Vergi devletin ana gelir kaynağıdır…

Vatandaşa götüreceği hizmetin ana finans kapısıdır…

Güvenlik…

Eğitim…

Sağlık…

Ulaşım…

Devlet bir ticarethane değildir, ticaret yapıp para kazanma hedefi olamaz…

Vergi vatandaş için ise bir yükümlülüktür…

Herkes kazancından bir miktar devleti finanse etmek ile mükelleftir…

Vergi size ait olan, cebinizde olandan devlete verilendir…

Özellikle tanımın bu kısmı çok önemli…

Çünkü gerçekten kendi cebinde olmayan bir para devlete verilemez…

Biraz daha açayım…

Bugün ülkemizde kamu çalışanları kâğıt üzerinde gelir vergisi verir gibi gözükür…

Ellerindeki bordrolarda bir takım vergi ve sosyal güvenlik ödemeleri gözükür…

Ama aslında o para hiç ceplerine girmez…

Sadece kâğıt üzerindedir…

Devlet de gerçekte vermediği bir paradan gerçekte almadığı bir vergiyi almış gibi yapar ve hizmet sunmaya gayret eder…

Özelde çalışan da farklı değildir ülkemde…

Eline geçen net parayı bilir sadece…

Cebine giren bir paradan çıkartıp tekrar bir gelir vergisi ödemez, sosyal güvenlik primi ödemez…

Ama o da kendi ödediği zannı ve düşüncesindedir…

Aslında ona ait bütün yükümlülük işverene aittir…

İşveren ödemez ya da iflas ederse bunlar çalışana rücu edilmez…

Küçük esnaf zaten vergiden muaftır…

Devlet de direkt gelir vergisi yolu ile alamadığı finansı dolaylı vergiler koyarak elde eder ya da etmeye çalışır…

KDV, ÖTV, ÖİV, Damga Vergisi….

Ama burada da kaçak kayıp çoktur…

Otomobil, cep telefonu vs… gibi yüzde yüz kontrol edilebilen bir kaç kalem dışında burada da kayıp ve kaçak çoktur, tahsilat tam değildir…

Cebine gerçekten giren bir paradan bir miktarı devlete vergi olarak veren tek gerçek kesim işverendir…

Ama istisnasız herkes vergilerden ve çokluğundan şikayetçidir ve kendisinin vergi verdiğine tam iman etmiş durumdadır…

Fişi kesilmemiş her ekmek sizin ödediğinizi zannettiğiniz vergiyi çalar…

Faturası alınmamış her hizmet sizin adınıza tahsil ettiği dolaylı vergiyi ve kendi yükümlülüğü olan geliri vergisini çalar…

Klasik tabir ile sadece kümese sokulabilmiş kazlardan vergi alınabilir…

Onların da kendince geliştirdiği pek çok kaçınma ve kaçırma metodu vardır…

Bunu ben biliyorsam devlet bilmez mi?…

Elbette bilir…

Ancak kurulu bir düzen vardır ve bunu değiştirmek çok büyük emen, sabır, irade ve dirayet ister…

Ancak kurulu düzende küçük revizyonlar yapılarak güya gaz alınır ve sisteme müdahale edilemez…

Çünkü sistem baştan başa hatalı ve revizyonlar ile düzeltilemez…

Ancak büyük çaplı reformlara ihtiyaç vardır…

Bunun için de aslında büyük ekonomi bilgini filan olmaya ihtiyaç yoktur…

Sistemi basitleştirir, vergi kalemlerini en asgari adede düşürürsün…

Vergiyi herkesin cebine giren paradan gerçek para olarak tahsil edersin…

Beyanı esas hale getirir, yalancıya çok ağır bedel ödetirsin…

Hem adalet sağlanır hem de ahlaksızlığın bir çözüm yolu olur…

AZ DA SAĞLIK…

Kalp damarınızı tıkayan kolesterol değil inflamasyondur.

Yani iltihap!!..

İltihaplanmanın kökünü kurutmalısınız!!..

-Endüstriyel Tohum Yağları

(Ayçiçek, mısırözü yağı, kanola yağı, pamuk yağı, margarin vs)

-İşlenmiş şeker

-İnsülin Direnci

-Ultra İşlenmiş Gıdalar

-Sigara

-Obezite

-Çevresel Toksinler

-Kötü Uyku

-Egzersiz Eksikliği

-Stres

Bunların hepsi değiştirilebilir risk faktörleridir. Kronik hastalıkların çoğu içimizde meydana gelir, başımıza gelmez…

Besin değeri yüksek hayvansal gıdalara öncelik veren, zararlı tohum yağlarını ve şekeri ortadan kaldıran düşük karbonhidratlı bir diyet, en iyi sağlıklı kolesterol profilini sağlar…

Bu yaklaşım Trigliseridleri düşük ve HDL'yi yüksek tutar, bu da kalp sağlığı için en iyi biyo-belirteçlerden biridir…

TG/HDL oranının en iyi ihtimalle 3.0'ın altında ve hatta 1.5 veya altında olması daha da iyidir…

-Dr. Özcan YÜCEL

ESKİLERDEN…

Değil Ramazan ayında normal zamanda bile açıkça yemek yemekten imtina edilirdi …