Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinde bulunan onlarca nesli ağırlayan yaklaşık 850 yıllık Türkiye’nin en büyük ahşap camisi ‘Ulu Camii’, yapısıyla görenleri kendisine hayran bırakırken, yıllara meydana okumaya devam ediyor.
Selçukluların Sivrihisar'da bıraktığı en büyük izlerden biri olan mabet, Anadolu'nun en büyük ahşap direkli camisi olma özelliği taşıyor. Yapımına 1231 yılında başlanan cami, dönemine bakıldığında, mimari açıdan kusursuzluğunu gözler önüne seriyor. 67 direk üzerine yapılmış caminin yaklaşık 850 yıllık geçmişi var. Yapımı sırasında geçme yöntemi ile ahşaptan yapılan cami direklerinin ise yıllara meydana okuması 800 yıla dayanıyor. 1231 de yapımına başlanan cami ağaçlarının suda bekletilmesi ve tabanının yüksekte tutulması bugüne gelmesini sağlayan başlı faktörüler arasında.
“Türkiye’nin en büyük ahşap cami olma özelliğini taşıyor”
Caminin yapılışı ve tarihi hakkında bilgi veren Sivrihisar Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’nde görevli Koray Faydacı, bu mabedin Türkiye’nin en büyük ahşap cami olma özelliğine sahip olduğunu söyledi. Türkiye’de bulunan diğer ahşap camilerini hatırlatan Faydacı, “Afyonkarahisar 40, Konya Beyşehir Eşrefoğlu 46, bizimki ise 67 direklidir. Türkiye’de 240 ahşap direkli cami var. Bizimkisi en büyük olma özelliğe sahip. İçerisindeki minberi de çok özel. Dönemin en iyi ustası Horasanlı İbni Mehmet’tir. Günümüze kadar sağlam gelmesi ve ustalığı açısından Türkiye’de ki nadir birkaç minberden biridir. Cami, 1274 yılında Mevlana’nın yakın arkadaşı Emineddin Mikail, III. Gıyaseddin Keyhüsrev’in naipleri, tarafından yaptırıldı. Yaklaşık 850 yıllık bir cami. 67 direkten sadece 8 tanesinde motif var ve hepsi de birbirinden farklı 8 cennetin kapısına ithafen yapılmış. Bir rivayete göre de 63 peygamberim ölüm yaşı ve 4 halifeyi temsilen, çatısında 950 döşeme Nuh Aleyhisselamın ölüm yaşına ithafen yapıldığı söyleniliyor. Boydan boya 99 saf var” dedi.
“Caminin inşası sırasında yapılanlar günümüze gelmesini sağladı”
Caminin uzun süre ayakta kalmasını sağlayan faktörleri anlatan Koray Faydacı, sözlerine şöyle devam etti:
“Caminin içerisindeki ağaçlar çok özel. Özellikle ardıçlar dünyanın en dayanıklı ağaçlarından bir tanesidir. Bir kısmını ardıç bir kısmını da çam olarak yapmışlar. Çam çok dayanıklı ve güçlü değil ama içindeki reçinelerden dolayı uzun ömürlü. Dolayısıyla bu caminin bu kadar süre ayakta kalmasının birinci sebebi tam kesme vaktinde kesiyorlar. Ağacı kestikten sonra birkaç ay suya atıyorlar. Sonra ilaçlayıp kullanıyorlar. Kullandıkları ağacın cinsi ve altındaki boşluk çok önemli. Bütün bu ahşap direkli camilerin altında boşluk olur. Altta hava sirkülasyonu oluşturup halılara güve gelmesini engelliyor ama esas önemli olan altta sürekli rutubet ve nem olması. Bu rutubet ve nemden oluşan buharı ağaçlar emdiğinde krem vazifesi görüyor. Böylelikle ağaçların kuruyup çatlamasını ve yarılmasını önlüyor. O günün şartlarına bakılırsa çok muhteşem bir işçilik yapılmış. Caminin önemli özelliklerinden bir tanesi de çatısında deve kuşu yumurtaları bulunuyor. Örümcek gelmesini engelliyor. Camide 2016 yılında yapılan restorasyon çalışmalarının ardından UNESCO Geçici Miras Listesi’nde bulunan bir cami oldu.”