Safra, karaciğerin ürettiği ve safra kesesinde depolanan bir sindirim sıvısıdır. Yemek yediğimizde, safra, on iki parmak bağırsağına (duodenum) salgılanarak devreye girer. "Kese" deyince aklınıza büyük bir depo gelmesin; safra kesesi ortalama 8-10 cm uzunluğunda ve tam dolduğunda yaklaşık 4 cm genişliğinde küçük bir organdır. Yani içindeki sıvı miktarı da yalnızca yarım çay bardağı kadar, yaklaşık 50 ml’dir. Ancak günlük safra üretimi, 500 ml’ye kadar ulaşır.
Safranın en önemli görevi yağları sindirmektir. Çünkü yağ, suyla doğal olarak karışmaz. İşte safra tuzları devreye girerek bu yağları küçük parçalara ayırır, böylece yağlar sindirilebilir hale gelir. Dahası, A, D, E ve K vitaminlerinin emilebilmesi için de yağ sindirimi şarttır. Safra olmadan bu hayati vitaminlerin vücuda katılması mümkün değildir.
Safra, yalnızca yağ sindirimiyle sınırlı kalmaz. Ömrünü tamamlayan kırmızı kan hücrelerinin yıkımı sonucu açığa çıkan bilirubini de safra sayesinde vücuttan uzaklaştırırız. Eğer safra işini yapamazsa, bilirubin birikir ve ciltte sarılık gibi ciddi belirtiler ortaya çıkar.
Ayrıca mideden gelen asidik içerik doğrudan bağırsaklara zarar verebilir. Safra, bu asitli ortamı nötralize ederek bağırsakların korunmasını sağlar.
Safra Kesesi Nasıl Çalışır?
Yemekten sonra vücutta salgılanan kolesistokinin hormonu, safra kesesine harekete geçmesi gerektiğini bildirir. Kese hemen büzülerek yoğunlaştırdığı safrayı on iki parmak bağırsağına yollar. Burada dikkat çekici bir detay var: Safra kesesi sadece depolamaz, aynı zamanda içindeki suyu ve bazı maddeleri azaltarak safrayı yaklaşık on kat daha yoğun hale getirir. Yani yarım çay bardağını dolduran safra, aslında saf haliyle yarım litre hacmindedir.
Safra Taşları ve Risk Faktörleri
Bazen işler yolunda gitmez. Bilirubin ve kolesterol yoğunluğu arttığında safra taşı oluşabilir. Bu taşlar yıllarca sessiz kalabileceği gibi, bazen karın sağ üst köşesinde dayanılmaz ağrılar yapabilir. Taş safra yollarını tıkarsa kolesistit veya pankreatit gibi hayati tehlike oluşturan tablolar gelişebilir.
Halk arasında "Büyük İskender’in ölüm sebebinin de safra taşı olduğu" söylenir; kesin kanıt olmasa da bu, konunun tarihsel önemini vurguluyor.
Araştırmalar, safra taşı riskini artıran beş faktörü belirlemiş. İngilizce baş harfleriyle "5 F" diye bilinen bu grup şöyle:
-
Female (Kadın olmak)
-
Forty (Kırklı yaşlarda olmak)
-
Fat (Kilolu olmak)
-
Fertile (Doğum yapmış olmak)
-
Fair (Açık tenli olmak)
Bu kriterlerin çoğu doğuştan geliyor. Geriye kalan tek değişken ise kilo. Kilo kontrolü, safra kesesinin sağlığını korumak için atılabilecek en etkili adım.
Safra Problemlerinin Teşhisi ve Tedavisi
Safra taşı şüphesinde ilk aşamada kan testleri ve ultrasonografi kullanılır. Ultrason, hızlı ve zararsız bir yöntem olmasıyla ön plana çıkar. Ancak dikkat: Pankreas kanseri gibi ciddi hastalıklar da benzer şikâyetlerle başlayabilir. Bu yüzden ihmal edilmemelidir.
Eğer ilaç ve diyet yeterli olmazsa, cerrahi müdahaleyle safra kesesi alınır. (İşte isimlendirme talihsizliği tam burada devreye giriyor: "Safra" kelimesinin kötü anlamı ile safra kesesi gibi kıymetli bir organın karıştırılması!) Ameliyat sonrası hastalar genellikle ciddi sorun yaşamaz, ancak yağlı yiyeceklerin sindirimi bir miktar zorlaşabilir.
Sonuç olarak, safra kesesine iyi bakmanın en etkili yolu, baştan itibaren yağlı gıdaları ölçülü tüketmek ve onu yormamaktır. Kesenizi safra gibi görmeden, ömür boyu sağlıklı bir sindirim sistemine sahip olmanızı dileriz!