Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz günlerde gerçekleşen kabine toplantısından sonra yaptığı konuşmada, "Pahalı ürün satanları dize getirecek etkili yöntemlerden biri boykottur. Fırsatçılık yapanlara karşı en büyük kozumuz, satın almama özgürlüğünü kullanmaktır," ifadelerini kullandı.
Kendi sosyal çevremde de sürekli dile getirdiğim ve uyguladığım bir yöntemdir bu. 
Daha asgari ücrete zam gelmeden, kafasına göre 'E giderlerimiz çok fazla canım tabii zam yapacağım' laubaliliği ile konuşan kafe sahipleri, marketler ve beraberindeki birçok işletme... Kesinlikle boykot edilmeli ve onlara olan talep düşürülmeli ki onlar da aynı oranda yaptıkları zamları düşürsünler. 
Günümüzde fiyatların artışı, neredeyse her alanda bir normalleşme halini aldı. Hatta çoğumuz aldıklarımıza kendi içimizde değer biçemiyoruz. Birçok arkadaşıma 'Sence bu tişört için bu fiyat normal mi?' diye sorduğumda, 'Bilmem normaldir herhalde, artık analiz edemiyorum' dediğini hatırlıyorum. Ancak asıl sorun, bu artışların çoğu zaman temelsiz ve gereksiz şekilde yapılması. Enflasyonun neden olduğu zamlar bir yere kadar anlaşılabilir elbette ama artışların her geçen gün daha da büyümesi, ekonominin gerçek dinamikleriyle bağdaşmıyor. Özellikle küçük esnafın bile market zincirlerin ardından fiyatlarını abartarak yükseltmesi, “Herkes zam yapıyorsa ben de yapmalıyım” mantığından başka bir şey değil. 
Bakın bu da hakka girmek. Hiç bahane üretmeyelim.
Bu durumu değiştirmek için boykot çağrısı, yalnızca bir tepki değil, aynı zamanda ekonomik adaletin sağlanması adına atılacak bir adımdır. Boykot etmek, bir tür farkındalık yaratmak ve bu şirketlerin tüketiciye karşı olan sorumsuzluğuna karşı durmaktır.
Erdoğan haklı... 
Vatandaş kesinlikle tavrını ortaya koymalı ve kararlılıkla uygulamaya dökmeli. 
Fakat şunu da ihmal etmeyelim ki aynı şekilde iktidarın da arkamızda durması gereken çok önemli bir husus var...
Denetim, denetim, denetim...