Seçimlerin üzerinden yaklaşık iki buçuk ay geçti. Öyle ya da böyle  mevcut iktidar seçimleri yine kazandı. Kazanan da daima haklıdır…

İktidar bloğunda değişen bir şey yok. Tek değişen bakanlar kurulu ve halen atamaları devam eden kamu kurum ve kuruluşlarındaki yer değişiklikleri.

Şöyle geriye dönüp hafızamızı yokladığımızda geride bıraktığımız seçimlerde muhalefet bloğunun tüm söylemleri ve seçim çalışmaları Erdoğan karşıtlığı üzerine kurulmuştu.

Oysa insanların umut gözüyle baktıkları muhalefet partilerinden beklentileri , daha iyi bir Türkiye  nasıl tesis ediliri öğrenmekti. Sorunları hangi çözüm önerileri ile bertaraf edeceklerdi. Onu anlamak istiyorlardı.

Ancak gelin görün ki bütün bu yukarıda saydığım ve halkın çoğunluğunun bunlarla ilgili duyduğu endişeler  “bize  nasıl olsa  seçim kazandırır” düşüncesi ile muhalefet bloğu , Erdoğan karşıtlığı üzerinden yürüttü bütün çalışmalarını.

Seçimler bittikten sonra da gerek basındaki bazı muhalefet yanlısı yazarlar , gerekse de bazı altılı masanın ortağı siyasiler tarafından insanların aklı ile dalga geçer gibi bir takım açıklamalara şahit olduk.

Muhalif kanalın yazarlarından Hüsnü MAHALLİ ;

“biz fotoğrafı görüyorduk ama milletin morali bozulmasın diye , iyi gidiyoruz yüzde altmış , yüzde seksen ile kazanıyoruz diyorduk “

şeklinde açıklamalarına şahit olduk.

Yine muhalefet bloğunu temsil eden yani başka bir değiş ile altılı masanın kurmaylarından İdris ŞAHİN ise;

“yaptırdığımız anketlerde Kemal bey  ipi göğüslüyor diye bir sonuç yoktu”

diyerek hepimizi hayrete düşürdü.

Genel olarak baktığımızda Türkiye’nin siyaset ve medyasının bazı kesimlerinde maalesef önlenemez bir ahlaki sorun  mevcut.

Bu kadar yozlaşan , başka bir değiş ile ahlaki çöküş  yaşayan bu iki önemli camianın yanında en masum olanının HALK olduğunu düşünüyorum.

İster iktidar partilerine oy vermiş olsun , isterse de muhalefet partilerine oy vermiş olsun , gelin görün ki onlar en masum olanlar.

Muhalefet partilerine oy verenler kendilerince onlara oy vermenin ülke için en yararlı yol olduğunu düşünüyorlar.

İktidar partilerine oy verenler ise ülkelerinin istikrarı için kendi partilerine oy vermenin en doğru yol olduğunu düşünüyorlar.

Çünkü genel  HALK  çoğunluğunun düşündüğü , “aldığımız maaş biraz daha artsın , çocuğumuz okuluna gitsin de eli ekmek görecek bir iş sahibi olsun , yani kendi yağım ile kavrulmaya devam edeyim” şeklinde  bir görüş ile gidiyor  “sandığın”  başına.

Ve çoğunluk  siyasetin derinliğinde  neler olup bittiğinin farkında olmadan , siyasetçilerin kapalı kapılar arkasında ne tarz pazarlıklar ve konuşmalar , hesaplaşmalar yaptıklarını bilmeksizin , sadece yazılı ve görsel basından duydukları  veya  kendi inandıkları siyasi sorumluların açıklamalarına inanıyorlar.

Ancak , yazarlar , siyasetçiler , gazeteciler  bu yukarıda bahsettiğim her şeyi en ince ayrıntılarına kadar bilirler ve farkındırlar…

Gerek siyasilerin , gerek yazarların , gerekse de gazetecilerin kendi tabanlarına umut verici konuşmalar yapmalarını , yazılar yazmalarını  ve onları sandığa gitmelerini teşvik etmelerini anlayabilirim.

Ancak kendi tabanlarına bile bile yalan söylemelerini asla…!

Yukarıda seçimden sonra yapılan açıklamaları yapan siyasetçilerin genel başkanlarının defalarca ekranların karşısında , miting meydanlarında “ bu iş bitti , kazanıyoruz “  diyerek halkımıza seslenişlerine şahit olduk.

O zaman birileri bize yalan söylüyor..!

Yine usta kalemlerin önce , “seçim büyük bir farklar kazanılıyor artık kurtuluyoruz , ya da oy farkı çok büyük bu kez tamam”  gibi yazılar yazıp , sonrasında “biz zaten bu sonucun böyle olacağını biliyorduk” minvalinde açıklamalar yapmalarını dürüstlük ile bağdaştırmak mümkün değil.

Umut vermek ile yalan söylemek arasında küçük bir nüans  vardır. Ve geldiğimiz noktada şöyle geriye dönüp de arkamıza baktığımızda , maalesef bu küçük nüans farkının , ülkenin aydınları , gazetecileri  ve siyasileri  tarafından suiistimal edildiğini görüyoruz.

Bu HALK kime güveneceğini şaşırdı. Vurun abalıya misali , iktidarı da , muhalefeti de vuruyor ha vuruyor.

Garibim halk da gelene inanıyor gidene inanıyor…

Herhalde burada tek suçları  inanmak.

İnanmadan da yaşanmaz ki…!

Ünlü Alman filozof , filolog , kültür eleştirmeni , şair ve besteci Friedrich   Nietzsche’nin çok meşhur lafı ile bitirelim , kıssadan hisse….!

“ UMUT  ÇÜRÜTÜRMÜŞ…”