ARİF ANBAR SORUYOR

ARSLAN İLE ÖZCAN YANITLIYOR:

HAFTANIN SORUSU: 2023'te yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri tüm partiler için kritik seçimler olarak değerlendiriliyor ve gergin bir seçim havası yaşanacağı öngörülüyor. Peki, Türkiye, bu seçimlere hangi atmosferde girmeli? Siyasi partilere tavsiyeleriniz nelerdir?


IbrahimArslan-1

İBRAHİM ARSLAN-Eskişehir Büyükşehir Belediyesi CHP Meclis Üyesi

Çatışmacı ve ayrıştırıcı söylemlerden uzak durulmalıdır

12 Eylül faşist darbesinin üzerinden geçen 42 yıllık süreçte darbe hukukunun izlerinin ortadan kaldırılması amacıyla başta Anayasa olmak üzere neredeyse 12 Eylül artığı tüm yasalar değiştirilmiş olmasına karşın iktidarlarca dokunulmayan tek alan “siyaset alanı” ve “Siyasi Partiler Kanunu” olmuştur

Her siyasi partinin program ve seçim bildirgelerinde; siyasi partiler kanunu ve seçim kanunlarının değiştirileceği daha demokratik bir yapıya kavuşturulacağı taahhüt edilmesine karşın, ne yazık ki bugüne kadar işbaşında bulunan iktidarlar bu kanunlara dokunmamış, adeta bu halinden yararlanmaya devam etmişlerdir.

Aradan geçen uzun yıllara rağmen ülkenin temel sorunlarını çözmesi gereken siyaset alanı ve partilerin kendi yapıları sorunlu olunca, iktidar olan siyasal parti ve aktörler değişmiş ama toplumun ve ülkenin sorunlarına çözüm üretilememiştir. 

Siyasi partiler demokratik hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Ve siyaset; TOPLUMSAL KİMLİKLER üzerinden değil, TOPLUMSAL SORUNLAR üzerinden yapılır, yapılmalıdır.

Bugün ülkemizde gergin bir seçim atmosferi varsa, ki var! bunun temel nedeni ülkemizdeki kimi siyasi yapı ve siyasal kadroların TOPLUMSAL KİMLİKLER üzerinden siyaset yapmasıdır.

Siyasal iktidar, ortaya koyduğu söylem, eylem ve yaklaşımlarla bugüne kadar kendisine oy vermeyen ve ülke nüfus-seçmenin en az yarısını yok saymakta, diğer yandan önceki dönemlerde kendisine oy veren ancak son dönemde başta ekonomik olumsuzluklar nedeniyle kendisinden uzaklaşan seçmeni tekrar kazanmak ve iktidarını sürdürebilmek amacıyla bilinçli bir şekilde milliyetçi-muhafazakâr politikalara sarıldığı görülmektedir.

Bunun sonucunda Siyasi iktidar ve destekçileri tarafından ısrarla sürdürülen ayrıştırıcı ve ötekileştirici söylemler, sürekli gerginlik ve provokasyon ortamları yaratmakta, çatışmacı ve ayrıştırıcı dil, halkımızın huzur ve güvenini ortadan kaldırmaktadır.

Evet Türkiye, bir kırılma noktasındadır. Yapılacak olan seçimde tarihi ve çok önemli bir kararın, demokratik Cumhuriyetimizin yeniden kurtuluşu ve yeniden kuruluşunun eşiğinde olunacaktır.

Ülke demokrasimiz, derin bir krizin içindedir.

Tek adam rejimiyle, milli iradeyi temsil eden TBMM üzerinde bir vesayet inşa edilmiştir. Meclisin üstünlüğü ilkesi terk edilmiş, güçler ayrılığı ilkesi hiçe sayılarak demokrasimiz işlemez hale getirilmiştir. Güçlerin tek elde toplanması, gücün yozlaşmasını beraberinde getirmiştir.

Kimi uygulamalar, hukuk devletini ve yargı bağımsızlığını örselemekte; hukukun üstünlüğü ilkesi yerini üstünlerin hukukuna bırakmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının dahi uygulanmadığı bir noktaya gelinmiştir. Özgür basının, üniversitelerin ve sivil toplumun sesi kesilmekte, toplumun muhalif kesimlerine karşı sindirme politikası izlenmektedir.

Demokratik bir rejimin asgari koşulu olan adil ve serbest seçimlerin yapılacağına dair kamuoyunda derin kuşkular her geçen gün artmaktadır. Seçimlerin güvenliğinden sorumlu olan kurullar, alınan bazı karar ve uygulamalarıyla seçim güvensizliğinin sebebi haline gelmekte, seçimlerde yaşanan, adaletsizlikler ve eşitsizlikler sebebiyle demokrasimize gölge düşmektedir. Seçimleri kaybedeceğini anlayan iktidar, son bir hamleyle çareyi seçim kanun ve uygulamalarında değişiklik yapmakta bulmuştur.

