Bildiğiniz gibi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Kıbrıs Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile bir program gerçekleştirdim.  
Ersin Tatar önemli konulara değindi. İlk olarak aslında Kıbrıs’ta muhalefetin düşünce ve önerilerinin Kıbrıs için ne kadar faydalı olup olmadığını sordum.
Zira Kıbrıs’ta muhalefet unsurları federasyondan bahsediyor. Yani Güney ve Kuzey ayrımının yapılmadan “Kıbrıslı” kavramının öne çıkmasını savunuyorlar.
“Muhalefetin Kıbrıs’ın çıkarlarını ve değerlerini korumaya yönelik bir politika izleyip izlemedikleri” yönündeki soruma Cumhurbaşkanı Tatar şöyle cevap verdi:

“İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM MODELİ BANA NASİP OLDU”
“Benim dönemimde yeni bir siyaset gündeme gelmiştir. Benim Başbakanlığım dönemimde, hükümet kurarken de ilk kez hükümet programına iki devletli çözümden bahsettim. İki devletli çözüm önerisi bir tarihtir. Çünkü kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Raif Denktaş, yıllarca o da iki devletliliğe inandı ama bunu müzakere etme fırsatı hiç bulamadı. Hep federal çerçevede bir çözüm için ömrünü adadı. O zaman konjonktür o şekildeydi, Türkiye’nin pozisyonu belliydi. Dolayısıyla iki devletli çözüm bana nasip oldu. Başbakanlık dönemimde hükmet programına yazdığım iki devletli çözüm modelini, Cumhurbaşkanlığı kampanya süreci boyunca bunu gündemde tuttum. Federal çözümü reddettim. Federal çözümün Kıbrıs Türk halkının sonu olacağını söyledim, buna inandım. Seçimi kazandıktan sonra da bunu uluslararası camianın gündemine taşıdım.”


“TÜRKİYE’NİN ONAY VERMEDİĞİ ANLAŞMA GERÇEKLEŞMEZ”
“Tabii, Türkiye’nin desteği olmadan bu olamazdı. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanı bildiğiniz gibi son 79. BM Genel Kurulu’nda yine gür sesiyle  bütün dünyaya KKTC’nin tanınması gerektiğini ve federasyon defterinin artık kapandığını ifade etti. Bütün bunları söyleyen Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı ve bu çok önemli. Çünkü Türkiye hem garantör ülkedir hem ana vatandır hem bu bölgenin en büyük, en güçlü ülkesidir. Türkiye genel hakka ve hukuka da sahiptir. Lozan Anlaşması’nın bir bakıma mimarıdır. Gün gelir Kıbrıs’ta statü değişikliği olursa, İngiltere çekilirse, Türkiye Kıbrıs’ın geleceğinde söz sahibidir. Şimdi o söz hakkı, garantör olma olarak verilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti herhangi bir çözüm modeline onay vermezse, o anlaşmanın olabilmesi mümkün değildir. Ben hep pozisyonumu bu şekilde korudum.”


“60 YIL GEÇMİŞ…BİRLEŞMİŞ MİLLETLER’İN KARARINA BEN NEDEN BAĞLI KALAYIM? ABD VE İSRAİL BAĞLI KALIYOR MU? BM’NİN YAZDIKLARI GÖKTEN İNMİŞ BİR KELÂM MI?”
“Şimdi karşı tarafta hala federal çözümlerden bahsediliyor. Şimdi siz çok geride kaldınız. Biz seçimi kazandık, 4 yıldır iki devletli çözümü tüm dünyanın gündemine getirdik.  Evet, BM kararlarında, iki bölge, iki toplumlu federasyon orada durabilir. Ama BM Gazze’de savaş dursun diyor. Duruyor mu? Ona rağmen İsrail de Amerika da yaptıklarını yapmaya devam ediyor hem de BM kararlarına rağmen. BM 60 yıl önce bir karar almış diye, ben neden 60 yıl sonra, yaşadıklarımızdan sonra, Kıbrıs’ın gerçekleri bu şekilde kökleştikten, kurumsallaştıktan sonra hala ben ona neden bağlı kalayım? Yani BM’nin yazdığı gökten inmiş bir kelâm mı da hala daha federasyon diye papağan gibi bunu söylüyorlar? Şaşırıp kalıyorum.  Onun için biz Türkiye’nin de desteği ile asla geri dönüş yok. Biz Kıbrıs’ta bir çözüm olacaksa, anlaşma olacaksa mutlak suretle, ‘iki devletli bir çözüm’ olması gerektiğin, çünkü işin sonunda sen Kıbrıs’ın Kuzeyi’nde bağımsız bir Türk devleti değilsen, seni tarihten ve her türlü varlığını sona erdirmek suretiyle karşı taraf bir oyun içerisindedir. Çünkü federal temelli bir anlaşma, çoğunluğun, azınlığı yöneteceği, anayasal birtakım kurgularla ve AB’nin de yerleşimine hiçbir engel olmadığı için hepsi kuzeye saldıracak. Buradan mal alacaklar, mülk alacaklar, şirket kuracaklar, sermaye gelecek ve Kıbrıs Türkünü yok edecekler. Çünkü Türkiye burada olmayacak. Çünkü Kıbrıs’ın Kuzeyi’nde onların mantığında bir anlaşma olduğunda, Türkiye üçüncü ülke olduğu için, Avrupa Birliği’nde olmadığı için garantörlüğü sona erecek. Çünkü onlara göre burayı Avrupa Birliği koruyacak. Türk askerini Ada’dan geri çekecekler. Çünkü AB ülkelerinin içinde üçüncü ve AB üyesi olmayan askerler bulunamaz. İşte bu yüzden de bizim sonumuz gelecek. O yüzden biz şiddetle böyle bir çözüm modelini kabul edemeyiz ve karşı çıkıyoruz. “

