Eğitim-Öğretim zor zanaat.

Bir de bizim ülkemiz gibi farklı kültürler arasına sıkışmışlık yaşıyorsa daha da zor.

Ustalık ister , emek ister , işi ehline vermeyi gerektirir.

Tarihin usta filozoflarından PLATON yani bizde bilinen adıyla EFLATUN , yüzyıllar önce noktayı koymuş ve demiş ki ;

Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Halk övülmeyi sever. Onun için, güzel sözlü demagoglar, kötü de olsalar, başa geçebilirler. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam edilirse demagoglar türer. Demagoglardan da diktatörler çıkar. Demokrasi despotluğa dönüşür.''

İşte bunun içindir ki , Eğitim-Öğretim faaliyetleri öyle önüne gelen herkese emanet edilemeyecek kadar hayati  önem taşıyan bir konudur.

Bir kişinin Öğretmen olabilmesi için ilgili üniversitenin Eğitim Fakültesinde öğrenim görüp , PEDAGOJİK FORMASYON alarak diploma almaya hak kazanması gerekmektedir.

Nedir bu Pedagojik Formasyon.?

Kısacası , uzmanı olduğunuz bir konuyu karşınızdaki öğrenciye öğretme sanatıdır.

Yani bir başka deyiş ise karşısındaki öğrencinin öğrenebilmesi için , nabza göre şerbet verme halidir.

Öyle ya her öğrencinin öğrenme süresi ve modeli farklıdır.

İşte ustalık tam da bu süreçte ortaya çıkar.

Çünkü öğrencinin bilgiyi alma çağında yapacağınız yanlış bir yöntem ya da bilgi yüklemesi ile , çocukta yaratacağı ufak bir travma sayesinde , katil , piskopat , sadist ya da  15-20 yıl sonra ülkesini yönetecek canavarlar yetişmesine sebep olacaksınızdır.

Ya da tam tersi yapacağınız doğru dokunuşlarla , yetişen doğru kişiler sayesinde ülkenizi çiçek bahçesine çevireceksiniz.

Geçtiğimiz günlerde yazılı ve görsel basına enteresan bir haber düştü.

Eskişehir  Milli Eğitim Müdürlüğü ve  Müftülük arasında yapılan bir protokol ile , Valiliğin onayı dahilinde tüm İl ve İlçe genelindeki okullara (anaokulları dahil) İMAM evet yanlış duymadınız İMAM gönderilmeye başlandı.

Gönderilen bu imamlar , okullarda öğrencilere “manevi değerler” adı altında konferans verecekler

Burada altını çizmemiz gereken konu imamlar değil , imamların okullara giderek öğrencilere ders niteliğinde konferanslar vermeleri.

Bu öyle bir  imamın bir gün bir  okula davet edilerek çocuklarla söyleşi yapması kadar masum bir şey değil.

Ortada sistematik bir kurgu var.

İşin kötüsü bu kararı alan taraflardan bir tanesinin (Milli Eğitim Müdürlüğü) başındaki kişilerin gerekli PEDAGOJİK FORMASYON’u almış olmalarına rağmen , bu durumun öğrenciler  üzerinde yaratacağı  olumsuz gelişmelerin ileride ne çeşit travmaları ortaya çıkaracağının bilincinde olmamaları.

Ya da başka bir deyiş ile farkında olmalarına rağmen bu sistematiğin bir parçası olmaları…

Gelelim bu sistematiğin zararlarına ;

En önemlisi , çok değerli imamlarımızın  pedagojik  anlamda bilgileri yok.

Daha da önemlisi inanç özgürlüklerini zedeleyecek söylemlere sahipler.

Çünkü taraflar.

Oysa tüm yurt genelinde başka Dini inanışlara sahip yüzlerce binlerce öğrenciyle dolu okullarımız.

Anaokuluna giden 4-5 yaşındaki bir çocuğa , sanki cami cemaatine anlatır gibi “cennet , cehennem , melek , şeytan” gibi kavramları , öğrenme ve öğretme metotlarını bilmeden karşı tarafa yüklediğinizde nasıl bir facia ile karşılaşırız ileriki yaşlarda , hiç düşündünüz mü.?

Ayrıca soruyorum size bu ülkenin okullarına atanmış on binlerce “DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ” öğretmenleri bu bahsedilen DEĞERLER eğitimlerini veya öğrencilerin bilmeleri gereken dini bilgileri , zaten belli bir müfredat içerisinde veriyorlar.

Hem de pedagojik formasyon almış kişiler bu öğretmenlerimiz.

Peki o halde bu enteresan iş birliği protokolüne imza veren çok değerli bürokratlar bu ülkenin yetişmiş öğretmenlerine güvenmiyorlar mı.

Zaten size bir şey söyleyeyim mi.?

Bu ülkenin kadirşinas  Anne ve Babaları , evlatlarına vermeleri gereken dini bilgileri pek de güzel kendi aile ortamlarında veriyorlar.

Çocuklarını küçükken , banyo yaptırıp çıkartırken son tas suyu dökmeden önce , abdest almasını da öğretiyorlar , Fatiha suresini de , İhlas suresini de…

O halde Devlet kademesindeki çok değerli yöneticilerden asıl ricamız , siz çocuklarımıza ;

-Devletin malını korumayı,

-Vergimizi doğru vermenin kutsal olduğunu,

-Adaleti,

-Kadınlara saygıyı,

-Başkalarının hakkını yemenin yanlış olduğunu,

-Devletin yöneticilerinin davranışlarıyla doğru rol model olmasının önemini,

-Atatürk İlke ve İnkılaplarının önemini,

Ve daha bu satırlara  yazmakla bitmeyecek sayıda davranışları öğretiniz lütfen.

İşi ehline bırakın ki , kaş yapayım derken göz çıkartmayın.

Sonra belli mi olur ;

Dindar bir nesil yetiştireceğiz derken , bakmışsınız kindar bir nesilin yetişmesine neden oluverirsiniz….!