Eskişehir’in sorunlarını ve gelişimi için ihtiyacı olan unsurları halı altına süpürmek yerine samimi bir biçimde çözüm odaklı yaklaşım gösteren nadir isimler var.
Bu isimlerden bir tanesi de Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş.
*
Kesikbaş, görevi dolayısıylayalnız ve yalnız sanayicinin sorunlarıyla ilgilenmedi. Şehrin genelini alakadar eden problemleri de gündeme taşıdı, tartışılır hale getirdi, anahtar konumunda olan kişi ve kurumları harekete geçirmeye gayret gösterdi.
Bununla beraber bazı çevrelerce linçe uğramaktan beter edildi!
Çünkü Kesikbaş, saklanmaya çalışılan, unutturulmak istenen sorunları gün yüzüne çıkarmak suretiyle çözümü noktasında vatandaşları umutlandırmaya başladı. Haliyle sorunların sahipleri de yarattıkları sorunlarla yüzleşmek zorunda kaldı, vatandaşlarla karşı karşıya geldi.
Kesikbaş yediği linçlerle beraber geri çekilme kolaycılığını tercih etmedi, bana ne demedi, boş vermedi ve dahi daha da ileri giderek sorunları çözme girişiminin yanında Eskişehir’in ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda nasıl gelişebileceğine dair çalışmalar yaparak önerilerini bir bir sundu ve sunmaya da devam ediyor.
Durum böyle olunca da, yıllardır doğru veya yanlış yaptığı hiçbir iş ve işlem nedeniyle hesap vermeyen ve hesap sorulmayan sorumsuz sorumlular daha bir rahatsızlık duymaya, elleri ayaklarına dolaşmaya başladı.
Bununla beraber sorunlar öyle büyüdü, dağ oldu ki, sorunları yaratanlar yattıkları sorunları çözme maharetinde olamadıkları için bahaneler üretmeye, algı oluşturmaya ve günah keçisi aramaya başladılar.
Öyle acımasızlar ki, siyasi ikballeri için zaman zaman birilerini kamuoyunun önüne attılar, yuhalatmaya çalıştılar. Fakat artık insanların gözü açıldı, yıllardır yaptıkları algı operasyonları artık istedikleri oranda başarılı olmuyor. Bunları kendileri de görüyor. Ellerinin ayaklarının birbirine dolanmasının asıl sebebi bu. İşin içinden çıkamıyorlar, konuştukça batıyorlar, hata üzerine hata yapıyorlar, hatalarını yeni hatalarla kapatmaya çalışıyorlar.
İşte, bunun sorumlusu Celalettin Kesikbaş!
Zor olanı başardı, insanların görmeyen gözünü açtı, duymayan kulağını duyar hale getirdi, fısıldayan ağzına ses verdi.
Ne için?
Eskişehir için, Eskişehir’de yaşayanlar için!
*
Böylelikle yok etmeye çalıştıkları Celalettin Kesikbaş, daha da güçlendi.
Güç dediğiniz şey ‘bilek, para’ değil elbette.
Kesikbaş, halkın gözünde, Eskişehirli yurttaşlar nezdinde kabul gören, görüşlerine önem verilen, “yürüyelim arkadaşlar” dediğinde arkasından gidilen bir figür haline geldi.
“Beni yıkamayan her şey beni güçlendirir!”
Nietzsche’nin ünlü sözü.
Kesikbaş için söylenmiş gibi:Yıkamadılar, güçlendi!
*
Celalettin Kesikbaş konuşulması gerekenleri konuşmaya, Eskişehir’de yaşayan yurttaşlarımızın gözünü açmaya devam ediyor.
Bu noktada en son ES TV’de meslektaşlarım Ali Baş ile Meltem Karakaş Kaya’nın sorularını yanıtlayan Kesikbaş dikkat çeken üç konuyu gündeme getirdi: Arsa üretimi, ilçelerin gelişimi ve milletvekillerinin görevleri.