“TÜRKİYE DESTEK VERDİKTEN SONRA ARTIK BUNUN BİR GERİ DÖNÜŞÜ YOKTUR”
“Son dört yıldır dile getirdiklerimizin arkasındayız. Esas itibarıyla KKTC, bağımsız bir Türk Devleti olarak, Kıbrıs Türkünün bağımsızlığının, özgürlüğünün, hürriyetinin, onurlu yaşamının bir ifadesiyiz, bir belgesiyiz. Dolayısıyla Türkiye’de buna destek verdikten sonra artık bunun bir geri dönüşü yoktur. Ben Türkiye’ye baktığımda sık sık bu yeni siyaseti tekrar ediyor.Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan da ifade ediyor. Türkiye’nin hakkı, hukuku vardır. Hangi alanlarda, enerji anlamında. Bu bölgede, Mavi Vatan’da Türkiye’nin de Kıbrıs’ın da hakkı vardır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu hakkın, hukukun korunması amacıyla Türkiye’nin de varlık göstereceğinin altını çiziyor. Dolayısıyla bunlar bizim için büyük kazanımlardır.” 


“BEN DÖRT VATANDAN BAHSEDİYORUM”
“Ben son zamanlarda şunu söylüyorum, ana vatan, yavru vatan, mavi vatan ve mavi vatanın tam üstünde gök vatan. Ben dört vatandan bahsetmekteyim ve ulusal çıkarlar ve milli menfaatler bakımından fevkalade birbiriyle örtüşen ve çok daha güçlü bir, jeostratejik, jeopolitik bir pozisyonun yakalanmasında büyük bir anlayışın gelişmesini ifade ediyor.  Bizim için büyük bir zenginliktir. Türk Dünyası için büyük bir zenginliktir. Çünkü ben Türk Devletleri Teşkilatı’nda yaptığım konuşmada şöyle diyorum: ‘Biz en güneydeki bağımsız bir Türk devleti olarak hepinizin Akdeniz’deki kalesiyiz. Hepinizin Akdeniz’e açılan penceresiyiz. Oradaki seyahat bekçileriyiz.’ Bu kültür ve mirası tüm saldırılara rağmen koruyabilmek, muhafaza edebilmek çok büyük bir erdemdir. Çünkü bir milletin tarihinde en büyük erdem devlet kurmaktır, devlete sahip olmaktır, cumhuriyet sahibi olmaktır. Kıbrıs Türkü o noktaya erişmiştir. “


KKTC’NİN KORUNMASI VE MUHAFAZA EDİLMESİ BÜYÜK YUNANİSTAN ÖYKÜSÜNÜ ENGELLER”
“Türk milleti adına burada bir başarı öyküsü vardır. Böylesine önemli bir coğrafyada bu kadar çalkantının içerisinde Libya’dan tutun da Gazze’de, Suriye’de evvelden Irak’ta bütün bu bölgenin gerginliğini  dikkate aldığınızda ve bir de Ege Adalarıyla Yunanistan’ın emellerine baktığınızda yani Akdeniz’deki hakimiyetine baktığınızda Yunanistan lehine, Büyük Yunanistan yaratma öyküsüyle bütün bu yaptıklarına baktığımızda, KKTC’nin korunması, muhafaza edilmesi ve güçlendirilmesi Türk milleti adına önemli bir meseledir. “
Evet Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, özellikle muhalefetin Kıbrıs’taki tutum ve tavrını çok açık bir şekilde ortaya bu ifadelerle koyarken, aslında Kıbrıs üstünde ciddi bir hakimiyet alanı kurulmaya çalışılırken manevi değerlerin göz ardı edilemeyeceğine de dikkat çekti. 

Büyük Yunanistan hayaline dikkat çekmesi ise bence bir hayli önemliydi.

Bir diğer sorum ise muhalefetin Cumhurbaşkanı Tatar ve ideolojisine yönelttiği faşizm vurgusu oldu. 

Zira Kıbrıs’ta muhalefet, Ersin Tatar ve hükümetinin genel yaklaşımlarını faşizm ile suçluyor. 

İki devletli bir çözüm önerisini reddedip federasyondan bahsetmek ve Türkiye’nin garantörlüğünü tehlikeye atacak yaklaşımlara sahip olmak…
Bu düşünceyle muhalefet, Kıbrıs’ın çıkarlarını nasıl savunuyor?

