Fransa’dan, Almanya’dan Azerbayca’a Türkistan’a, Kazakistan’a kadar şiir en canlı, en çok etkinliği olan sanat alanıdır. Avrupa’nın bazı ülkelerinde şairleri azdır, bilhassa Türk Dünyası dediğimiz ülkelerde 7’den 70’e, ilkokul öğrencilerinden devletin en üst görevlerinde bulunanlara kadar herkes şairdir. Aynı bizim ülkemizde olduğu gibi. Daha çok doğudaki ülkelerde şiir yaşam biçimidir, İnsanları duyguludur onun için şiir gibi ya da şiirsel bir dille konuşurlar. Batı da ise şiiri insanın insani duygularını beslemek ve insanın yaşamdaki duruşunu göstermek, dünya görüşünü oluşturmak ve geliştirmek için yaşamlarında şiire yer verirler. İster Batı, isterse doğuda olsun şiir insanların dini ayinleri gibi bir araya geldikleri, ortak yaşam alanlarıdır ve şiir etkinliklerinde şiir dinlerler. Bu M.Ö.4. ve 5. yüzyıldaki Dioinysos (Yaşamın, umudun ve coşkunun) Şenliklerinde görürüz. Yani büyük kalabalıklar karşısında şairlerin şiirlerini okumalarınu görüyoruz. Bugün Dionysos Şenliklerinden beri süregelen dünyanın her ülkesinde hatta ülkelerin çok sayıdaki şehirlerinde, stadyumlarda bile yapılan uluslararası şiir festivalleri düzenlenmektedir. Bu; bire bir şair, şiir ve alımlayıcısının (dinleyeni) buluşmalarıdır. Şairlerimizin anılarında okuduğumuz 1950’li, 1960’lı yıllarda düzenlenen Şiir Matineleri de bunun bir örneğidir. Amaç toplumu şiir ile buluşturmak, şiire ilgiyi artırmak ve şiirde verileni almasına ortam yaratmak ve en iyi şiir örneklerini sunmaktır. Tabi bu yılda bir yapılan etkinlik değildir. Şehirlerin sivil, gönüllü çalışan sanat kurumlarının devamlı yaptıkları etkinliklerdir. Eskişehir’de sanata sahip çıkmak, sorunlarına çözümler üretmek üzere kurulmuş Eskişehir Sanat Derneği “Eskişehir’de Sanatı Yaygınlaştırma ve Geliştirme Projesi” kapsamında yürüttüğü “Eskişehirimiz Şiirleştireceğiz” sloganıyla uyguladığı “Eskişehir’de Şiir Projesi” var. Dernek her hafta Salı günleri Saat 17.00 de Şiir Okuma etkinliği yapıyor. Eskişehir’de şiir yazan, şairler her hafta bir şairimizin şiirlerini, kendi şiirleriyle beraber okuyorlar. Her ay bir gün de büyük salonlarda aynı etkinliğin bir örneğini büyük kapsamlı “Şairlerimizi ve Şiirlerini Tanıma Günü” olarak gerçekleştiriyor. Buna bir de açık havada parklarda “Şiir Şenliği” ve “Şiir Sergisi” gibi etkinlikler düzenliyor. Dernek şimdi bir de “Şiir Kültürü Etkinlikleri” ni başlattı. Büyükşehir Taşbaşı Kültür Merkezi’nde Şiirimizin Birinci Yeni’de denilen “Garip Şiiri”mizi tanıma etkinliği gerçekleştirdi. Kadriye İmgek’in Garip Şiirinin kurucuları Orhan, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet Anday’ın şiirlerinden örnekler okumasıyla başlayan etkinlikte Gürcan Banger Orhan Veli’nin kaleme aldığı “Garip Şiiri’nin Manifestosu” üzerine bilgilendirme konuşmasını yaptı. Nurhan Noyan Kaya “Bugün Eleştirmenler, Şiir Tarihçileri ne diyor?” ve Yeliz Gür de “Garip Şiiri Şiirimizdeki bu yenilik üzerine o yıllardaki (1940-1945) destekleyenleri ve tepkileri” anlattı. Şairler Garip Şiirinden şiirler okudular.Büyük ilgi gören etkinlikte Kadriye İmgek, Nurhan Noyan Kaya, Avni Yeğin, Yeliz Gür, Fatma Koç, Mehmet Eratak,Mehmet Sadık Bozkurt, Hilmi Can, Melisa Gür, Yalın Tunalı, Sevcan Özkan Can, Ramazan Terzioğlu, Havva Tektaş, Naki Aydoğan, Ali Kaya şiirleri okundu.
