Panel

Eskişehir Sanat Derneği daha derneğin kuruluşunda tüzüğüne yazarak, Eskişehir’in Yunus Emre, Lületaşı gibi değerlerine sahip çıkacağını ve sanat ortamına taşıyacağını yazmış ve kurulduğu günden itibaren de bu bilinçle çalışmalar yapıyor. Yunus Emre konusunda; Yunus Emre’nin Eskişehir’in topraklarında yaşamış, şiirlerini burada yazmış ve mezarı burada olması nedeniyle Eskişehir böyle büyük bir isme sahip çıkılması ve tanıtılmasının sorumluluğunu taşıdığını devamlı açıklıyor ve Eskişehir’de bu sorumluluğu en çok taşıyan kurumun da Eskişehir’in sivil sanat kurumu olarak Eskişehir Sanat Derneği olduğunu sık sık dillendiriyor. Eskişehir Sanat Derneği, bu bilinçle Yunus Emre’yi tanımak ve tanıtmak  için, dünyanın diğer ülkelerinde şairlerine neler yapılıyorsa  onları araştırdığını  Yunus Emre için yeni bir proje ile çalışmalar yaptığını Eskişehir’de herkes biliyor. Çünkü Eskişehir’de hiçbir kurumda Yunus Emre çalışma grubu yok.

     Eskişehir Sanat Derneği, Yunus Emre için yılda iki kez etkinlik yapıyor. biri Mayıs ayında  “Yunus Emre’yi Tanıma Günleri” diğeri  de Ekim ayında  “Yunus Emre’yi Tanıtma Günleri” düzenliyor. Mayıs ayında  Yunus Emre’ye yeni araştırmacılar ve yeni çağdaş yorumlar kazanmak için “Yunus Emre Araştırma Ödülü”, Sanatın her alanında  “Yunus Emre Sanat Ödülleri” veriyor.  Tanıtma Sergi ve diğer etkinliklerinin yanında “Uluslararası Resim-Heykel Sergisi”  düzenliyor. Ekim ayında ise 2004 yılından beri Yunus Emre’nin önce  şair kimliğine yakışır “Yunus Emre Şiir Buluşması” etkinliklerini düzenliyor. Bu etkinlikle ülkemizin şairlerini ve şiirlerini Eskişehir’de buluşturuyor. Her yıl Yunus Emre adına ulusal şiir yarışması düzenlenip ödülleri veriliyor.

      Eskişehir Sanat Derneği bu yıl “Yunus Emre’yi Tanıma Günü” etkinliğine bir ilki olan “Yunus Emre’ye Yeni Bakış” konulu panel düzenledi. Eskişehir’in önde gelen araştırmacıları   Yunus Emre ‘yi konuştular.  Dernek, Yunus Emre için ciddi çalışmaların yapılmasını ve belirsizliklerin ya da tartışma konuşu edilenlerin ortadan kaldırılması için yapılmasını önerdikleriyle yol alma hedefiyle bu paneli düzenledi ve her yıl da sürdürmeyi hedefliyor. Panelde; engin bilgileriyle Araştırmacı yazar  İlyas Küçükcan  çok  geniş ve derinlemesine  konuşması ile “Yerelden Evrensele Yunus Emre” yi anlattı. İkinci ve üçüncü  konuşmacı; “Gel Dosta Gidelim Gönül” kitabının yazarları  Rıdvan Aras ve  Çağhan Sarı idi.

Rıdvan Aras “Yunus Emre’nin mezarlarının çokluğunu” ve olumsuz sonuçlarını. Çağhan Sarı ise  “Yunus Emre Anma Törenlerinin Tarihsel Bakışını” anlattı. Eskişehir Sanat Derneği Başkanı, sanat yazarı  Şehabeddin Tosuner  de  “Yunus Emre’ye Çağdaş Yorum ve Kimliği” üzerine konuştu ve Yunus Emre’nin nasıl yorumlandığı ve bu yorumlarla verilen zararı anlattı. Eskişehir’de  geniş ilgi ve araştırma alanı olan entelektüel, araştırmacısı,yazar Gürcan Banger  de “Yunus Emre’nin  Tanıtılması İçin Neler Yapılmalı” başlıklı konuşmasında öneriler sundu. Ayrıca panel öncesi ünlü tiyatro sanatçısı Erdinç Özkan  da kendi yazdığı ve sahnelediği “Yunus Emre-Anlat Beni” tiyatral anlatısıyla o da Yunus Emre’yi söylentilerle yalan yanlış tanıdığımızı örneklemeleriyle anlattı.