Bakın Cumhurbaşkanı Ersin Tatar bu soruya ne cevap verdi:

“SAVUNMUYORLAR! HEP YUNAN VAR HEP HELENİZM VAR”
“Savunmuyorlar, savunmuyorlar. Onlar kendilerini kaptırtmışlar. Başkalarının da dürtmesiyle belki telkiniyle belki onlara alet olarak başka menfaatleri de söz konusu olabilir. Ben bilemem. Ama o Birleşik Kıbrıs’a evrilecek bir federal süreci, ‘Kıbrıslılık’ dedikleri ve gerçekten o Rumların aldatmacısıdır. Çünkü Kıbrıslı diyor ama Yunan bayrağı var. Kıbrıslı diyor ama bir milli maça gittiğinde Yunan milli marşı var. Kıbrıs bayrağını da göremezsiniz, Kıbrıs diye bir şey de göremezsiniz. Hep Yunan, Helenizm var.

“KIBRIS’TA BİR İŞGAL VARSA GÜNEYDE VARDIR O DA YUNAN İŞGALİDİR”
“Geçmişe bakmak gerek. Onların geçmişten beri hayali burayı Yunanistan ile birleştirmektir. Geçmişte Yunanistan’ın buralara darbeleri vardır.  Ve esas bugün bir işgal var ise Güney Kıbrıs’ta işgal vardır. Yunan işgali vardır. 21 Aralık 1963’te o kanlı noelde Kıbrıs Türk halkına, Cumhuriyet kurulduktan üç yıl sonra yaşanan saldırılarda Yunanistan’ın buraya gönderdiği Grivas vardı. Yunanistan’ın albayı, cuntası. 15 Temmuz 1974’te buraya cuntanın adamları gelip öncü oldu. Bir sonraki adım 2. Helen Cumhuriyeti ve Kıbrıs’ı Yunanistan ile birleştirme adımıydı. Dolayısıyla o günlerde başlayan onların eylemleri ve hareketleri hala daha bizim içimizdeki bazılarının anlamadıkları şey bu. 1974’te Barış Harekatı huzur ve özgürlük getirmiştir. O günden bu güne federal temelli bir anlaşma için çok uğraş verdik. Anlam planına biz evet dedik onlar hayır dedi ve onlar buna rağmen AB’ye alındılar. O da bir haksızlık. Ama hep emelleri, Anlam planına hayır diyen Rum halkının emelleri, Kıbrıs’ı Yunan adası yapmak, Kıbrıs’ı Helen adası yapmak. Hala daha Kıbırslı kavramının neden öne çıkartıldığını anlamadılarsa gerçekten dönüp bir kez daha bunlara bakmaları gerekiyor. 

“KIBRISLILIK KİSVESİNE İNANIYORLAR… KIBRIS TÜRKÜNÜ ASİMİLE EDECEKLER”
“Yanlış yoldalar, biz doğru yoldayız. Çünkü Kıbrıslılık kisvesiyle Kıbrıs Türk halkı yok edilmek isteniliyor. Türkiye’de diğer taraftan dışarı itilmek isteniliyor. Federal temelli bir anlaşma görüşmelere başladığınızda ilk şart, ‘Türkiye’nin garantörlüğü ne zaman bitecek? Türk askeri ne zaman çekilecek? Sonra diğer konular…’  Türkiye’nin olmadığı bir Kıbrıs’ta Kıbrıs Türkünü asimile edeceklerdir. AB’nin sınırı yoktur bugün İngiltere bile dayanamadı.”

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın bu önemli açıklamaları pekala değerli. Özellikle değindiği “Büyük Yunanistan, Helenizm” gibi kavramlar, adanın diğer tarafında AB desteğini de almış kesimlerin açık saçık hayallerini oluşturuyor. 

Kıbrıs’ta muhalefetin de yaklaşım ve önerileri özellikle adanın manevi değerini bozacağı gibi ana vatan Türkiye’yi de saf dışı bırakmaya yönelik olduğu belli. 

Son olarak da Cumhurbaşkanı Tatar’a Eskişehir’i sordum. Eskişehirlilerin kendisine olan teveccühünü sordum.  Ersin Tatar’ın da Eskişehir’e ayrı bir sempatisi olduğunu öğrendim. 

“ESKİŞEHİR’DE ÇOK AKRABAM VAR” 
“Ben tatarım. Eskişehir’de de çok tatar var. Yıllar evvel Eskişehir’e gittim. Tatar Derneği’ne gittim tatarlarla buluştum. Ve Eskişehir’den sürekli olarak beni arıyorlar. Hem de tanımadığım insanlar. Diyorlar ki, ‘ben tatarım, sen tatar mısın?’ Evet diyorum, tatarım. Adım Ersin Tatar. Dedemin dedesi Kırım’dan gelmiş. E bizim aile ağacı bunu yazıyor. Onun için Eskişehir’de tatarlığımdan dolayı tanımadığım çok akrabam var. Devamlı ararlar, devamlı da konuşurum.