11.ŞİİR

İnsan, insani duyguları geliştirmek, yaşamı yorumlamak için çok eski çağlardan beri,  dünyanın bütün topraklarında yaşayanlarca şiir yazılmıştır. Daha doğrusu;  “Şiir yazıdan önce de vardı” diye yazıyor kitaplar. Ama yine de şiir yazıyla gelişti diyebiliriz. Yine de, başından beri şiir, topluluklar karşısında sesli okunuyordu ve şairler kendileri okuyorlardı. Onun için “Şiir toplulukların karşısında okunmak için yazıldı” deniliyor. Bunu M.Ö. 4.5. yüzyıldaki Diyonsos şenliklerinde görüyoruz. Şiir Şenlikleri ya da festivalleri  ta o zamanlardan beri yapılıyor.  Bizim, 1950 kuşağımız da bunu  “Şiir Matineleri” olarak sürdürdü. Bu gün gelişmiş, sanata önem veren ülkelerin şehirlerinin hepsinde  ulusal ya da  uluslar arası şiir etkinlikleri yapıldığını, şairlerimizin oralardaki festivallere katıldığını, şiirlerini okuduklarını görüyoruz.

     Bu şiir etkinlikleri sayesinde ülkeler, şehirler hem kendi şairlerini hem de başka ülkelerin şairlerini, şiirlerini görüyorlar, tanıyorlar.  Sadece şairleri, şiirlerini değil kültürleri ile de tanışıyorlar ve dünya barışı için bir araya gelme  yaratıyorlar.

     Ülkemiz, bunun bilinçine yeni yeni varıyor. İlk şiir festivalimiz 1991 yılında İstanbul’da yapılan “Uluslararası İstanbul Şiir Forumu”dur. Bir kez yapıldı arkası getirilmedi. Bugün ülkemizde uluslararası olarak şiir etkinliklerimizin sayısı bir elin parmakları  ile sayılabilinecek kadar  da azdır.

Eskişehir, 2000’li yıllarda  ülkemizin sanat merkezlerinden biri olurken şiir alanında Eskişehir Sanat Derneği’nin 2004 yılında ulusal düzeyde “Yunus Emre Şiir Buluşmasını”  başlatıp ülkemizin önde gelen şairlerini ilk kez Eskişehir’e taşırken, Tepebaşı Belediyemiz de 2011 yılında “Uluslararası Eskişehir Şiir Buluşması”nı başlatarak, hem ülkemize bir uluslararası şiir etkinliği kazandırırdı. Hem de Eskişehir’e, ülkemize  yurt dışından gelen şairleri ve dünya  şiiri ile buluşmayı gerçekleştirdi. 11 yılda bir çok kadar ülkenin ve bir o kadar da ülkemizin şairi yer aldı bu etkinliklerde.  Şimdi Eskişehir’deki bu Uluslar arası Eskişehir Şiir Buluşması 11. yılını gerçekleştirdi. Portekiz’den, İtalya’dan, Romanya’dan, Sırbistan’dan ve ülkemizden 27 şair yer aldı ve Ülkemizin önde gelen şairimiz  Alova (Erdal)  etkinliğin Onur Konuğu oldu. 2-4 Haziran 2023 tarihlerinde  3 gün süren etkinliğin ilk gününde Çocuklara Şiir ve Masal Etkinliği ve Açılış yapılırken ikinci gününde Cenk Gündoğdu’nun konuşmacı olduğu “Cumhuriyet ve Şiir” başlıklı konuşması, Ahmet Bozkurt, Volkan Hacıoğlu, Zeynep Arkan’ın konuşmacı oldukları “Alova’nın Şiiri”, Portekizli şairler; Bengi De Sa Paixao,Mario Tiago Paixao, Catarina Nunes de Almeida, Daniel Jonas ve Tiago Torres da Silva’nın konuşmacı oldukları “Portekiz Şiiri” ni tanıma etkinliği ile Rahmi Emeç’in moderatörlüğündeHaydar Ergülen, Nalan Çelik, Erkut Tokman’ın konuşmacı oldukları  bir anma:  “Madımak, İlhan Cengiz” konuşuldu. Son gününde şiir okumaları ve  Eskişehir Teknik Üniversitesi Mimarlık,Tekstil ve Moda Tasarım Fakültesi’nin hazırladığı “Aşık Veysel Anması” sergisi yapıldı.



