Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2024 yılı Yaşam Memnuniyeti Araştırması sonuçları, ülkede mutlu birey oranının azaldığını gösteriyor. 2023 yılında yüzde 52,7 olan mutlu birey oranı, 2024’te 49,6’ya düştü. Mutsuz olduğunu belirtenlerin oranı ise yüzde 13,7’den yüzde 14,5’e yükseldi.

Peki, sosyal medyanın bu durumdaki rolü ne? İstanbul Okan Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi İlker Çayla, sosyal medyada sürekli olarak paylaşılan ‘mükemmel’ hayatların bireyler üzerinde olumsuz etkiler bıraktığını vurguluyor:

Gerçek Hayat ile Dijital İmaj Arasındaki Uçurum

Sosyal medyada insanlar, en mutlu, en başarılı ve en güzel anlarını paylaşarak kendilerini idealize edilmiş bir imajla sunuyor. Ancak bu dijital vitrin, gerçek hayatın tamamını yansıtmıyor. Çayla, bu durumun insanlar arasında karşılaştırmalara yol açarak beklentileri gerçek dışı hale getirdiğini ve toplumsal stresi artırdığını söylüyor.

“Başkalarının parlak anlarını kendi sıradan günlerimizle kıyaslamak, eksiklik ve yetersizlik hissi yaratıyor. Bu da bireyleri mutsuz, kaygılı ve sürekli kendini kanıtlama ihtiyacı hisseden bir ruh haline sürüklüyor.”

Özellikle gençler, sosyal medyada karşılaştıkları kusursuz hayatlar ile kendi gerçeklikleri arasındaki farktan dolayı yalnızlık ve aidiyet eksikliği hissedebiliyor. Son yıllarda Türkiye’de alkol ve madde kullanımının artması da, gençlerin sağlıklı başa çıkma yöntemlerine erişimde yaşadığı sıkıntıları gözler önüne seriyor.

Mutsuzluk Sadece Bireysel Değil, Toplumsal Bir Sorun

Mutsuzluk, yalnızca bireysel bir duygu durumu değil, aynı zamanda toplumsal koşulların bir yansıması. Dr. Çayla’ya göre, ekonomik zorluklar ve gelir adaletsizliği gibi faktörler bu süreci daha da derinleştiriyor:

“Ekonomik sıkıntılar, işsizlik ve yaşam pahalılığı bireylerin geleceğe dair kaygılarını artırıyor. Zengin ile fakir arasındaki uçurum büyürken, orta sınıf giderek küçülüyor. Büyük şehirlerde konut fiyatlarının hızla artması, geçim sıkıntısını daha da ağırlaştırıyor.”

Bütün bu etkenler bir araya geldiğinde, insanlar hem ekonomik anlamda hem de psikolojik olarak baskı hissediyor. Sosyal medya ise bu süreci daha da zorlaştırarak, mutluluğun ulaşılması güç bir hedef gibi görünmesine neden oluyor.

Gerçek Mutluluk Kusursuz Olmayı Gerektirmez

Sosyal medyada gördüklerimizin gerçek hayatın yalnızca seçilmiş kesitleri olduğunu unutmamak gerekiyor. Kimse her gün kusursuz görünmüyor, herkes mükemmel ilişkiler yaşamıyor. Gerçek mutluluk, sosyal medyada yansıtılan idealize edilmiş yaşamlarla yarışmaktan ziyade, kendi hayatımızdaki küçük ama gerçek anları fark etmekten geçiyor.

Kaynak: Özel