Bir önceki yazımızı, aşağıdaki satırlarla tamamlamıştık:

Geldik başlıktaki vurguladığımız DPT öngörüsüne. Şöyle tanımlıyor sevgili Şükran Soner, yazının o bölümünü;

‘Osmanlıdan miras kent sanayi merkezleri boşaltılacaktı. Trakya tarımına asla değil, Eskişehir’e doğru kaydırılacaktı!..’

Bundan sonrası da benim işim!.. Pazartesi devam edelim…

***

O yıllarda (1971-72). Eskişehir de yeni bir girişimin eşiğinde bulunuyordu;

-Bir Organize Sanayi Bölgesi oluşturmak…

Adını her zaman rahmet ve minnetle andığım Mümtaz Zeytinoğlu önderliğinde, ilin diğer sanayici ve iş insanlarının desteği ve çabalarıyla.

Şimdi düşünüyorum da, Şükran Soner’in değindiği Sanayi Merkezlerini “Eskişehir’e doğru kaydırmak” düşüncesi, Mümtaz Bey’in de hayaliydi sanki. Ya da İkinci 5 Yıllık Kalkınma  Planındaki tespitlerden bunu anlamış olmalıydı.

Ayni zamanda zamanın Başbakanı merhum Bülent Ecevit’in de arkadaşı ve dostuydu. Kimi duyumlarıma göre de, bu anlamda Ecevit’in “Fahri Danışmanı” gibi bir pozisyonu da vardı. Nitekim, Başkanlığını yürüttüğü Eskişehir Sanayi Odası adına  yaptığı açıklamalar, Anadolu Sermayesi arasında özellikle yankı bulmaktaydı. Bir de isim konulmuştu bu açıklamalara;

-Topluma Yönelik Sanayici Bildirileri…



Sanayi varlığının özeti.

O yıllar itibariyle soracak olursanız  Eskişehir’de Sanayinin vardığı noktayı, haklısınız…

Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak görece olsa kentimiz diğer Anadolu illerine göre, bu anlamda oldukça ile düzeydeydi. Kabaca sayarsak;

Osmanlı’dan devir Demiryolları Fabrikası. sonraki adıyla Eskişehir Lokomotif ve Motor Sanayi Müessesi (ELMS). Ki o sıralarda Fransızlarla yapılan lisans anlaşmasıyla manevra ve uzun hat dizel lokomotifleri üretme aşamasındaydı.

Yine Cumhuriyet’in ürünü Eskişehir Şeker Fabrikası. O da şeker üretiminden öte, kurulacak diğer şeker fabrikalarına yönelik üretimi için “Şeker Makine” fabrikası. Ve de Demokrat Parti iktidarı döneminin Eskişehir Basma Fabrikası.

Bunların dışında özel girişimcilerin, Sanayi Çarşısı dediğimiz bölgede küçük-orta büyüklükte metal işleyen, araç üreten kuruluşlar. Keza çok sayıda un fabrikası, kiremit-tuğla fabrikaları.

Ve elbet bugünkü kurumsallaşmış haliyle ETİ Gıda ve şekerleme tesisleri. O nüveden pek çok tesis, bugün Eskişehir Organize sanayi Bölgesinde fabrikalarıyla üretim halinde. Bunların OSB’deki  bu

günkü istihdam kapasitesi bunların yan sanayilerinde çalışanlar dışında  30 binleri aşmış bulunuyor.




Yerli ve milli OSB!..

Demem o ki, günümüzde ilk planlamasından 5 katına ulaşmış. Onun ötesinde İmişehir’deki gelişme alanına yayılmış OSB, büyük ölçüde Eskişehirli girişimlerin yatırımları ile gelişmiş ve gelişmekte.

Peki, Eskişehir dışından, küreselden bir yatırım gelmiş mi, evet;

-Daha ilk başından Koç Gurubunun en büyük beyaz eşya üretimine yönelik yatırımı, Arçelik Buzdolabı Fabrikası ve yan kuruluşları. Onun gelmesinde de büyük emek, yine kişisel girişimleriyle Mümtaz Zeytinoğlu’na aittir. 

Son yıllarda ulusal, biraz da küresel çapta yatırımlar görülmüyor değil. Belki ilerleyen zamanlarda bunu da irdeleriz.




Neden öyle derseniz…

Neden “öyle” olduğunun nedenleri çok çeşitli. Hemen belirtelim, İlk aşamadaki alan tahsisleri dışında (Hava Kuvvetlerinden) Sanayi bakanlığının oluşuma katkıları yok denecek kadar az. İlk alan tahsisinden (Arçelik) ve yerli sermayeden gelen katkılarla ilk aşamada planlanan büyüklüğe ulaşılacaktır.

İlk fabrikaların temelleri atılırken, bunlar kısa sürede tamamlanıp üretime başlayacaklardır. Şunu da belirtmekte yarar var, OSB’deki arsa büyüklükleri son derece iyi planlanmış, çeşitli sosyal donatı alanları da yerli yerine oturtulmuştur.

Gel gelelim devlet desteği her dönemde güdük kalmıştır. En somut örneği, çeşitli iktidarlar dönemindeki çıkarılan “Yatırım Teşvik Kararnamelerinin” dışında bırakılmasıdır. Dönemlerinin ESO yönetimleri bu ilgisizlikten şikayetçi olagelmişlerdir.

Konuyu uzatmayalım!.. Şükran Soner’in “Eskişehir’e doğru genişleyecekti” beklentisinden sevgili Rüştü Bozkurt’un, aramızda konu edilen “Suya atılan taşın yarattığı dalgalanma” öngörüsüne gelelim.

Taşın atıldığı merkez İstanbul!, oradan yayılacaktı dairesel dalgalar. Evet yayıldılar da, Ne ki İzmit’ten,  bereketli Trakya topraklarından başlayarak Sakarya, tabii Bursa ve nihayet Bilecik, ilçesi Bozüyük’te güçlerini yitirip, ütülenmiş çarşafa dönüverdiler!,

-Haksız mıyım Rüştü Hocam!..

Bu konu da burada bitti şimdilik…