Geçtiğimiz gün gazetemizi Çevre Derneği aracılığıyla AIESEC projesi kapsamında yurtdışından gelen çevre aktivistleri ziyaret etti. Pakistanlı Narimaan Asim, yine Pakistanlı Fariha Falak ve Tunuslu Mouna Boussaada ile ziyarette yaklaşık 1 saat muhabbet ettik. Eskişehir’den bahsettik, Türkiye’de basınla ilgili sorular sordular, onları anlattık. Sohbetimizde en çok dikkatimi çeken konu ise dil üzerine oldu. Türkiye’de yabancı dil bilmeden önemli görevlere gelmenin ne kadar değerli olduğundan bahsettiler. Bir an şaşırdım ve nedenini sordum. Ülkelerinde yabancı dil bilmeden okumak imkansızmış. Tunus’ta üniversitelerin birçoğu Fransızca eğitim veriyormuş, kalan az sayıdaki üniversitede İngilizce eğitim veriyormuş. Pakistan’da da durum bu şekildeymiş. Tunus’ta 8 yaşından itibaren Fransızca öğrenmeye başlıyorlarmış ve öğrenmediğin takdirde üniversite okumak gibi bir şansın yokmuş. Burada mühendis olmak için doktor olmak için belediye başkanı olmak için İngilizce bilmeye gerek olmaması çok hoşlarına gitmiş. Bir kez daha dilimizin kıymetini ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkçe’ye bu denli önem vermesinin nedenini anladım. Yabancı dil bilmek tabii ki güzel ancak o olmadan da yaşamımıza devam edebilmemiz, iyi yerlere gelebilmemiz gerçekten çok kıymetli. O yüzden dilimize sahip çıkmalıyız.

KEŞKE PARASIZ YATILI OKUL SAYISI ARTSA

Yine geçtiğimiz gün bir haber vardı. 8’inci sınıf öğrencisi bir kardeşimiz mezuniyetinde elbise alabilmek için tarlaya gidip çalışıyordu. Babası kaza geçirince, annesi çalışmak zorunda kalmış. Ablası da okulu bırakıp, liseyi dışarıdan bitirmek zorunda kalmış. Her şeye rağmen okumaya çalışıyorlar. 2023 Türkiye’sinde gerçekten görmek istemediğimiz olaylar artık bunlar. Keşke devletin daha çok parasız yatılı okulu olsa da ailesinin durumu olmayan bu çocuklarımız yatılı olarak okusa. Geçmişte bunun birçok örneği var. Fakir ailelerin çocukları bu okullarda okuyup çok başarılı yerlere geldi. Ne yazık ki bu okullar çoğaltılacağına, yarıya yakını kapatıldı. 300 bine yakın öğrencinin olduğu yatılı okullarda, öğrenci sayısı 60 bin civarına düştü. Hal böyle olunca da geleceği çok parlak olan birçok çocuk, belki de hak ettiği eğitimi alamadığı için hayallerini gerçekleştiremiyor. Hak ettiği meslekleri yapamıyor. Hem kendisi için bir kayıp hem de Türkiye bu çocukları kaybediyor. Tüm zorluklara rağmen okumaya çalışan çocuklarımızı ve onları bin bir güçlükle okutmaya çalışan ailelerine de çabaları için teşekkür ediyorum. Bu arada yukarıdaki kardeşimize hayırseverler elbisesini hediye etmişti. Eğitim için çabalayan tüm hayırseverlere de teşekkür ederim. İyi ki varsınız.

ZAM GÜZEL DE ENFLASYON KÖTÜ

Asgari ücret 11 bin 402 TL olarak açıklandı. Birçok asgari ücretlinin eline bu maaş Ağustos ayında geçecek. Türk İş’in hesaplamalarına göre Mayıs ayı açlık sınırı ise 10 bin 360 TL. Daha Haziran açıklanacak, Temmuz açıklanacak ve çalışanların eline zamlı asgari ücret geçecek. Açlık sınırı ile asgari ücret arasındaki fark şu an bin liradan çok az fazla. Vatandaşın eline geçene kadar ya eşitlenecek ya da 1 ay daha idare edecektir. Bir ihtimal de altında bile kalabilir. Demem o ki asgari ücrete yüzde 34 zam verilmesi güzel ancak enflasyonun önüne geçemezsek bir anlamı kalmayacak. Ben ekonomist değilim ama çeşitli ekonomistler şu ana kadar uygulanan politikayı çok beğenmedi. Faiz artırımının yetersiz kaldığı görüşündeler. Önümüzdeki günler kimi haklı çıkaracak ya da politikalar değişecek mi bekleyip göreceğiz.