Anadolu Üniversitesi Sinema Anadolu, ütopik ve idealist bir gelecek hayali kuran sanatçı Cesar Catilina’nın hikayesini konu edinen “Megapolis” filmi ile bu pazartesi perdelerini aralayacak. Böylece Eskişehir’in önemli kültürel mekanlarından biri olan ve kapandığı için şehirdeki sinemaseverleri üzen bu özel yer yeniden film dolu günlere sahne olacak.

Sinema Anadolu, seyircisiyle buluşuyor !

Sinema Anadolu’da ayrıca “Halk Günü” uygulaması ile her hafta cuma günü 17.00 seansındaki filmlerden dileyen herkes ücretsiz olarak faydalanabilecek. Halk günlerinde geniş film seçkisiyle sinema keyfi doyasıya yaşanacak.

Deneyimin Dönüşümü

Sinema, zamanla kültürel ve sanatsal bir kimlik kazanarak insanların düşünce yapısını etkileyen bir unsur haline gelmiştir. Film izlemek, yalnızca bir boş zaman aktivitesi değil, aynı zamanda sanatsal ve sosyo-kültürel bir etkinlik olarak değerlendirilmektedir.

Günümüzde sinema; televizyon, bilgisayar oyunları ve internet gibi diğer eğlence araçlarıyla rekabet etmektedir.

Küreselleşme ve dijitalleşme süreciyle birlikte sinemanın işlevi de değişime uğramıştır. Dijital platformlar bireysel film izleme deneyimini yaygınlaştırmış, taşınabilir cihazlar sayesinde sınırlar ortadan kalkmıştır. Sinema deneyimi zaman ve mekândan bağımsız hale gelerek bireyselleşen bir seyir kültürü yaratmıştır.

Bu noktada Sinema Anadolu, sinema kültürünün ve coşkusunun her zaman yaşatılması adına kamusal anlamda değer taşımaktadır. Etkinlik günlerinde, farklı bireylerin bir araya gelip fikirlerini özgürce ifade edebildiği, toplumsallaşmanın yaşandığı bir kamusal alan inşa edilmektedir. Sinema Anadolu bu anlamda her kesimden insanı bir araya getiren önemli bir mekân haline gelmektedir.

Bir Kültürünün Doğuşu

Sinema, 19. yüzyılın sonlarında bir buluş olarak hayatımıza girer. Sinemanın tarihi, 28 Aralık 1895’te Paris'teki Grand Café’de Lumière Kardeşler’in halka açık ilk sinema gösterimini yapmasıyla başlar. İlk filmler, gündelik yaşamdan kısa kesitler sunan belgesel niteliğindeki görüntülerdir.

1900’lü yılların başında sinema, büyük şehirlerde eğlence hayatının önemli bir parçası haline gelir. Önceleri tiyatro salonlarında veya kafelerde yapılan gösterimler, zamanla sinema filmlerine özel salonların açılmasına yol açar. 1905 yılında ABD’nin Pittsburgh kentinde açılan ilk sinema salonu Nickelodeon, halkın ilgisini hızla çeker ve sinema salonlarının yaygınlaşmasını sağlar.

Bu dönemde filmler sessiz olduğu için canlı müzik eşliğinde gösterilir. Piyanistler veya orkestralar, filmlerin atmosferine uygun müziklerle seyircinin duygusal bağ kurmasını sağlar.

1927 yılında Warner Bros. tarafından gösterime giren The Jazz Singer filmi, sinema tarihinde bir devrim niteliği taşır. Sesli filmler, sinema salonlarının daha da gelişmesine ve yaygınlaşmasına yol açar.

Sinema, bu dönemde kitle kültürünün en önemli parçalarından biri haline gelir. Hollywood’un altın çağı olarak anılan bu yıllarda, büyük stüdyoların ürettiği filmlerle sinema salonları dolup taşar. Art Deco tarzında inşa edilen büyük sinema salonları, yalnızca film izleme mekanları değil, aynı zamanda lüks ve gösterişli mimarileriyle de dikkat çeken kültürel alanlardır.

1980’lerden itibaren sinema salonları çoklu salon sisteme geçerek, aynı anda birden fazla film gösterme imkanına kavuşur. Bu dönemde, sinema salonlarının alışveriş merkezleriyle entegre edilmesi, sinemaya gitme kültürünü yeniden canlandırsa da bu çoklu sistem film izleme kültürünü tüketim kültürüne dönüştürür.