Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ve Odunpazarı Belediyesi meclislerinde AK Parti Grup Başkanvekili olan Murat Özcan ile geçtiğimiz ayda Sağlı Sollu Haber’de bir söyleşi gerçekleştirmiştik. Murat Özcan ezberleri bozan pek çok açıklamada bulunmuştu.

*

Kabaca aktarmak gerekirse Murat Özcan ile ne konuşmuştuk?

n  CHP’li belediyelerin algı operasyonlarıyla hizmet üretiyorlarmış gibi göründüklerini, muhaliflerini ise şeytanlaştırdıklarını.

n  Büyükşehir Belediyesi’nin yer tahsis edilmesine rağmen hayvan barınağı yapmadığını.

n  Kurtuluş Pazarı’nın yıkılması ve projelendirilmesi esnasında yürütülen sürecin yasal olmadığını.

n  Eskişehir’in dışındaki CHP’li belediyelerin bakanlıklarla iş birliği yapabilirken, Eskişehir’deki CHP’li belediyelerin bakanlıklar ile iş birliği yapmaktan imtina ettiklerini.

n  Büyükşehir Belediyesi’nin Muttalip’te yapılmak istenen öğrenci yurdunu engellemek suretiyle yurdun yapımını bir hayli geciktirdiğini.

n  700 dönüm araziden raylar geçiyor diye URAYSİM projesini engelleyen Büyükşehir Belediyesi’nin, 140 bin dönümlük tarım arazisini imara açmak için bakanlıktan talepte bulunduğunu.

*

Vay, sen misin bu açıklamaları yapan! Sen misin algı operasyonlarıyla kör edilmeye çalışılan vatandaşın gözünü açmaya çalışan!

Yılmaz Büyükerşen, ‘evladım’ dediği meclis üyesine hemen bir basın açıklaması yaptırdı.

Murat Özcan’ın aktardıklarını güya yalanlamak istediler!

Doğruları yalanlamayı pek bir maharetle yapanlar bu sefer istediklerini gerçekleştiremediler!

Büyükerşen’in evladının yaptığı açıklamanın tutarlı bir yanı yoktu, detaylı bir anlatım da yoktu, hatta sap ile samanın birbirine karıştırılması da ayrı bir fecaatti.

Öyle ki, Büyükerşen’in evladı açıklamayı kâğıttan okumasına rağmen sürekli durdu, cümleleri karıştırdı, dili sürçtü, vesaire…

Ancak biliyoruz ki açıklamayı yapan kişi aslında iyi bir hatiptir.

Fakat o açıklamada hatipliğinden eser yoktu.

Kendisinin veyahut CHP’li meclis üyelerinin hazırladığını düşünmediğim, direkt olarak Yılmaz Büyükerşen onayıyla desenlendiğini zannettiğim açıklamayı zor zahmet okuyan bir açıklama sahibi vardı kamuoyunun karşısında.

Öyle ki, açıklamadan sonra medya üyelerinin sorularına cevap veremeyen, bu konuda bilgim yok, şu konuda konuşma yetkim yok gibi enteresan mazeretler üreten bir kişiyle karşı karşıya kaldık.

Açık konuşmak gerekirse böyle sığ, özensiz bir açıklama karşısında oldukça şaşırdım, bu kadarını da beklemiyordum doğrusu.

Büyükerşen’in ‘evladım’ dediği kişi, kendini Büyükerşen için feda etti.

Bu fedakâr yaklaşımı, Büyükerşen’in mükafatlandırması gerektiğini düşünüyorum.

*

Murat Özcan’ın ‘zihin açan’ açıklamalarına karşılık Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan ‘çalakalem’ açıklamadan sonra Murat Özcan karşılık vermemişti.

Yakın çevresine “Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Meclisi toplandığında gözlerinin içine baka baka gerçekleri anlatacağım, o anda öne sürecekleri mazeretlerini de tek tek çürüteceğim” dediğini bilenlerdenim.

Peki, bunu yapabildi mi?

Yapamadı, yaptırmadılar!

Bu da ne demek oluyor?

Eskişehirlileri temsilen meclis üyesi olanlar, nasıl olur da Eskişehirlilerin sesiolamazlar?

Çok basit.

Muktedirler haksızlarsa, vatandaş nazarında da ‘yazıklar olsun’ seslerini duyacaklarsa, doğruyu anlatmaya çalışanları susturmakta oldukça mahirdirler.

*

Evet, Murat Özcan’a da bunu yaptılar.

Yılmaz Büyükerşen, ‘aman yaptıklarımızı kimse duymasın’ diyerek, Murat Özcan’ın konuşmasına izin vermedi.

Daha doğrusu, “üç dakikan var” dedi.

Üç dakika dediğin şey, protokol selamlamasında sona erecek bir süre!

Bu tavrın meali ‘konuşma’ demekten başka bir şey değil.

Fakat aynı Büyükerşen saatlerce konuşmuyor mu?

*

Daha net anlatmak gerekirse…

Asıl konunun bağlamından kopan, örneğin ikinci dünya savaşından girip çekirdek çitleyen eşek heykelinden çıkan, araya girmek isteyenlere ‘sus, otur, söz senin değil, ben konuşurum dinleyeceksiniz’ diye fırça çeken bir Yılmaz Büyükerşen karşımızdayken…

Bir başkası, demokratik hakkını kullanıp kamuoyu lehine ve kamu yararına düşüncelerini açıklamak istediği zaman niçin susturulmak istenir?

Bu kabul edilemez tavır, ‘en demokrat benim’ diyenlerin postal demokrasisi fetişizminden başka bir anlama gelmiyor maalesef.

*

Konuyu daha fazla uzatmayacağım.

Zira bugün masaya yatırdığımız konu hakkında çeyrek asır boyunca biriken o kadar büyük rezaletler söz konusu ki, yaz yaz bitmez…

Bu bağlamda yazıma son verirken, Yılmaz Büyükerşen’in meclis oturumunu kapattığı sırada olaya ilişkin aktardığı şu cümle özellikle muhalefetin kulağına küpe olsun: Bu böyle devam edecek seçime kadar, yerel seçimlere kadar.

Büyükerşen’in ifadesinin meali şu: Seçime kadar muhalefetin konuşmasına izin yok!

Peki, muhalefetin, bu handikabı bertaraf edecek bir planı var mı?