İnsanlık tarihindeki en devrimsel buluşlardan biri olan tekerlek, yalnızca ulaşımı kolaylaştırmakla kalmayıp medeniyetin temel taşlarından biri hâline geldi. İlk tekerleklerin izine, Mezopotamya coğrafyasında milattan önce 3500’lü yıllarda rastlanıyor. Kil tabletler üzerinde yapılan araştırmalarda, o dönemlerde kullanılan basit ahşap tekerleklerin, yük taşımada büyük kolaylık sağladığı ortaya kondu.

Başlangıçta sabit eksenlere oturtulmuş basit diskler hâlinde tasarlanan bu araç, zamanla dönüş yetisi kazanarak daha gelişmiş taşıma sistemlerinin temelini attı. İlk arabalar, tarımsal üretimde ve ticarette kullanılmaya başlandı. Bu gelişme, sadece bireylerin değil toplumların da hareket kabiliyetini artırdı; kültürel etkileşim hızlandı.

Tekerleğin gelişim serüveni, zamanla farklı uygarlıkların katkılarıyla çeşitlendi. Antik Mısır’da savaş arabaları, Çin’de el arabaları ve Roma’da su çarkları gibi uygulamalarla tekerlek, çok yönlü bir teknoloji hâline geldi. Orta Çağ’da Avrupa’da değirmen sistemlerine, Sanayi Devrimi’nde ise buhar makinelerine entegre edilerek üretimin de merkezine oturdu.

Bugün tekerlek teknolojisi, lastik sistemlerinden elektrikli araçlara kadar evrimini sürdürüyor. Ancak ne kadar gelişmiş olursa olsun, her modern taşıtın temelinde o kadim icat yatıyor. Tekerlek, yalnızca bir nesne değil; insan aklının, çözüm üretme gücünün simgesi olarak kabul ediliyor.

Muhabir: Seray Şahin