Küllüoba Kazısı Fotoğraf Sergisi
Arkeolojik kazılar, bizlerden önce yaşamış insanın, kültürlerin ortaya çıkarılması, bizi ve bizden sonrakilere yaşam ve kültür birikimi kazandırmak içindir. Ülkeler bunun için ve kazılardan kazanılanların sergilenmesi, insanlara sunulması için büyük masraflar yapmaktadırlar. Onun için üniversitelerde arkeoloji, tarih ve müzecilik bölümleri açarak konuların uzmanlarını, bilim insanlarını yetiştirmektedirler. Bunu insanının gelişmesi için yaşam boyu eğitiminde kullanmaktadırlar.Hatta ülkeler bu çalışmalarıyla da yarışmaktadırlar. Üzerinde yaşadığımız Anadolu toprakları binlerce yıldır sayısız uygarlıkların gelip geçtiği ve insanlık için büyük izler bıraktığı yerdir. Ve biz de yaşadığımız bu topraklardan elde edilen eserlerin mirascı-larıyız. Eskişehir’de tarih boyunca bir çok uygarlığın yerleşim yeri olmuş bunu da arkeolojik kazılardan kazanırmış, arkeoloji müzemizde sergilenen eserlerden ve onların altlarında yazılı küçük bilgilerden öğreniyoruz. Eskişehir’de ilk arkeolojik kazılar 1936 yılında Karahöyük’de “Midaion kazılarıyla başlamış. En bilinen kazılardan biri Pessinus ve Şarhöyük, Demirci- höyük kazılarıdır. Eskişehir’de Alpu Höyük, Beycesultan Höyük, Pınarbaşı Höyük, Çavrum Höyük, Han Kazıları, Keçiçayırı Kazıları, Karacahisar, Küllüoba Kazıları diye 13 arkeolojik kazı yapılmaktadır. Geçtiğimiz hafta Küllüoba Kazılarının tanıtım sergisi yapıldı.
Küllüoba Kazıları, Eskişehir Seyitgazi İlçesi'ne bağlı Yenikent mahallesinin 1.3 km. mesafede yer alan bu höyükte yapılan kazıdır. 1996 yılında Prof. Dr. Turan Efe Başkanlığında başlayan Küllüoba Kazısı, 2019 yılından bu yana Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi'nden Prof. Dr. Murat Türkteki başkanlığında devam ediyor. Günümüzden yaklaşık 5000 yıl öncesine ait ilk defa yerleşim alanlarından biri. Küllüoba höyüğü, bölgeye yerleşen Kırım Tatarlarının geldikleri yerdeki kül oba yerleşmesine olan benzerlikten ismini almış.İlk Tunç Çağı olarak adlandırılan dönemde, günümüzden yaklaşık 5300 yıl önce ilk defa yerleşilen bu alanda, 1300 yıl boyunca kesintisiz bir yaşam sürdürülmüşler. (MÖ 3300-1950). Höyük, Anadolu'da şehir kavramının ortaya çıkış süreci ile ilgili önemli bilgiler veriyor. Şehir kavramının ortaya çıkışı ve kamusal yapıların bulunmasıyla birlikte dönemin sosyo-ekonomik özelliklerini ortaya koymaktadır.
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin Kent Müzeleri Kompleksi Sergi Salonunda “Toprağın Gizledikleri 5000 Yıllık Bir Kente Yolculuk: Küllüoba Kazısı Fotoğraf Sergisi” açıldı ve adını duyduğumuz bu kazı ile ilgili fotoğrafların yanında Küllüoba Höyüğü hakkında ve elde edilen bilgileri öğrenmiş, tanımış olduk.Sergi, Küllüoba kazı ekibinin çalışmalarını gösteren ve 1996-2023 yılları arasında kazı çalışmaları fotoğraflardan oluşmakta. Ayrıca kazı çalışmaları sırasında kazı ekibi ve kazıyı ziyaret eden Eskişehirli amatör fotoğrafçılar tarafından çekilmiş olan fotoğrafları sergileniyor..