*
Önce arsa üretimi meselesinden bahsedelim…
Bildiğiniz üzere Eskişehir, merkeze sıkışmış durumda. Nüfusunun çok büyük bölümü merkezde yaşıyor. Israrla arsa üretilmiyor. Bu durum arsa metrekare fiyatlarını fahiş hale getiriyor. Peki bu hangi soruna yol açıyor? Konut yapılacak alan daralıyor. Yapılan konutların maliyeti de arsa fiyatlarından dolayı ortalamanın üzerinde oluyor. Talep fazla arz ise az olunca da ev fiyatları ve kiraları dayanılmaz hale geliyor. Ülkede halihazırda ekonomik buhran olduğu da düşünüldüğünde, astronomik rakamlar karşımıza çıkıyor. Geçtiğimiz günlerde ifade etmiştim. Emek mahallesinde ortalama üç artı bir evin kirası 9 bin TL’den başlıyor, Çamlıca’da da durum farklı değil. Eski kiracı değilsen vay haline. Ev sahibin vicdansız ise eski kiracı olman da kar etmiyor. Peki, Eskişehir’de niçin arsa üretilmiyor? Bunu da önceki yazılarımda gündeme getirmiştim. Arsa üretiminin ve sanayinin genişletilmesinin istenmemesinin sebebi açık: Muktedirler, siyasi saiklerle Eskişehir’de demografik yapı değişsin istemiyorlar. Oysa düzgün bir planlama ile tarımda, turizmde, sanayide ve eğitimde başkent olabilme potansiyeli var Eskişehir’in. Almanya bizi nasıl kıskanacak? Siyasi saiklerle değil, doğru adımlarla şehirlerimizin potansiyelini değerlendirerek.
İşte, Başkan Kesikbaş, bu problemi önceleyen değerlendirmelerde bulundu ve dedi ki:
‘METREKARESİ 1000 DOLARA ARSA MI OLUR?’
“Eskişehir’de bir sıkışmışlığımız var. Bizim Eskişehir’de iki tane şey çok önemli. Bunlardan bir tanesi ucuz arsa üretmek. Arsa üretmemiz gerekiyor, fabrika için, yani üretim için. Arsa üretmemiz gerekiyor konut için. Şimdi diyecekler ki: Sen konuta niye karışıyorsun? Arkadaş bizim 90 bin çalışanımız var. Şimdi 90 bin çalışan insan ayda ortalama 12 bin TL maaş alıyor. Bu 12 bin TL’nin 5 ya da 6 bin TL’sini kiraya veriyorsa eğer, doğal olarak geçinmek ile ilgili sıkıntı yaşıyor. Eskişehir’de arsanın metrekaresi olmuş 1000 dolar. Yok böyle bir dünya. Metrekaresi 1000 dolara arsa mı olur? Şaka mı yapıyorsunuz siz? Dolayısıyla sizin arsa üretmeniz gerekiyor, konut üretmeniz gerekiyor. İnsanların 1 buçuk milyon, 2 milyon TL bandında konut sahibi olabilmesi gerekiyor. Buna uzun vadeli ucuz krediler sağlanması gerekiyor. Velev ki satın alamadı. En azından 2 bin liraya, 2 bin beş yüz liraya ya da daha az bir rakama kirada oturabilmesi gerekiyor. Şimdi Sanayi Odası deyince biz oradaki 1000 tane sanayicinin kulübü değiliz ki. Çalışanlarımızla biz bir bütünüz. Biz büyük bir aileyiz. Bugün Eskişehir’in toplam yüzde 50’sinden daha fazla bir ciro yaratıyoruz. İhracatımız 4 milyar doların üzerinde. Çalışanlarımız 90 bin kişi. Sanayi Odası üyesi olmayan üreticilerimizle birlikte 100 bini buluyoruz. Neredeyse her 3 kişiden 1 tanesi Eskişehir sanayisinden öyle ya da böyle bir şekilde gelir elde ediyor, bir şekilde hayatını idame ediyor. Bu şaka değil. Doğal olarak biz var olan sorunları dile getiriyoruz.”
