Sosyal medya, günümüz insanı için sadece bir eğlence veya iletişim aracı olmanın ötesine geçerek, günlük rutinin ayrılmaz bir parçası haline geldi. Ancak bu yoğun kullanım, özellikle gençler ve ergenler arasında bağımlılığa dönüşme riski taşıyor. Bilimsel araştırmalara göre, dopamin salınımını tetikleyen algoritmalar, kullanıcıları mümkün olduğunca uzun süre platformda tutmaya odaklanıyor.
Son dönemde gündeme gelen TikTok’un “35 dakika sınırı” tartışması, sosyal medya bağımlılığının yalnızca bu platforma özgü olmadığını gösteriyor. Peki, her platform için tehlike çanları hangi noktada çalıyor? İşte bilimsel çalışmalar ve kullanıcı verilerine göre belirlenen riskli sınırlar:
• TikTok: 35 dakikanın ardından bağımlılık belirtileri ortaya çıkabiliyor. Kullanıcıların günlük ortalama 95 dakika harcadığı tahmin ediliyor.
• Instagram: 30 dakikadan uzun kullanımın mutluluk ve memnuniyet seviyesini düşürdüğü belirtiliyor.
• YouTube: 45 dakika kesintisiz video izlemek, dikkat süresi üzerinde olumsuz etki yaratabiliyor.
• Twitter (X): Günlük toplam kullanım süresi 31 dakika olsa da, sık aralıklarla kontrol edilmesi bağımlılık riskini artırabiliyor.
• Facebook: Günlük ortalama 33 dakika kullanılıyor ve kontrolsüz şekilde zaman yönetimi sorunu yaratabiliyor.
Bağımlılığı Önlemek İçin Ne Yapılabilir?
• Günlük kullanım süresini sınırlayan dijital araçlardan yararlanmak
• Haftada en az bir günü “dijital detoks” olarak belirlemek
• Takip edilen içerikleri filtreleyerek faydalı hesaplara yönelmek
• Pasif tüketim yerine aktif katılımı artırmak
TikTok’un sızan belgeleri, sosyal medya platformlarının kullanıcı alışkanlıklarını nasıl takip ettiğini gözler önüne seriyor. Bağımlılık riski sadece geçirilen süreyle değil, içerik türü ve kullanım biçimiyle de bağlantılı. Teknoloji şirketlerinin algoritmalarla yönlendirdiği bu süreci kontrol altına almak ise bireylerin elinde.