Radyo programcılığı ile podcast yayıncılığı arasındaki farkları anlatan Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın Yayın Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Özgül Birsen, Türkiye’de podcast kültürünün oluşamamasının sebebini, yayıncıların ekonomik destek alamamasına bağladı.
Birsen, Henüz podcast mesleğinin tam anlamıyla profesyonelleşemediğini ve bir podcast yayıncısında olması gereken başlıca özelliklerden bahsetti.
“Podcasterlar, programlarında radyoculara oranla daha özgürdür”
Radyo programcılığı ile podcast yayıncılığı arasındaki temel farkların altına çizen Birsen, “Radyo yayını, anlıktır ve sürekli akıp gitmesine rağmen podcastler, taşınabilir, yüklenebilirdir. Ayrıca zaman ve yer fark etmeksizin dinlenebilir. Radyo yayınını kaçırdığınızda tekrar dinleme şansı yoktur mesela ve radyo yayımcılığı kurumsal bir mecradır. Fakat, podcastte bireysel bir biçimde içerikler üretilebilir. Resmiyete yakın olan radyoculuk sisteminde, ulusal veya yerel bağlantılar vardır. Oysa bir podcaser, kendi mecrasında dilediği tarzda ve samimiyette, içeriğini editoryel bir süreçten geçirmeden, zamana veya herhangi bir yere angaje olmadan da üretebilir. Podcasterlar, programlarında radyoculara oranla daha özgürdür ve hedef kitlelerini tamamen kendileri belirler” dedi.
“Gelecek vaat eden bir meslek”
Potcast üreticilerinin yaş oranları araştırıldığında, orta yaşlıların, gençlere nazaran daha fazla olduğuna ulaşılmıştır, yani Z kuşağı değil de içerik üreticilerinin Y kuşağı olduğunu biliyoruz diye konuya açıklık getiren Birsel, “Podcast tüketicilerinin daha çok Z kuşağından oluşuyor. Bu kuşak, eğlenmek için podcast programlarını tercih ederken, Y kuşağı ise aynı amaçla kullanmıyor. Türkiye’de radyo programcılığının, podcast yayıncılığına göre dinlenme oranları daha fazladır fakat, dünyadaki örneklerine baktığımızda, gelişmiş ülkelerde podcast dinleyici sayıları çok yüksektir. Yurtdışında podcast kültürü günden güne artıyor ve bu işle uğraşanlara, profesyonel anlamda ekonomik destek de veriliyor. Ama henüz bizim ülkemizde, böyle bir yaygınlıktan söz etmek için çok erken, bizdeki kültürü ise; beyaz yakalılar, eğitimli bireyler ve içerik arayışı olan insanlar çeşitlendiriyor. Netice itibarıyla, gelecek vaat eden bir meslektir” diye beyan etti.
“Gazeteci podcast yayıncılar da var”
Türkiye’de henüz podcast yayıncılığı bir meslek olmadığını çünkü bir işe meslek diyebilmemiz için profesyonel anlamda gelir sağlaması gerektiğini vurgulayan Özgül Birsen, “Sponsorlar sayesinde az da olsa gelir sağlayan yayıncılar var. Bu tip sponsorları çekmek için ise, çok uzun zamandır içerik üretmek bir yana, yayıncının takipçisi sayısından dolayı kabalalık bir etkileşime sahip olması gerekiyor. Diğer bir kazanç yolu ise, dinleyici bağışlarıdır. Fakat gelişmiş ülkelerde ise durum daha farklı çünkü onlar düzenli bir şekilde gelir sağlayabiliyorlar. Bu mecra da birçok gazeteci de vardır. Gerek ana akımda yer almayan ya da yer almak istemeyenler gerekse alternatif içerikler üretmek isteyenler, kendi podcast yayınlarıyla onlarca dinleyiciye ulaşıyorlar. Yani bu tip bireyler podcasti, profesyonel mesleklerinin yanında, söyleyecek sözleri olduğu için kullanmayı tercih ediyorlar” diye söyledi.
“Bu iş tamamen entelektüelliktir gerektirir”
“Bir içerik desenlemek ve sürekli üretmek ciddi bir bilgi donanımı ve beraberinde disiplin gerektiyor" diyen Birsen, açıklamasını şöyle sürdürdü;
“Daha çok dinleyiciye ulaşmak istiyorsanız, yaptığınız işin sürekliliği olmak zorundadır ve dinleyiciler, sizin haftanın hangi günü yayını yüklediğinizi bilmeli. Yani her hafta yeni bir içerikle dinleyicilerin karşısında olmanız gerekir. Podcaster olmak için; teknoloji bilgisi, ses düzenleyici programlar, içeriğin hazırlanması için montaj gibi konulara hâkim olunması gerekiyor. Çünkü bunlar çok ciddi emek gerektiren süreçlerdir. Dinlenme sayısı yüksek sayılara ulaşan podcastlere baktığımızda, hepsi gerçekten çok emek verilerek hazırlanan, içeriği özgün, süresi kararında ve hedef kitlesine göre planlanmış programlardır. Bu anlamda son yıllarda en beğenilen podcast yayınları olarak karşımıza çıkanların başlıca özellikleridir. Podcast yapmadan önce iyi planlama yapmak lazımdır. Mesela, en az 20-30 haftaya yayılabilecek biçimde, farklı ve birbirlerini destekleyen konularda içerikler düşünülmelidir. İlaveten programcının, ana dilini yetkinlikle kullanmalı ve zamanın ruhunu iyi bilmelidir. Çünkü podcast yayınlarının yüzlerce kez dinlenebilme özelliği vardır, misal aylar aylar önce üretilmiş olabilir. Bu iş tamamen entelektüellik gerektirir. Nitelikli içerikler haricinde ise gençlerin yaptığı popüler kültüre hizmet eden, eğlenceye dayalı podcast yayınlarından söz etmek mümkün. Onlar için daha çok dinleyiciye ulaşmak amaçken, benim söz ettiğim yayınlarda, biraz daha niş bir kitleye ulaşabilmektir. Radyo programcılığının çok insana ulaşmak gibi bir derdi vardır fakat bu kitle; kendi camiasında, küçük, dar ama daha etkileşimi yüksek bir grubu hedefler.”