Siyasal İktidarın büyük ortağı AKP’nin 2023 Siyasi Vizyon belgesinde ileri demokrasi: “kişinin vazgeçilmez, devredilmez, dokunulmaz temel hak ve hürriyetlerinin eksiksiz yaşanabildiği ve bunların her türlü otorite karşısında korunduğu, devlet tarafından kesin bir biçimde garanti altına alındığı, vatandaş iradesinin devletin bütün kurumları üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olduğu, sadece düzenli aralıklarla yapılan seçimlerle değil, kamu hayatının her alanında vatandaşların kararlarıyla ve denetimleriyle yönetime katılabildikleri kurumsallaşmış özgürlükçü demokrasi olarak” tanımlanmıştır.

Siyasal iktidardan beklenen yazılı belgelerinde yurttaşlarımıza taahhüt ettikleri sözlerinin arkasında durmasıdır.

Milletimizin barış̧ içinde, bir arada yaşama arzusu, korku ve karamsarlık iklimine teslim edilmektedir. Bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde belli çevrelerde farklı algı ya da kuşkuların bulunduğuna ve seslendirildiğine tanık olmaktayız. “Bu iktidar seçim yapmaz”,” Bu siyasal iktidar biz oy kullansak ve çoğunluğu alsak dahi iktidardan gitmez” gibi algı ve kuşkular, içinde bulunduğumuz gergin ortamı ifade etmesi bakımından hem üzücü hem çok çarpıcı hem de hiç birimizin kabul etmeyeceği bir durumdur. 

Tüm hemşehrilerimize çağrımdır. Umutsuzluğa ve karamsarlığa kapılmayınız. Hep birlikte sandığa gidip oyumuzu kullanacağız. Kullandığımız oylarımızı koruyarak demokratik hakkımıza sahip çıkacağız. Demokratik yol ve yöntemlerle de bu siyasal iktidarı değiştireceğiz. Buna yürekten inanıyorum. 

Kişisel olarak 2023 yılında yapılacak seçimden sonraki üç yıl içinde; Türkiye’nin biri yerel, biri halkoylaması (Anayasa değişikliği-Parlamenter sisteme geçiş) ve diğeri erken CB ve genel MV. Seçimi olmak üzere bir seçim iklimine gireceğini, kimi anketlerde ittifaklar arasında büyük fark olacağı değerlendirmelerine katılmadığımı, yapılacak seçimin çok yakın oy farklarıyla sonuçlanacak, çok zor bir seçim olacağını öngörmekteyim.

 Son derece önemli ve kritik bir seçime gidilirken Siyasi partiler;

·         Toplumsal kimlikler değil toplumsal sorunlar üzerinden siyaset üretmeli ve seçim bildirgeleri ile söylem ve eylemlerini bu ilke üzerine kurmalıdır.

·         Seçim sürecinin her aşamasında Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı ortak paydasını esas alınmalı, yurttaşlık ve kardeşlik temelinde kültür, inanç, dil, kimlik, siyasi görüş, cinsiyet ve yaşam tarzlarına göre ayrım yapılmasına asla izin verilmemelidir

·         Çatışmacı, ayrıştırıcı ve ötekileştirici söylemlerden uzak durulmalıdır.

·         Demokratik bir rejimin asgari koşulu olan adil ve serbest seçimlere gölge düşürülmeden seçimin güvenliği ve sonuçlarının güvenilirliği tartışmasız sağlanmalıdır.

·         Temsili Demokrasinin en temel öznesi asıl olan Millettir. Seçimlerde ise Millet İradesi esastır ve Millet İradesini gölgede bırakacak hiçbir uygulamaya müsamaha gösterilmemelidir.


MuratÖzcan-1

MURAT ÖZCAN-Eskişehir Büyükşehir Belediyesi AK Parti Meclis Üyesi

Ayrı Ülkelerin İnsanlarıymışız Gibi Hareket Etmemeliyiz

Siyasi partiler ve seçmenleri her seçim atmosferinde girdikleri seçimin önemli bir seçim olduğunu düşünerek politikalarını belirlerler. Ama 2023 genel seçimlerinin daha şimdiden yaratmış olduğu atmosferi görünce gerçekten de önemli bir seçim olduğu aşikardır.

