Kim ister evlâdının bedbaht olmasını? Kim istemez evladının başarısını? Bazen teori, bazen bilgi olarak tanımlanan hikmet tam anlamıyla sebepleri bilerek bir işi merkezine oturtup işi bilgiye, bilgiyi işe uygun yapmaktır. Ne yazık ki bazıları kavram kargaşasından, ön yargıdan kurtulamıyor ya da kurtulmak istemiyor. Böyle aymazlıklar insanın başına dert açıyor. İnsan başındaki dertleri feraset, basiret, dirayet ve liyakat gibi meziyetle savar.
İnsanın diğer bir sorunu da güven bunalımı. Adalet ve ahlak etkin olmadıkça “güven” mecrasına oturmaz. Adalet ve ahlak olmadıkça güven bunalımı aşılmaz. Güven duygusu ahlaki değerlerden doğru bilgiye, dürüst ilişkiye, adil işleme bağlı gelişir ya da körelir. Günümüz insan dertli, hem de çok. Küçükten büyüğe, fakirden zengine bir dokunuşta bin ah yükselmekte. Sorunlar yumağı kartopu misali büyümeye ya da çözülmeye ailede başlar. Sosyal çevrede gelişir. Kişi ya yüceliklere yükselir ya da süfliliklere sürüklenir.
Çağımız insanı sorunlardan bir türlü kurtulamıyor. Sorunlar bazı ölçü ve açılımlar yaşanmadan çözülmez. Pek çok kişinin bu ölçü ve açılımlardan bi haber oldukları görülüyor. Bu ölçü ve açılımların başında terbiye denilen eğitim, öğretim ve görgü gelir. Ne iş yapılırsa yapılsın tedbiri elden bırakmamak gerek. Tedbir, bir işin sonunu evvelinden görüp icabını yapmaktır. Bilge kişilerin yerine şarlatan tipler yer alına doğruların yerine yanlışlar oturuyor. Kavramlar karışıyor, bilgiler kirleniyor. Değerler çürüyor. Toplumlar çöküyor.
İnsani değerlerden bilgi, beceri, adalet ve ahlak kulak arkası edilince zulüm yağar. Zulümlerin son bulması ağaç yaş iken eğilir misali herkesin Lokman Hekim gibi çocuğunu ocağında eğitip sosyal hayata hazırlayarak toplumsal yaşamla buluşturmasına bağlı. Lokman Hekimin şahsında eğitimin ailede nasıl başlatılması gerektiğini Allah, Kur’an’ın Lokman suresinde bildirmiş. Lokman’a hikmet verildiği ve bu hikmetle kişiliğine bilgelik kazandırdığı beyan edilmiş. O bilge kişi çocuk eğitimine nereden, nasıl başlatılacağına dikkat çekmiş.
“Çocuk terbiyesini nasıl yapalım” diyene, bir akıl taciri: “Çocuğa helal lokma yedir de, sokağa salıver gitsin.” demiş. Kur’an’a göre böyle mi, bakalım? Kıyamet suresi ayet 36’da Allah’ın: “İnsan başıboş bırakılacağını mı sanıyor.” uyarısını unutmamalı. Çocuğa neyin haram, neyin helal olduğu, helali elde ederken, haramı terk ederken adil olmayı öğretmeyi Allah, atanın ve sosyal sorumluluğu olanların boynuna borç yüklemiş. İsteyen önemser, isteyen önemsemez. Lokman suresinde Allah, insanın varlık şükrünü nasıl yerine getireceğini adalet ve ahlak gibi iki önemli örnekle beyan etmiş.
Eğitim, öğretim, görgü olmadan adalet ve ahlak olur mu? Lokman Hekim: “Oğlum, Allah’a şirk koşma. Şirk, Allah’a zulümdür. Anne ve babana itaat ve şükre devam et. İyilikten ayrılma. Kötülüğe yaklaşma. Yaptığın her ne ise kayaların içerisinde gizli de olsa nihai tartıda Allah, onu senin karşına çıkarır. Namazını kıl. Öğünüp böbürlenme. Allah kibir ehlini sevmez. Mutedil ol. Zorluklara göğüs germeyi öğren. Sabırlı olmayı bil. ”X” kişinin hakkını alıp “Y” kişiye vermek zulümdür.” öğüdünü vermiş. Adaletin olmadığı yerde zulüm, bilimin olmadığı yerde de cehalet kol gezer. Zulüm hak sahibinin hakkını hak etmeyene vermektir.
Sabır ve şükür farklı kavramlar gibi görünse de, ikisinde de gaye Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaktır. Varlığın gereği olan şükrü pratik ve teorik yerine getirmek gerek. Şükrün teorik yönü Allah’ın birliğini bilip şirkten uzak durmaktır. Pratikte de ise amaç Allah’ın rızasını gözeterek davranmaktır. Lokman Hekim Allah’ın verdiği hikmet, Davut Peygamberden tahsil ettiği ilimle sanat icra etmiş, yargıçlık yapmış bilge kişi. Toplumsal yaşamda insani değerlerden ahlak ile adalet odağına oturmadıkça güven bunalımından sıyrılmak ne mümkün?
Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!