      Bu panelin Yunus Emre’yi tanıma ve tanıtmak  da daha bilinçli çalışmaların yol göstericisi olacağı kesin…

Suna Kan

“Harika Çocuk” Suna Kan vefat etti

  Suna Kan’ı çocuk yaşta kemana başladığını, ülkemizin harika çocuklarından biri olduğunu çocuk yaşlarımda biliyordum. Doğan Kardeş çocuk dergisinde onunla ilgili yazı okumuştum.

    Suna Kan’ı Eskişehir’de senfoni orkestrası kurulduğu yıllarda bir kez dinledim 1970’li yıllarda Milliyet Sanat Dergisinde onunla ilgili yazıları hep okumuştum.Hatta başka gazetelerde okuyup kesip sakladığım yazılar bile oldu. Bunlardan biri Filiz Ali’nin 1990 larda Cumhuriyet gazetesinde yazdığı bir yazı. Filiz Ali, Suna Kan’ı konserinde dinlerken Peter Shaffer’in  yazdığı “Mozart ve Salieri” oyununda tanrıya “Tanrım neden en ilahi ve kusursuz seslerini, armonilerini insanlığa aktarmak için benim değil de Mozart’ın bedenini seçtin?” dediğini anımsayarak dinliyormuş ve şunları da yazmıştı:  “Keman sanki Suna’nın sol elinin doğal bir uzantısı, yay da sağ elinin devamıydı. Daha doğrusu Suna Kan sanki dünyaya kemanıyla birlikte gelmişti.” Ve şunu da eklemişti “Bu dünyada adından söz edilebilecek kadın kemancı, bir elin beş parmağı ile sayılabilicek kadar az. Suna Kan’ın bu kemancılardan hiç eksiği olmadığı  gibi fazlası bile var” diye yazmış. Bu yazıyı sık sık başka konserlerde  de anımsıyorum.

      Gerçekten Suna Kan bizim gelmiş geçmiş en iyi keman virtüözlerimizden birisidiydi.86 yaşında aramızdan ayrıldı ve kemanı da sustu…

      Suna Kan 1936 yılında Adana’da doğmuş.  Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Viyola sanatçısı Nuri Kan’ın kızı. Henüz 5 yaşındayken babasından keman öğrenmeye başlamış, daha sonra aile dostları Hulusi Karsel’den  keman dersleri almış.  Ankara Devlet Konservatuvarı sınavlarını kazanmış ve bu okulda Avusturyalı eğitimci Walter Gerhardt ile başladığı temel keman öğrenimini İzzet Nezih Albayrak ve Gilbert Back ile sürdürmüş, son olarak Liko Amar ile çağdaş müzik eserleri çalışmış. İlk resitalini 10 yaşında Ankara Devlet Konser-vatuvarı'nda veren Suna Kan, Mozart'ın 5. Keman Konçertosunu seslendirdiği bu resitalinden sonra "Harika Çocuk" olarak anılmaya başlanmış. 1948’de isme-özel olarak çıkarılan “İdil Biret ve Suna Kan’ın yabancı memleketlere müzik tahsiline gönderilmesine dair kanun” (Harika Çocuk Yasası) ile yurt dışında öğrenim görmek için devlet bursu verilmiş.. Yasanın çıkmasından bir süre sonra ailesiyle birlikte önce Roma’ya gitmiş; birlikte çalışacağı eğitimcinin hayatını kaybettiğini öğrenince Paris Konservatuvarı’na gönderilmiş.. Paris’te Gabriel Bouillon ile çalışan Suna Kan, 1952 yılında konservatuvarı Birincilikle bitirmiş. 1955 yılında katıldığı Viotti Yarışmasında Birincilik ödülünü, 1956 yılında Münih Yarışmasında İkincilik ödülünü, 1957 yılında Long-Thibaud Yarışması Paris Kenti ödülünü kazanmış.. 1957 yılında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası solist sanatçısı ve başkemancı olarak alınmış.  1971 yılında Devlet Sanatçısı” unvanı verilmiş. Suna Kan 2017 yılında müzik hayatını nokta koymuştu..