SEÇİMİN ANA TARTIŞMA KONULARI

2023 genel seçimlerinin Cumhuriyetimizin 100’üncüyılında yapılacak olması, muhalefet partilerinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine karşı geliştirmiş olduğu güçlendirilmiş parlamenter sistem(!), Dünyada pandemi sonrası gelişen enerji, hammadde ve gıda krizleri ile aynı zamanda savaşların meydana getirmiş olduğu siyasal krizler üzerinden yürütmeye çalıştıkları muhalefet söylemi ve hükümetimizin bu krizlerin ülkemize en az derecede yansımasını sağlayan politikaları, seçim atmosferinin ana tartışma konuları olacağı gözüküyor.

YALAN VE İFTİRAYA DAYALI SÖYLEMLER

21. yüzyılda yaşadığımız şu günlerde siyasal dilin ve siyasi karakterlerinin kültürel altyapılarının daha ön plana çıkması gereken bir ortamda, maalesef muhalefetin dili eski alışkanlıkları tekrarlamaya başlamıştır. Makyavelist, popülist, ‘hükümet ne veriyorsa bir fazlasını ben veriyorum’ tarzında tıpkı bir müzayedeci gibi, yalan ve iftiralara dayalı bir söylem içerisine giren ve bunu bir algı siyaseti olarak kullanan bir muhalif zihniyet yapısıyla maalesef karşı karşıyayız.

SİYASETİN GELDİĞİ SON NOKTA

AK Parti Genel Merkezi tarafındanTanıtım ve Medya Başkanlığı çatısı altında bütün teşkilatlarda haftalık olarak hükümetimize ve partimize yönelik iftira ve yalan haberler ile ilgili mücadele eden bir birimin kurulması ve bununla beraber yalan ve iftiralar ile oluşturulmak istenen algıyla mücadele edilmesi, AK Parti’nin bunlarla ilgili teşkilatını ve kamuoyunu bilgilendirmesi, aynı zamanda siyasetin gelmiş olduğu noktayı açıkça göstermektedir.

İSTİKRARLI DEVLETLER BAŞKANLIK SİSTEMİYLE YÖNETİLİYOR

Muhalefetin oluşturmak istediği algılardan bir tanesi de, Türkiye’de yaşanan bütün sorunların sanki Başkanlık Sisteminden kaynaklandığını ve onun yerine güçlendirilmiş parlamenter sistem diye söyledikleri ama bir türlü formülize edemedikleri, sadece büyülü cümleler ile altını doldurmaya çalıştıkları söylemdir. Hâlbuki dünyada istikrarlı olan Devletler daha çok başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Buna karşı koalisyon ile yönetilen ülkeler,-tıpkı bizde 1970 ve 1990’lı yıllarda olduğu gibi- altı aylık -bir senelik hükümetlerin getirmiş olduğu istikrarsız politikalar yüzünden günden güne güç kaybediyor.

KOALİSYONUN OLMADIĞI YILLAR EN İSTİKRARLI YILLARDIR

Türkiye’de çok partili sisteme geçildikten sonra istikrarlı dönemlerden bahsedilecekse bu dönemler 50-60, 83-90, 2002-2022 arasındaki yıllardır. Görüldüğü gibi koalisyonların olmadığı yıllar en istikrarlı yıllardır. AKPARTİ ve SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ RECEP TAYYİP ERDOĞAN döneminde yakalanan 20 yıllık istikrar rekoru, halkımızın gösterdiği teveccühünde net tezahürüdür. Ve bu istikrar devam edecektir. Etrafımızdaki savaşlar, pandemi ve sonrasında gelişen dünya krizleri, böyle bir tecrübeli ekip ve lidere ihtiyacın olduğunu açıkça sergilemektedir.

AYRI ÜLKELERİN İNSANLARIYMIŞIZ GİBİ HAREKET ETMEMELİYİZ

Muhalefet, ‘düşmanımın düşmanı dostumdur’ mantığı ile hareket ederek, AK Parti hükümetini ve Liderimiz Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştireceğim derken bazen ülke politikalarına da zarar verecek söylem ve iş birlikleri içerisine girmektedir. Durum böyle olunca, muhalefet marifetiyle, siyasetin tansiyonu da yükseltmekte ve aynı zamanda kamplaştırıcı bir dilin oluşmasına zemin hazırlanmaktadır.Unutmayalım ki; ayrı partilerde siyaset yapıyor olabiliriz, fakat ayrı ülkelerin insanlarıymışız gibi hareket etmemeliyiz. Her şey bu ülke ve bu ülke insanının tarihine ve hedeflerine uygun olarak inşa edilmelidir. Siyasetçiler toplumun en güvenilir insanları olmak zorundadır. En iyi yalan konuşanın ve en iyi algıyı yönetenin iyi siyasetçi olduğu tezi, hepimizin mücadele etmesi gereken tezdir. Siyasetçiler bir maçı anlatan spiker değil, takımın maçı kazanmasını sağlayan bir teknik direktör gibi hareket etmelidir.