Basında dar bir alana sıkışan kültür-sanat haberciliği, toplumun hafızasını taşıyan en önemli değerlerden biri olmaya devam ediyor. Ancak günden güne bu değerimiz gözden ırak kalıp haber sayfalarında kendine daha az yer bularak gönüllerden de ırak kalıyor.
Her sabah gazeteleri açtığımızda manşetlerde alışıldık haberlerle karşılaşıyoruz: siyaset, ekonomi, spor… Peki kültür-sanatın yeri hem gazetede hem de hayatımızda nerede?
Ortaya çıkan tabloya göre kültür-sanat haberciliği yalnızca görünürlüğünü değil, derinliğini de kaybediyor.
Analiz edilen ulusal gazetelerde kültür haberleri, ya büyük etkinliklere yer verildiğinde görünür oluyor ya da magazinle harmanlanarak içeriğinden uzaklaşıyor. Tanınan kişilerin katıldığı açılışlar, protokol konuşmaları, süslü galalar... Artık sanatı değil de sanatçının eserine katılanları konuşuyoruz. Sanatçıların sözlerine, eserlerin içeriğine, eleştiriye yer ayıramıyoruz. Tiyatronun, edebiyatın, sinemanın dönüştürücü gücü, bir basın bülteni estetiğinde sunuluyor.
Bir tiyatro oyununa kimlerin katılım sağladığı haber değeri taşıyabiliyor; fakat oyunun teması, mesajı ya da yönetmenin yaklaşımı çoğunlukla haber metnine yansımıyor. Kitap haberleri, çoğu zaman kapak görselinden ve tanıtım cümlelerinden ibaret kalıyor.
Kültür-sanat haberciliği bir bellek inşasıyken; bu bellek, şimdilerde yavaş yavaş silikleşerek hayatımızdan kayboluyor.
Reklam getirisi düşük olan kültür-sanat sayfaları, ekonomik nedenlerle de kısıtlanıyor. Kültürel etkinlikler “sponsorlu haber” vesilesiyle sunuluyor. Hâl böyle olunca, sanatın dönüştürücü gücü kırpılıyor, sadece tüketilecek bir ürün hâline geliyor. Bağımsız sanatçılar, alternatif işler, deneysel üretimler haber değerinden yoksun görülüyor.
Ancak bu karanlık tabloya rağmen bir ışık varsa o da dijitalleşme. Sosyal medya, bağımsız platformlar ve alternatif yayıncılık, kültür-sanat gazeteciliğini başka bir formda yaşatıyor. Daha nitelikli, eleştirel ve çeşitlilik barındıran içerikler özellikle sosyal medya temelli mecralarda yükseliyor. Daha çok ses, daha çok hikâye, daha fazla karşılaşma bu mecralarda mümkün. Yine de bu içeriklerin kalıcı olabilmesi, akademik olarak tartışılması ve profesyonel gazetecilik ilkeleriyle harmanlanması gerekiyor.
Kültür-sanat sadece bir kategori değildir; bir toplumun iç sesi, vicdanı ve hayal gücüdür. Bu nedenle kültür gazeteciliği sadece bir köşe yazısı değil, bir kültürel miras kaydıdır. Sanatın ve kültürün haberleşmeye ihtiyacı var. Daha doğrusu, toplumun sanatı duymaya ve anlamaya ihtiyacı var.
Bir toplumun ruhunu anlatan haberler sustuğunda, toplum kendi sesini de kaybetmeye başlar.