luletasi-1

Eskişehir en önemli konusu:
Yunus Emre ve Lületaşı

    Ülkemizde, başka ülkelerdeki gibi değerlerine sahip çıkma, tanıtma  yarışı var.Kimi kiraz’ını, kimisi antik şehir kalıntılarını şehirlerinin marka olması ve o değeri ile tanınmasını istiyor. Hatta festivaller düzenliyor. Eskişehir’in, Almanların Sebastian Frank’ı, Goethe’si, İtalyanların Dante’si, Fransızların  Viktor Hugo’su, Hollanda’nın  Erasmus’u, gibi Türklerin en büyük, klasiğimiz dediğimiz, insanlığın şairi olmuş Yunus Emre’miz var. Yunus Emre isimlerini saydığım şairlerinin hepsinden önce yaşamış, hepsinden önce insanlığın acılar yaşamaması için şiirler yazmıştır ve de şiir tekniğiyle en ustacasını yapmış. Eskişehir bundan habersiz.

    Eskişehir’de Yunus Emre için kim ne yapıyor. Hani ona Araştırma Tanıma Tanıtma Merkezi? Hani arşivi? Kimliği ve şiirleri üzerine kimler çalışıyor?

    Bir Yunus Emre mi?  Bir de Lületaşısı var…

    Lületaşı dünyanın en ender taşlarından biri. Sanatçıların elinde işlenip sanat eserine dönüşebiliyor. Onun için de değer bilmez bir şehir Eskişehir. Neler yapılamaz ki?

    Lületaşımız, işleyenine kalmış. “Yerin derinliklerinden çıkaracak  bulamıyoruz” yakınmalarını devamlı duyuyoruz. İşlenmesi, sanat eserine dönüşmesini de  işleyen sanatçıya bırakmısız. Taşını bul, modelini yarat, işle, pazarını bul, tanıt demişiz. Oysa Lületaşı sanatçısının gelişmesi için önce yaşayan ve tarihsel gelişimini sergileyen, daha önceki usta sanatçıları tanıtan bilgi birikimi veren müzeye gereksinimi var. Yaşayan derken de; yaşayan sanatçılarını tanıtan sergilerinin yapılması, lületaşının kardeş sanatların sergilerinin açılması gerekiyor.

    Bir bunlar mı? Daha Nasreddin Hocası var. Dünyanın gelmiş geçmiş tüm büyükleri doğdukları yerde, doğum tarihleriyle adına tanıtım festivalleriyle anılırlar, tanıtılırlar. Daha Sücaattin Velisi, Seyitbattal Gazisi var. Frigyası var.

     Eskişehir en değerli madenlerle yüklü, keşfedilmeyi bekleyen dağ gibi önümüzde duruyor. Kişisel orasından burasından eselenenimiz var. Bana sorarsanız. Eskişehir değerlerinin farkında değil ya da  duyarsız, değerlerine sahip çıkma kültüründen yoksun. Hatta değerlerine gözünü kapatmış .

     Eskişehir’de bunları planlayan bir kurum yok. Bu kurum gelişmiş, demokrasinin yani paylaşımcı kültürün  olduğu ülkelerde sivil kültür-sanat kurumları derneklerdir. Dernekler Belediyelerle, Bakanlıkla ve diğer kurumlarla desteklenerek hatta beraber çalışarak gerçekleşiyor.İşte bu kültürden yoksunuz…

    

      .