*
Gelelim kırsal alanların geri kalmışlığı meselesine…
Dikkat etmişsinizdir, Celalettin Kesikbaş sanayicilerin hatta çoğu politikacının dahi önem vermediği ilçelere ayrı bir ilgi gösteriyor. Her ilçeye gidiyor, gittiği ilçenin yöneticileriyle görüşüyor, tanıtımına da sosyal medya aracılığıyla katkı sunuyor. Örneğin en son Eskişehir Sanayi Odası’ndaki çalışma arkadaşlarıyla beraber Seyitgazi’ye gitti ve bu inceleme gezisi kamuoyunda ilgi de gördü.
Peki, Kesikbaş, ilçelerin gelişimleri konusunda ne düşünüyor?
Okuyalım:
‘OSB DEYİNCE BAZI İNSANLAR GICIK OLUYORLAR’
“İnsanlar sosyal donatısı olmayan kırsal alanlarda kalır mı, kalmaz. Bunun yanı sıra taşımalı eğitim sistemine karşıyım. Taşımalı eğitim köyleri bir şekilde boşalttı. Şimdi bakın, Seyitgazi’de sosyal donatılar olsa, insanlar Seyitgazi’yi terk etmez. Seyitgazi’de yeterince iş kaynağı olsa…Orada küçük bir endüstri bölgesi olduğunu düşünün, yeni nesil bir organize sanayi bölgesi olduğunu düşünün. Şimdi organize sanayi bölgesi (OSB) deyince bazı insanlar gıcık oluyorlar biraz ama yeni nesil, 2 bin ya da 3 bin dönüm büyüklüğünde bir organize sanayiden bahsediyorum. Almanya gibi veyahut Avrupa’nın diğer kentlerinde bu uygulamanın örnekleri var. Yani Seyitgazi’ye de sekiz ya da 10 tane fabrika kurulsa, o bölgeye büyük değer katar. Yanı sıra sosyal donatı alanları büyük değer katar. Bu Sadece Seyitgazi özelinde değil, ben bütün ilçeleri inceliyorum; Alpu’da da böyle, Sarıcakaya’da da böyle-Sarıcakaya’da bacalı fabrika yapacak halin yok, orada da tarıma dayalı bir endüstri geliştirebilirsin-, yani ilçelere bakıyor olmak gerekir.
‘KIRSAL KALKINMA MANDA VERMEK, DUT FİDANI VERMEK FALAN DEĞİL’
Eskişehir’in nüfusunun yüzde 92’si kent merkezinde yaşıyor. Kırsal kalkınma bu anlamda çok önemli ama kırsal kalkınma deyince maalesef bu iş manda vermek, dut fidanı vermek falan değil. Bunlar da elbette son derece önemli ve kıymetli ama orada bir endüstrinin de olması gerekiyor, orada bir montaj atölyesinin de olması gerekiyor, bir tekstil atölyesinin de olması gerekiyor ya da o bölgenin yapısı neyse ona göre bir üretim şeklinin de mutlaka kazandırılması gerekiyor. Ki biz kırsalda yaşayan insanlarımızı yaşadıkları yerlerde tutabilelim. Çünkü orada bir konfor var. Mesela ben Han’ı çok seviyorum. Han’da yaşamak keyifli ama Han’ın da bir duruşu var. Örneğin Frig Vadisi. Bugün Eskişehir’de bir Pazar sabahı kalkıp kaç kişi Han’a gidip kahvaltı yapmıştır? Yüzde 90’ını gitmemiştir. Orasının da ayrı bir havası var. Orası da bir turizm cenneti. Kütahya ve Afyonkarahisar ile entegre bir Frig Vadisi organizasyonu yapıldığında o bölgeçok canlanacak. İşte o bölgeye de insanın bir endüstri tesisi kurmak içinden gelmiyor. Çünkü orası o kadar güzel ki, o kadar butik ki, oranın da farklı değerlendirilmesi gerekiyor.
