Farsça bir kelimedir. Anlamı ,“kitap yapraklarını diplerinin ucundan birbirine bağlayan ve onları düzgün tutmaya yarayan ince bez şerit”.
Yani sizin anlayacağınız kitabın ayakta durmasını sağlayan aparat. Yani kitabın omurgası.
O olmazsa kitap yapraklarının hepsi dağılır gider. Sonra ara ki bulasın.
Zor günlerden geçiyoruz. Bu ülke ne krizler gördü ancak bu seferki adeta kriz değil , krizin ağa babası.
Bu kriz sarmalından kurtulmak için formül olarak kurtarıcı rolü biçilen , Mehmet ŞİMŞEK ve ekibi uygun görüldü. Ancakeğri oturalım doğru konuşalım , Cumhurbaşkanı Erdoğan , Mehmet ŞİMŞEK’i ekonominin başına tekrardan getirmesinin tek nedeni var o da ülkemize kaynak bulması…
Yoksa şu anda yapılan bu zamları , yeni getirilen vergileri , yani kısacası vatandaşın sırtına binme işini inanın bana ortalama zekaya sahip her insan evladı gerçekleştirebilir.
Asıl hadise , ülke bu kadar zorlu bir süreçten geçerken , kaynaklar yaratıp , yabancı yatırımcıyı ikna edip memleketimize getirebiliyor musunuz.?İstihdam sağlayıp üretim yapabiliyor musunuz.?Üretim yaparak ülkenin büyümesine , dolayısıyla enflasyon denen canavarın küçülmesini başarabiliyor musunuz..?
Bütün bu saydıklarım için bilaistisna yabancı yatırımcılara ihtiyacımız var. Onların bu ülkenin yatırım için cazip bir ülke olduğuna ikna edilmeleri lazım. Ancak gelin görün ki yatırım yapmak için özellikle de yabancı yatırımcının kaygıları mevcut.
Peki Mehmet ŞİMŞEK ve ekibi yabancı yatırımcıların yaşadığı bu kaygıları bertaraf edebilecek yetki ve etkiye sahip mi.? Ne yazık ki “HAYIR”.
Ülke her geçen gün “HUKUK DEVLETİ” niteliğini yapılan bir takım keyfi uygulamalarla yitiriyor.
Yatırımcılar korkuyorlar.Yolsuzlukla mücadelede sınıfta kalmışız. “GRİ” listedeyiz.
İnsanlar Türkiye’ye gelip de yatırım yaptıklarında işlerin ne şekilde yürüdüğü ile ilgili kafalarında bin tane soru işareti mevcut. Yazılı ve görsel medyadan okuduğumuz kadarı ile “kime komisyon vereceğim , kime hisse dağıtacağım” gibi kaygılar taşıyorlar.
Bu koşullar altında da yatırım yapmak için kimse maalesef gelmiyor gelemiyor ülkeye.
2001 yılında bu ülke yine çok büyük bir kriz yaşadı. Rahmetli Kemal DERVİŞ getirildi. IMF programı dendi. Ancak bugünden farkı , o zamanın yetkili isimleri bizlere tünelin ucunda umut ışığı görebileceğimiz bir program sunmuşlardı. Ve nitekim 3 Kasım 2002 seçimlerine geldiğimizde enflasyon , iyidir kötüdür tartışılır yüzde 36 seviyelerine gerilemişti.
Ancak geldiğimiz noktada bizlere kurtarıcı olarak lanse edilen Mehmet ŞİMŞEK ve ekibinin enflasyon ile ilgili bizlere söylediği sadece 2025 yılında bazı öngörülerden ibaret konuşmalar…!
Çözüm önerileri nedir. Hangi tedbirleri uygulayacaksınız.?Ne katacaksınız bu ülkenin ekonomisine.?Ne yapıp da enflasyonu 2025 yılında aşağılara çekeceksiniz.? Önümüze nasıl bir program koyuyorsunuz.?
Peki bunları yaparken , merkez bankanız gerçekten bağımsız mı.?Amerika’dan bir merkez bankası başkanı transfer ettik ancak bağımsızlığını tesis edemediğimiz kanaatindeyim henüz…!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iki dudağının arasında merkez bankası başkanının istikbali. Nasıl bir gece kararnamesi ile geldiyse , aynı şekilde bir gece kararnamesi ile de gidebilir…
Ama kimin umurunda ki.? Ülkenin geldiği durumda büyük payı olan Hazine ve Maliye eski Bakanı Nurettin NEBATİ, Marmaris’de keçi adasına demirlemiş bembeyaz bir yatta gününü gün ediyor.İnsanlar ay sonunu getiremezken o denizin ve sıcak kumların tadını çıkarıyor. Halk da NEBATİ’nin başlarına bela ettiği “KUR KORUMALI MEVDUAT HESABI” adlı gudubet sistemin açmış olduğu milyarlarca dolarlık maliyetin altında inim inim inliyor…!
Millet ucuz tatil yapmanın yollarını ararken , ev kirasını nasıl da denkleştirip ödeyeceğinin hesaplamasını yaparken , bütün halk NEBATİ’nin altı aylık kış uykusunun , gözlerindeki ışıltının bedelini ödüyoruz.
Ne demişti NEBATİ.?
“Şimdi uyuyun , 6 ay sonra uyanın. Çok farklı noktalara gideceğiz…!”
Ne kadar da haklıymış eski bakan. Gerçekten çok farklı noktalara geldik…!
Ve halen UYUYORUZ….!
Ve daha da kötüsü her şey ŞİRAZE’sinden çıkmış vaziyette…!