Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, bağlanma korkusunun nedenleri ve etkileri hakkında açıklamalarda bulundu.
Bağlanma, insan ilişkilerinin temelini oluşturur!
Bağlanma korkusu olarak ifade edilen ‘gamofobi’nin zaman zaman gündeme geldiğini dile getiren Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Bağlanma süreci, insanın hayatının ilk yıllarında, özellikle 0-3 yaş arasında annesiyle başlar. Bu dönemde annenin sevgisi ve varlığıyla kurulan yakınlık, insanın ilişkilerine temel oluşturur.” dedi. Çocukların 0-3 yaş arasında bu bağlantıyı sağlayamadıklarında, ilerleyen zamanlarda sadece romantik ilişkilerde değil, sosyal ilişkilerde, arkadaşlıklarda, akademik ve kariyer başarılarında da sorunlar yaşayabileceklerine dikkat çeken Taşkın, bağlanmanın insanın temel bir ihtiyacı olduğunu kaydetti.
Doğumdan itibaren sabit bir bakım verenin varlığı çok önemli…
Yakınlık ve temasın, psikologlar tarafından insanın doğduğu anda başlayan ve hayatı boyunca etkileyen temel kavramlar olduğunu dile getiren Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, şunları söyledi: “Seanslarda, genellikle doğum sürecini sorgularız. Annenin emzirme durumu ve çocuğa bakım veren kişinin kimliği önem taşır. Çünkü bu temas doğumdan itibaren başlar ve özellikle 0-3 yaş aralığında kritik bir dönemdir. Annenin hayatta olmaması veya bir hastalık nedeniyle emzirememesi gibi durumlar söz konusu olduğunda, sabit bir bakım verenin varlığı son derece önemlidir. Bebek doğduğu anda kendi başına hayatta kalamaz; beslenmesi, altının değiştirilmesi, yaşaması ve duygusal ihtiyaçlarının karşılanması için sürekli bir bakım verene ihtiyaç vardır. Bu bağlamda, sabit nesne kavramı, bakım veren kişinin sürekliliğini ve güvenilirliğini vurgular.”
Önce fazla verici, ardından kaçıngan davranışlar bağlanma korkusu göstergesi olabilir…
Bağlanma korkusunun, bireyin ilişkilerinde gösterdiği belirgin davranışlarla kendini gösterebileceğini aktaran Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Bu korku genellikle yaşam boyu travmatik etkilere sahip olabilir ve özellikle çocukluk döneminde yaşanan istismar gibi yüksek uyarımlı durumlarla ilişkilendirilir. Bu tür deneyimler, bireyin yakınlık, cinsellik ve karşılıklı iletişim gibi konulara kuşkuyla yaklaşmasına yol açabilir, hatta paranoid bir çekirdek yapısı oluşturabilir.” dedi. Bağlanma korkusu olan bireylerin gösterebileceği davranışlar arasında ani kaybolmalar, ani evlilik kararlarının iptali gibi davranışların öne çıktığını kaydeden Taşkın, “Bağlanma korkusunun belirtileri aslında ilişkinin başlangıcından itibaren görülebilir; birey, karşısındaki kişiye fazla vererek onu elde etmeye ve yanında tutmaya çalışabilir. Ancak ilişki bir noktaya geldiğinde, birdenbire kaçabilir çünkü bu noktada ilk kez derinlemesine temas etmektedir. Öncesinde ‘kaleyi fethedeceğim’ arzusuyla fazla vermesi, elde ettiğini düşündüğü noktada ani kaçışlarla sonuçlanabilir. Bu durum, evlilik teklifinden başlayarak birliktelik onaylamasına kadar her tür ilişkide ortaya çıkabilir. Bağlanma korkusu olan bir birey, ilişkisinin başladığı anda temasıyla bu korkuyu yaşayabilir çünkü bu alan onun için tanıdık değildir ve bu durum karşısında korku hissedebilir. Ne yazık ki, bu korkuyu yenmek için gereken kapasite genellikle mevcut olmaz.” şeklinde konuştu.
Psikoterapi desteği bağlanma korkusu sorunu için etkili bir yöntem!
Psikoterapinin, bağlanma korkusu gibi derin psikolojik konuları ele almak için etkili bir başlangıç noktası sağladığını dile getiren Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Bireylerin bağlanma korkusunu fark etmeleri önemli bir adımdır ve bu farkındalık, bireyin kendini keşfetme ve ilişkilerindeki desenleri anlama sürecinin başlangıcı olabilir. Psikoterapi, bu süreci desteklemek için önerilen bir yöntemdir.” dedi. Psikoterapiye ek olarak, bağlanma konusunda bilgilendirici kitapların da yararlı olabileceğini belirten Taşkın, “Özellikle anneyle olan bağ üzerine yazılmış kitaplar veya çocukluk dönemini anlama amacı güden kaynaklar, bireyin mevcut ilişkilerini daha iyi anlamasına ve bağlanma korkusunu yönetmesine yardımcı olabilir. Ancak, bağlanma korkusunu derinlemesine ele almak ve bu konuda yapılandırılmış bir destek almak isteyenler için uzman psikoterapi desteği en etkili seçenektir.” açıklamasını yaptı.
Bağlanma korkusunun çözümü hayatın her alanına olumlu etki sağlar…
Bağlanma korkusuyla başa çıkmanın ilk adımının bu durumu kabul etmekle başladığına vurgu yapan Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın, “Bireyin kendini tanımak ve içsel dünyasını keşfetmek istemesi önemlidir. Bu süreçte direnci kırmak da büyük bir öneme sahiptir. Bağlanma korkusu yaşayan bireyler genellikle partnerlerinden gelen geri bildirimlerle bu konuyu fark ederler ve ‘kendimi inceleyeceğim’ gibi yanıtlar verirler. Ancak bu sürecin, partneri için değil, kendi içsel gelişimi ve iyileşmesi için olması gerekir.” dedi. Taşkın ayrıca bağlanma korkusunu çözdüğünde, bireylerin sadece romantik ilişkilerde değil, akademik, iş ve diğer yaşam alanlarında da karşılaştığı problemleri aşabileceklerini aktardı.