‘NE TARIM TOPLUMUYUZ NE DE ENDÜSTRİ’
Sivrihisar Organize Sanayi Bölgesindeki arsalar neredeyse dolmuş durumda. Tabii ki o geleceğe dönük bir yatırım. Ben o bölgenin de gelişeceğine inanıyorum. Bugün Mahmudiye’de de bunu yapıyor olmak gerekiyor. Bunlar hunharca konular değil. Bakın Almanya’da toplam arazinin yüzde dört buçuğu sanayi arazilerinden oluşuyor. Bu oran Eskişehir’de binde üçün altında. Bursa’da bile bildiğim kadarıyla binde sekiz civarında. Bizim ortalamalarımız çok düşük. Biz henüz daha endüstri toplumu haline gelemedik. Ne tarım toplumuyuz ne de endüstri. İnsanlar bir şekilde verimli bir tarım organizasyonu yapamadıkları için tarımdan da kaçış var ne yazık ki.”
*
Ve son olarak milletvekillerinin görevlerini hatırlatıyor Kesikbaş…
Elbette kendisi milletvekillerinin görevleri olarak değil de ‘sanayicilerin beklentileri şeklinde’ isteklerini beyan ediyor, fakat bana göre bu isteklerin tümü görev!
Milletvekillerini biz seçtiğimize göre, o halde milletvekillerinin toplumun her kesiminin talebini yerine getirme görevleri vardır.
Bu noktada Celalettin Kesikbaş’ın ifadeleriyle sanayicilerin milletvekillerinden beklentileri, bana göre ise milletvekillerinin görevleri şunlar:
‘BİRLİK OLSUNLAR ESKİŞEHİR MİLLİYETÇİLİĞİNİ ÖN PLANA KOYSUNLAR’
“Biz Eskişehir’in faydası için bir şeyler istiyoruz. Mesela biz diyoruz ki Eskişehir’de raylı sistemler önemli. Yani bunu söylediğime söyleyeceğime pişman oluyorum. Neden? Herkes bir şey söylüyor, bizim projeler aradan kayıp gidiyor. Biz bunlardan artık yıldık, bıktık. Benim milletvekillerimizin altısından da beklediğim, birlik beraberlik içerisinde Eskişehir milliyetçiliğini de ön plana koyarak bu projelerimizin gerçekleştirilmesini hem sağlamak hem sağlayanlara destek vermek hem de takip etmelerini sağlamak. Muhalefet yapmak çok kolay. Önemli olan muhalefetle birlikte projelerin gerçekleştirilmesi için destek olabilmek. Sanayici olarak Eskişehir milletvekillerinden beklentim Gemlik tren bağlantı yolu hızlıca gerçekleşmeli. Eskişehir’in hem kent merkezinde hem çevre yolunda ulaşım problemleri var, bunun çözülmesi önemli gündem maddelerimizden birisi. Ucuz arsa üretilmesi ve bununla birlikte yeni organize sanayi bölgelerinin oluşturulması gerekir. Bir kere Eskişehir’in, yine söylüyorum mutlaka ve mutlaka ucuz arsa işini çözmesi gerekiyor. Bir başka konu ise, bizim havalimanımızın işlerliğinin sağlanması gerekiyor. Türk Hava Yolları’nın Salı ve Cuma günleri haftada en az iki kere Eskişehir’i İstanbul Hava Limanı’na bağlaması gerekiyor. Pek çok şey sayabilirim ama bunlar sanayiciler olarak önceliklerimiz.”
*
Evet, Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş’ın değerlendirmelerini okudunuz.
Söz konusu değerlendirmelerden rahatsızlık duyacak muktedirler yine olacak, Kesikbaş’ın değimiyle ‘gıcık’ olacaklar!
Onlar gıcık ola dursun, Eskişehir’de yaşayan yurttaşlarımızın büyük çoğunluğunun bu değerlendirmelerin altına imzasını atacağını biliyorum.
Ve şunu da biliyorum, yurttaş imzasını sandıkta atar…