Pek çok konuda özellikle iktidarın kararlarını, “2053 iklim hedeflerine” uyup uymadığını sorgulayan CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü Odunpazarı ile ilgili konuşacak mı merak ediyorum?..

Zira Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Odunpazarı Belediye Başkanlığı’na ait olan araçların asfalt atıklarını araziye döktüğünü tespit etti.

Bundan dolayı da Odunpazarı Belediyesi’ne 1 milyon 299 bin TL ceza uygulandı. 

Jale Nur Süllü’nün “çevreci hassasiyetlerinden” ise ses yok. 

Aman canım birazcık asfalt attığında ne mi olur diyorsunuz? 

Demeyin…

Devamlı referans vermek ve imrenmekten geri kalmadığınız dünyadaki gelişmiş ekonomiye sahip ülkeler sağa sola asfalt atıklarını dökmüyor.

Ya da kendi çevrelerindeki çöpleri dahi henüz temizleyemedikleri bir ortamda başka bir belediyeye çöp kamyonu göndermiyorlar. 

Yaşam alanlarında gözle görülür yerleri en temiz şekilde tutmaya özen gösteriyorlar ki dünyaya “sattıkları çevre ve yeşil” argümanı tutarlı olsun.

Ama bir diğer yandan “çevre ve yeşil” tüccarlığına soyunan bu gelişmiş ülkeler dünyayı maksimum düzeyde kirleterek de altın çıkartıyorlar. 

ABD, Rusya, Avusturya dünyaya maksimum zararı verip altın çıkartan önder ülkelerden. 

Keza Avrupa’nın diğer devletleri de özellikle Afrika üstünde kurdukları tahakkümü kaybedene kadar dünyaya verebilecekleri maksimum zararı verdiler. 

Ama çok modernler, medeniler, müzeleri ve heykelleri harika değil mi? 

Uluslararası konjonktürün savaşa odaklandığı, hazinelerini artırma çabası içine girdiği ve özellikle altın rezervlerine yoğunlaştığı bir ortamda çıkartmaya çalıştığımız altına göz dikmek, küresel 2053 hedefleri noktasında Türkiye’nin samimiyetini sorgulamak…

İşte bu, Batı’nın gelişmekte olan ülkelere yazdığı “intihar reçetesidir”. 
***** 

Kamu ve toplum vicdanı ikna edilemiyor!

Son birkaç gün içinde olanlara dikkat ettiniz mi?

Sokak ortasında 2 kişi bir kadına tacizde bulunuyor uluorta bir yerde.

İstanbul’da bir sürücü aracıyla dehşet saçıyor, herkese çarpıyor.

Yine İstanbul’da ruh hastasının teki 2 kızı canice katlediyor, sonra kendisi intihar ediyor. 

Bir genç eşyalarını almak için döndüğü KYK yurdunda bir anda kendisini camdan aşağı atarak intihar ediyor.

Tüm bunlar Cem Garipoğlu’nun mezarının açılıp DNA testinin yapılmasından hemen sonra gerçekleşiyor. 

Toplum vicdanı, mevut yasa ve düzenlemelerin toplumdaki ruh hastalarını zapt etme noktasında yeterli olduğunu düşünmediği gibi…

Yasal işleyişlerin de objektifliğinde şüphe ediyor.

Cem Garipoğlu’nun mezarının açılmış olmasına rağmen hala toplum o mezardaki kişinin Garipoğlu olduğuna inanmıyor. 

DNA testi eşleşse dahi toplum yine inanamamakta ısrarcı olacak. 

Toplumun genel yaklaşımı yanlış da değil.
Zira işleyen demir ışıldarken, burada işleyip de devamlı körelen bir işleyiş ürününün varlığı insanları tedirgin ediyor.