DEM Parti'den Pervin Buldan ve Sırrı Sureyya Önder, İmralı'da terörist başı Abdullah Öcalan ile görüştü.
Bu görüşmenin ardından DEM Parti 7 maddelik bir açıklama yaptı.  
Türk ve Kürt kardeşliğini yeniden güçlendirmenin tarihi bir sorumluluk olduğuna dikkat çekildi.
Terörist başı Öcalan'ın, "Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim. Heyet bu yaklaşımımı gerek devletle gerekse siyasi çevrelerle paylaşacaktır. Bunlar ışığında gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım" ifadeleri özellikle DEM için köprüdeki son çıkışı işaret ediyor.
Kandil'deki terörün pratiğini yürütenler için Abdullah Öcalan'ın söylemleri ne anlam ifade ediyor ilerleyen günlerde ortaya çıkacaktır fakat Türkiye içinde birlik ve beraberliğin perçinlenmesi bir hayli önemli.
Suriye'de PKK/YPG'nin gittikçe güç kaybedeceği gerçeklerini de göz önünde bulundurursak DEM ya Türkiye'de terörden kendisini net bir şekilde soyutladığını ilan edip yasal yollarla siyaset sahnesinde Türkiye Cumhuriyeti yasalarının emin ellerinde varlığına devam edecek ya da köprüden önceki son çıkış biletini de yakmış olacak. 
Nitekim cumhurbaşkanı Erdoğan, başbakan olduğu süreçte tüm siyasi riskleri göze alıp başlattığı çözüm süreci girişimine okyanusun öteki tarafında bulunanlar da dahil olmak üzere Türkiye'deki muhalefet de karşıydı. 
Zira o dönemin süreç yöneticisi olan MİT Başkanı'nı tutuklatmak için hamle yapan FETÖ aracılığıyla ABD de hangi safta durduğunu tescillemişti. 
Yine o dönemin BDP yani bugünkü DEM, bu bileti kullanabileceği yerde paranoya hastalığına kapılıp "tasfiye" edilme gibi kaygıların içerisinde süreci yokuşa sürmek için elinden geleni yaptı.
Evet, Türkiye'de bir Kürt sorunundan bahsetmek doğru olmasa da bugün siyasi arenada Kürtleri temsil ettiğini söyleyenlerin artık "terörün lağvediliğini" kabul ettikleri bir zeminde siyaset yapmalarının zamanı geldi. 

15 günde Suriye'nin güvenilmez olduğuna inanalım mı?

Suriye'de yeni rejimin mezhepçiliğe soyunduğunu anlatmaya çalışan pek çok görüntüleri görüyoruz.
Özellikle yeni yönetimin alevileri hedef alıp, işkence ettiğini barındırıyor bu görüntüler.
Elbette Suriye'de yıllardır bir türlü düzeltilemeyen iç savaş ve kaosun en önemli faktörü Esad'ın mezhep siyasetiydi.
Şimdi bölgede yeni bir barış siyasetini işleyeceğini söyleyen yönetimin böyle bir işe girişeceğine inanmak bir yana dursun, Noeli diğer azınlıklar için resmi tatil ilan eden bir rejimin samimiyeti şu an için sorgulanamaz.
Bir diğer konu da sosyal medyada alevilere işkence uyguladığı öne sürülen videolarda, bu amoral girişmleri sergileyenlerin İran'dan talimat aldığı da ortaya çıktı.
Uzun lafın kısası, yıllarca Suriye'nin her bir karış toprağını toplu mezar haline getiren Esad'ın gerçekliği ortadayken, 15 günde yeni rejimin Suriye'yi istikrarsız bir yer haline getireceği önerisine inanmak, bölgede sükûnet umutlarını da baltalamak anlamına geliyor.
Uluslararası camiaya hoş görünme derdinde olan yeni rejimin alevileri hedefine alacak olmasına inanmak büyük bir yanılsama.