Eskişehir 1940’lı yıllardan beri karikatür çizerlerinin bulunduğu, sergilerinin açıldığı, mizah dergilerinin yayınlandığı, gazetelerinde, dergilerinde karikatürlerin yayınlandığı şehirlerimizden biridir, hatta tek karikatür müzesi bulunan, ülkemizin karikatür merkezlerinden biridir.
Pertev Ertün, Beytullah Heper, Rüştü Yetilmezer,Yılmaz BüyükerşenEskişehir’de karikatür sanatını başlatan, sergilerini açan, mizah dergileri, gazeteleri yayınlayan, karikatür sanatını ve mizahı yaşamın bir parçasına dönüştüren, sevdiren ilk, birinci kuşağıdır. Bunları 1970’li yıllarda karikatüre başlayan Atila Özer, Hikmet Cerah, Abdullah Üçyıldız, Cengiz Çalış’ın izlediği ikinci kuşak vardır. Bunlar kendilerinden önceki kuşak gibi bir arada hareket etmemişler,birbirini beslememiş, bir birininden uzak bir kuşaktır. Ortak sergileri, dergi çıkarma gibi yanları yoktur ama ulusal ve uluslararasıkarikatür yarışmalarında kendilerini gösterip ödüller aldılar, adlarını dünyayatanıttılar. Bunlara ödüllü karikatürcüler kuşağı da denebilir. Eskişehir’de karikatür denilince hep bunlar akla gelmektedirler. Bunların döneminde ilk kuşağın usta sanatçıları da varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Atilla Yakşi, Sevil Özgür, İsmail Turan, Yaşar Arda, Sertaç Ürer, Furkan Tangüner bunlar da Eskişehir’in karikatür sanatında üçüncü ve son kuşağıdır. Bu kuşak aynı zamanda 1980’li yıllarda ortaya çıktığı için onlara 1980 kuşağı da denilmektedir. Bu kuşağın bir yanı dadönemin efsanevi mizah dergisi “Gırgır” ekolinin, daha çok Oğuz Aral’ın yarattığı karikatürü yaygınlaştıran, bir arada üreten, birbiriyle kardeşcesine bir arada olması özelliklerini Eskişehir’de yaratan grup özelliği ile yerel gazetelerde, beraber karikatür sayfaları hazırlayıp karikatürlerini yayınlamışlar, bu arada Eskişehir Halkevi bünyesinde “Gına” adlı mizah dergisini, sonra da kendileri “Fırça” mizah dergisini çıkarmışlardı. Bu kuşağın karikatür anlayışı daha çok dönemin “Gırgır” dergisindeki günlük, eğlenceli gülmeye yönelik olduğu için bu kuşakdaki çizerler evrensel konulara, dünya çizerlerinin uyguladığı gül-düşün ve çizgi anlayışlarından uzak oldukları için ulusal ve uluslararası karikatür yarışmalarına katılmaları görürmez. Onun için de yerel kalmışlardır.
Sevil Özgür Eskişehir’deki karikatürün üçüncü kuşağın önde gelen çizeriydi 17 Ekim 2017 günü genç yaşında geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etti.
Şiddetin ilaçı;festivaller ve müzik
Son günlerde, müzik tartışmalarımız yön değiştirdi.Önce corona salgınında alınan, saat 24.00’den sonra yasağı. O yasak bir türlü kaldırılamadı. Bir yanımız turizm olan ülkemiz açısından utanılacak konu olduğu kadar bu alanda çalışanların da büyük sorunu çözülemedi. Bu yasağın kalkmasını beklerken bu kez de, daha çok gençlerin katıldığı festivallerin yasaklanması başladı. Valilerin kaymakamların yasakladığı bu festivallerin sayısı televizyon haberlerinden öğrendiğimize göre 25 civarında imiş.
Müzik, genel anlamıyla sanat yasağa gelmez…
Çin Hanedarlığının kurucusu, Çin İmparatoru ŞiHuang (MÖ259-210) müziği yasaklamış. Yasakla beraber ülkede kutsal, ahlaksal, inançlar sarsılmış. 100 yıl sonra bu yasaktan vaz geçilmiş. Ülke soluk almış. Çinliler 100 yıl coşmayan, yüzü gülmeyen, sevmeyi, sevilmeyi unutmuş, anlamsız bir yaşam sürmüş. Uygarlıkları gelişmemiş. O gün bu gün ŞiHuang’ın yasağı gelmiş geçmiş bütün toplumlara ders olmuş ve bir daha yaşanmamış. Hatta en korkunç diktatörler bile müziği kullanmıştır.
Şimdi, ülkemizde festivallerin yasaklanmasıyla aynı yasağın benzerlerine adımlar atılıyor ve sanat dünyamızda bundan tedirgin…
Sanatın, hele müziğin önemsenmediği dönemler ruhsal ve moral yönünden toplumların çöküntüsü olduğu bir gerçektir. Gelişmiş toplumla, gelişmemiş toplum da buradan belli olur. Yani İnsanı gelişmemiş toplum…
Ne diyor, büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk; “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir” Nekadar açık ve net…
İnsanlığın ilk bilim insanlarından beri hep müziğin, dansın, şiirin doğuşu ve işlevi üzerine kafa yormuşlardır. Müzik ve dansın insanları bir araya getirdiği çok eski çağlarda tesbit edilmiş. Konserler, tiyatrolar, sinema ve festivaller günümüzde de insanları bir araya getiren sosyo, kültürel alandır. İnsanlar salonları doldurup omuz omuza otururlar, bu bir araya gelmektir. Aynı duyguları, aynı beğenileri, aynı görüşleri beraber paylaşmaktır bu… Bütün dünya bunu yaratmak için festivaller düzenliyor. İnsanlığın belası; Şiddetin ilaçı budur.