele aldığı konular ve kullandığı ironik dili ile toplum içindeki çelişkileri yansıtıyor.
Oyunda, aydın, iktidar ve halk arasındaki ilişkiler sunulur. Ayak Bacak Fabrikası’nda ambarlarındaki tonlarca kara tohumu satamayan Derebeyleri, kendi çıkarları için insanları istismar ederek ekonomik kar elde ederler.
Bu istismar halkı yoksul ve kötürüm hale düşürür, derebeylerinin iktidara geçmesine sebep olur.
Sermet Çağan, kara mizah yoluyla toplumsal sıkıntıları sorgulayarak bizi “normal” kabul edilen değerlerin altında yatan çelişkilerle yüzleştirir.
Oyunda aydın kişi, üst bir dil kullandığı için halkla iletişim kuramaz. Sistemin eşitsizliğine karşı duran genç devrimci de tecrübesizliğine yenik düşerek mücadelesinden kopup sistemin çarkına dahil olur.
Sermet Çağan bu eserinde okuyucudan, çıkarcı ve adaletsiz sistemlere karşı bilinçli bir şekilde mücadele etmelerini ister.
Oyun, toplumsal uyum ve itaatin sınırlarını da sorgular. Kasaba halkı, zaman içinde başına gelen her durumu kabullenir. Bu durum, toplumun haksızlıklara ya da anlamsızlıklara nasıl kayıtsız kalabileceğini gösterir. İnsanların toplumsal düzen içinde pek çok şeyi sorgulamadan kabullendiğine şahit oluruz.
Ayak Bacak Fabrikası, yazıldığı dönemden çok daha geniş bir zaman dilimine hitap eden bir eser. Bugün de sıklıkla karşılaştığımız kişisel çıkarları öne alıp buna göre hareket edilen toplumu eleştirirken hâlâ güncel kalmayı başarıyor. Aynı zamanda, bireylerin toplumsal sistemlere istismar yoluyla da olsa sorgusuz sualsiz uyum sağlaması, oyunun evrensel bir nitelik kazanmasını sağlıyor.
Ayak Bacak Fabrikası, insan doğasının ve toplumsal düzenin absürtlüğünü ortaya koyan, düşündürücü bir eser. Öyle ki oyunun içinde halkın elinden buğdayları alınıyor, halk iyi beslenemediği için kötürüm kalıyor ve bu durumu bir süre sonra kabullenip kutsal göldeki balıklardan medet umuyorlar.
Oysa ki topluma uyum sağlamayan vatandaş göle gidip “kutsal” balıkları yiyor ve her gün daha da güçleniyor. Yetkililer halkı umutla besliyorlar, ellerinden her şeylerini alıp umutlarını bırakıyorlar yalnızca. Halk da zamanında sahip olduğu ve başından beri hakkı olan ayak ve bacaklarına tekrar kavuşacağı zaman bunu sağlayanlara minnet duyuyor.
Sermet Çağan, mizahı ve ironiyi ustalıkla kullanarak hem güldüren hem de düşündüren bir metin ortaya çıkarıyor. Bu oyun, toplumun kendini sorgulaması, bireylerin kendilerini yeniden tanımlamaları için bir ışık yakmaktadır.